METE AKYOL’UN İZLERİ

YAYINLAMA: 01 Ocak 1970 / 04.00 | GÜNCELLEME: 01 Ocak 1970 / 04.00

Büyük bir çınar için oturup bir kaç kelime yazmak yeterli olur mu bilmiyorum. Hani üç beş sene tanıdığınız arkadaşınız hakkında bir kaç cümle yazarsınız amma 40 yıldan fazla dost olan, kardeş olan güzel insan için yazılması gereken çok anılar bulunur. Yıllar önce okumuzdan mezun olan kardeşlerimizin birbirinden habersiz yaşadıkları dönem içinde bir gün aklıma mezunları toplamak geldi. Nereden başlasam, nasıl etsem diye düşünürken okulda bulunan eski ev adresleri elime geçmişti.
Hemen bir yazı kaleme alıp adreslere davetiye çıkarmıştım. Temin ettiğim geçersiz bile olsa telefon listesini sekreterime vermiş, bir de bu şansı denemekteydim. Ofisimiz İzmir Caddesi’ne çok yakındı ve Milliyet Gazetesi de bu cadde üzerindeydi. Mete Akyol’un çalıştığı gazete idi. Ben de bu gazeteyi her gün okurdum.
Mete Akyol’un, bizim okullardan mezun olduğunu bilmeden, odasına gittim. Kendisi çok iyi karşılamıştı beni. O tarihte cıva gibi aktif bir gazeteciydi. Kendisine düşüncemi aktardım. 30 Eylül 1976 Cuma akşamı Talas ve Tarsus Amerikan Koleji mezunlarını Bulvar Palas’ta toplama arzusunda olduğumu ilettim. Çok sevinmişti. Bana o okullardan mezun olduğunu söylememişti. Bir ilan vermek istiyordum, ‘’Bütün Talas ve Tarsus Mezunlarının Dikkatine’’ diye. Toplantı yeri, günü ve saatini belirtip gelmelerini gazete ile ilan etmek istiyordum.
-Tamam, ben yazar yayınlarım dedi, hatta bir kaç gün yayınlayacağını söyledi.

Ne kadar sevinmiştim. Milliyet gibi bir gazetenin bizim arkamızda olduğunu hissetmek, çok büyük destekti.
Bulvar Palas sahiplerinden Hasan’da Ordu’lu ve kısa bir süre Talas’ın suyunu içmiş eski talebe idi. Gerekli hazırlıkları yapacaklarını vaadederek, Büyük balo salonuna otelde bulunan 175 sandalyeyi masaların etrafına yerleştirdiler. Toplantı günü 150 kişilik yemek hazırlamışlardı. Toplantı günü, 30 Eylül, bütün uğraşımın yorgunluğunu bir kenara bırakıp, heyecanla salona gelenleri karşılamaya başladım.
Bir hata yapmıştım, kimse eski halinde değildi. Ben bile değişmiştim. Gelenlere yaka isim kartını unutmuştum. Gelen oturdu , merhaba diyen içeri girdi, sandalyeler doldu, masalar doldu, salonda kimileri ayakta kaldı, amma kimse o salonu terk etmemişti. Hazırlanan yemekler yarım porsiyona indi ve gelenler kaynaşmaya başlamışlardı. Otelin şef garsonu Çetin bana gelerek;
-Metin Bey, Mete Akyol otelde kalıyor, dedi.
Ne kadar sevinmiştim. Hemen haber göndererek toplantıya katılmasını rica ettim. Beni kırmamıştı. Mikrofondan toplantıya katılan mezunlara, Mete Akyol’un otelde olduğunu söyledim ve bize hitap edeceğini aktardım. Yorgun olmasına rağmen salona geldi, beni gördü, yanıma gelerek yanaklarımdan öptü ve kulağıma;
-İyi bir iş başardın, tebrik ederim, bunu devam ettir , ben de oradan mezunum,
dedi.
Dünyalar benim olmuştu. Koskoca bir ağabeyimin yanımda olduğunu hissetmek benim için bambaşka bir duygu idi. Benim ailemde karındaşım ağabeyim yoktu, amma bir ulu çınar kadar güçlü ağabeyim, Mete Akyol vardı.
METİN ATAMER


METE AKYOL’UN İZLERİ