Güzel bir anı…

YAYINLAMA: 29 Ağustos 2016 / 20.00 | GÜNCELLEME: 29 Ağustos 2016 / 20.00

1930’lu yıllar…

İstanbul Üniversitesi'nde öğrenci olduğum sıralar, okul duvarında bir ilan gördüm: "Avrupa'ya talebe yollanacaktır.

Allah Allah, dedim! Ülke yıkık dökük, her yer virane, Lozan yeni imzalanmış, bu durumda Avrupa'ya talebe…

Lüks gibi gelen bir şey… Ama bir şansımı denemek istedim. 150 kişi içinden 11 kişi seçilmişiz. Benim ismimin yanına Atatürk, “Berlin Üniversitesi'ne gitsin” diye yazmış.

 

Vakit geldi, Sirkeci Garı’ndayım; ama kafam çok karışık. Gitsem mi, kalsam mı? Beni orada unuturlar mı? Para yollarlar mı?

Tam gitmemeye karar verdiğim, geri döndüğüm sırada bir posta müvezzi ismimi çağırdı:

Mahmut Sadi! Mahmut Sadi! Bir telgrafın var.

Benim” dedim. Telgrafı açtım, aynen şunlar yazıyordu:

Sizleri bir kıvılcım olarak yolluyorum, alevler olarak geri dönmelisiniz.

İmza: Mustafa Kemal

 

Okuyunca düşündüklerimden olağanüstü utandım.

Şimdi gel de gitme, git de çalışma, dön de bu ülke için canını verme” dedim, kendi kendime.

Düşünün, 1923'te o kadar kişinin arasında 11 öğrencinin nerede, ne zaman, ne hissettiğini sezebilen, ona göre telgraf çeken bir liderin önderliğinde bu ülke için can verilmez mi?

 

Çok başarılı oldum. Ülkeme alev olarak döndüm. Önce İstanbul Üniversitesi Genel ve Beşeri Fizyoloji Enstitüsü'nü kurdum. Kürsü başkanı oldum. Daha sonra ülkemin başbakanlığını yaptım. Ben kim miyim?

Ben sadece iki satırlık bir telgrafın yarattığı bilim adamıyım.

 

Ord. Prof. Dr. Sadi Irmak

 

Atatürk’ün eğitim görmesi için Avrupa’ya gönderdiği öğrencilerden biri de Cemil Alevli’ydi.

O zamanlar kışlar anormal sert geçiyordu ve paltoluk kumaş bulmak bir hayli zordu. Yerli üretim olmadığı için kumaş çok pahalıydı.

Alevli’nin ne konuda eğitim göreceği yerel yönetim tarafından belirlendiği için, “Sen bu paltoluk kumaşı yapmasını öğren, öyle gel” demişlerdi.

Cemil Alevli de başarılı bir eğitim görmüş, Antep’e dönünce paltoluk kumaş için kolları sıvmıştı.

Kumaşın ilk aşaması pamuk ipliği üretimi için sermaye gerekiyordu.

Standart Oil’in bayiliğini alıp, kamyonla ilçe ilçe dolaşıp gazyağı satarak  para biriktirmişti.

Veliç İplik Fabrikası’nı kurmuştu. Ancak fabrikayı çalıştıracak elektrik olmadığı için önce elektrik üretmesi gerekiyordu. Almanya’dan getirdiği jenaratör grupları ile elektrik üretti, fabrikasını çalıştırdı ve huzurlarınız da pamuk ipliği

 

Hikaye olağanüstü güzel. Hepsini anlatacağım. Zevkle, ilgiyle ve şaşkınlıkla okuyacaksınız. Şimdilik bu kadar.

Ama bir küçük anekdotu eklemeliyim.

Halamın kızı anlatmıştı. Ben ilkokulu Dayı Ahmet Ağa İlkokulu’nda okudum. Okulumuzun bahçesi ve de büyük bir yüzme havuzu vardı.

İşte bu havuz başında her Cumartesi günü ‘Garden Parti’ verilirdi. Orkestramız vardı.

Halamın kızı anlatmıştı:

Cemil Bey’in fabrikasında çalışan Alman mühendisler  vardı. Onlar da Cumartesileri kaçırmazlardı. Biz uzun elbiseler giyerdik.  Kocaman frapan şapkalarımız vardı. Alman gençler bizi dansa kaldırırlardı, çok eğlenirdik.”

 

Bugünlere kolay gelmedik.

30 Ağustos Zafer Bayramı kutlu olsun.

 

 

 

Gazi fıstık

 

Fırat Kalkanı Operasyonu tam fıstık toplama zamanına denk geldi.

Sınıra yakın fıstıklıklarda hasada doğal olarak izin verilmedi.

Ama asıl sıkıntı, fıstığı toplayacak Suriyeliler’in kaldığı Karkamış yakınlarındaki kamptan dışarı çıkış izinlerinin iptal edilmesiyle baş gösterdi.

Fıstıklık sahipleri, önceki seneler olduğu gibi bu sene de mülteci kampından gelecek Suriyeliler’e güvenmişlerdi.

Kamptan kimse dışarı çıkamayınca Baraklılar şoke oldular!

Şaşkınlıktan 3-4 gün ne yapacaklarını bilemediler. Fıstık ağaçta kalacak diye korktular.

 

Eskiden Suriyeliler yokken aileler kendileri ve biraz takviye ile fıstıklarını toplarlardı. Ama Suriyeliler geldikten sonra kolaya alıştılar.

Neyseki Nizip civarındaki kamplardan bulup getirdikleri Suriyeli gençlerle fıstığı biraz gecikmeli de olsa topluyorlar. Bu hafta sonuna kadar çoğu yerde fıstık toplama işi bitmiş olacak.

 

Sınırdaki fıstıklıklar için de toplama izni henüz çıkmadı. Ama asker, operasyon başarılı olup, sıkıntı olmadığı için toplayanlara karışmıyor. Yani, orada da iş biraz gecikme ile yakında bitirilmiş olacak.

 

Böylece fıstığımız ölmedi (çürümedi) ama gazi oldu diyebiliriz…

 

 

Güzel bir anı…