TL-Ruble-Riyal… Yeni bir dünya mı?

YAYINLAMA: 05 Aralık 2016 / 20.00 | GÜNCELLEME: 05 Aralık 2016 / 20.00

Başbakan Binali Yıldırım dün resmi bir ziyaret için Rusya Başbakanı Dimitri  Medvedev’in davetlisi olarak Moskova’ya gitti.

Yıldırım'a, Başbakan Yardımcısı Nurettin  Canikli, Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Berat  Albayrak, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Faruk Çelik, Kültür ve Turizm Bakanı  Nabi Avcı, Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Ahmet Arslan eşlik ediyor.

Güdem haliyle ekonomi olacak.

Ancak, benim yorumum, bu resmi gezinin en önemli maddesi, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Rusya Devlet  Başkanı Putin ile yaptığı görüşmede iki ülke arkasındaki alışverişlerin TL ve Rus  Rublesi olarak yapılması yönündeki açıklamalarının ardından ilk somut adım bu vesile ile atılacak.

Rusya  ziyareti boyunca tüm heyetimizin konaklama ve harcamaları Rus Rublesi ile  ödenecek.

 

Dün İran’da yaptığı açıklamada, “Türkiye eğer ciddi ise güçlü ekonomilerle kendi para birimlerimizle ticaret yapabiliriz” dedi.

Enerji satınalımı bu iki ülkeden yılda 50 milyar dolarlık bir ticaret hacmine ulaştığı için bu konuda atılacak adımlar devrim mahiyetindedir.

 

Ancak, bu konunun ne kadar hassas olduğunu geçmişteki örnekle açıklarsam meramımı daha iyi anlatmış olurum.

Bush’un Saddam’a saldırmasının asıl nedeni, Saddam’ın, Irak petrolünü Euro ile satmaya karar verdiğini açıklamasıydı.

Bu açıklama onun sonu oldu. Çünü Amerika buna sessiz kalsaydı diğer petrol ülkeleri de benzer yolu izleyebilirlerdi.

 

Aradan epey zaman geçti; Bush gitti Obama geldi, Obama gitti, Trump henüz gelmedi ama geldi!

Acaba ABD’nin politikalarında değişim oldu mu bilmiyorum.

 

Geçmiş zaman olur ki hayali cihan değer!

Hafta sonu Kayseri’de eski cumhurbaşkanı Abdullah Gül müzesinin açılışı vardı.

Misafirlerin bir kısmı 10 özel uçakla gelmişler. Bu uçakların park edebilmesi için askeri havalanından yararlanılmış.

Gaziantep’ten kimler davetliydi, bilemiyorum. Ama eski belediye başkanı Asım Güzelbey’in, Gül’ün özel davetlisi olarak gittiğini kendi sosyal sitesinden öğrendik.

Özel uçakla mı, tarifeli uçakla mı gitti, bahbetmedeği için onu da öğrenemedik!

 

Güzelbey’in Gül ile dostluğu çok eskilere dayanıyor.

Yine kendi sosyal sitesindeki bir resim bizi eski günlere götürdü.

Resimde; Asım Güzelbey, Gül’ü Kanada’da Halifax’ta karşıladıktan sonra birlikte Pensilvanya’ya geçip kahvaltı yapmışlardı.

Bu, Asım Bey’in oraya ilk gidişi değildi, son gidişi de olmadı.

 

Geçmiş zaman olur ki hayali cihan değer!

 

AB’de kritik 2 seçim…

 

Hafta sonu Avrupa Birliği’nde çok önemli iki seçim vardı.

Birincisi Avusturya yeni cumhurbaşkanını seçti.

22 Mayıs’ta yapılan cumhurbaşkanlığı seçimini Yeşiller Partisi'nden bağımsız aday Alexander Van der Bellen 31 bin oy farkıyla kazanmıştı. Ancak aşırı sağcı Özgürlük Partisi’nin adayı Norbert Hofer seçimlerde ve sayımlarda usulsüzlük yapıldığını gerekçe göstererek sonuçlara itiraz etmişti. İtirazı değerlendiren Avusturya Anayasa Mahkemesi, mektupla kullanılan oyların bir bölümünün tasnifinin yetkisi olmayan kişiler tarafından yapıldığını tespit etmiş ve itirazı kabul etmişti.

 

Böylece tekrar edilen seçim dün yapıldı. Tahminler aşırı sağcı Norbert Hofer’in seçimi kazanacağıydı. Ancak Bellen, tahminlerin hilafına çok az bir farkla da olsa kazandı.

 

Avusturya’nın bu konuda sabıkası çok.

2000 yılında yine aşırı sağcı, yabancı düşmanı Jörg Haider seçimi kazanmış ama başbakanlık koltuğuna oturamamıştı.

Çünkü pek çok ülke yeni bir Hitler’in yavaş yavaş palazlandığı düşüncesi ile çeşitli tepkiler ortaya koydular. İsrail ve ABD’nin Viyana büyükelçilerini çekmesinin akabinde 14 Avrupa ülkesinin de Jörg Haider’in başbakan olduğu Avusturya ile ilişkileri donduracağını açıklaması büyük bir kriz yaratmış, Avrupa Birliği ilk kez böylesine sert bir bünyesel sorunla çalkalanmıştı.

 

O seçimin en ilginç tarafı da, ülkedeki en yüksek yabancı nüfuslardan birisi olan Türk kökenli seçmenler ikiye bölünmüş ve ağırlıklı olarak Jörg Haider’e karşı “sol tandanslı “ partileri desteklemişlerdi. Ancak bir kısım Türk seçmen ise Jörg Haider’in yanlış anlaşıldığını savunup Haider’e bizim kullandığımız bir isim olan “Haydar” kelimesini lakap olarak takarak destek olmuşlardı.

Aşırı sağcı, amansız yabancı düşmanı, Hitler’le aynı köyde doğan Haider’i Haydar yapıp destekleyen Türkler!

 

İkincisi, İtalya’da yapılan referandum.

İtalya’da 1948 yılından beri Temsilciler Meclisi ve Senato olmak üzere çift kanatlı bir yasama sistemi söz konusu. 2013’te Demokratik Parti’nin başına gelerek doğrudan Başbakanlık koltuğuna oturan Matteo Renzi, halihazırdaki siyasi sistemin karar almayı hantallaştırdığı görüşünde, bu nedenle reformun en ateşli destekçilerinden biri. Herhangi bir yasanın eşit haklara sahip meclisin her iki kanadı tarafından da onaylanması gerekiyor. Yasamanın nasıl işlediğini göstermek için de şöyle bir örnek veriliyor. Evlilik dışı ve evlilik içinde doğmuş çocuklara eşit haklar tanıyan yasa tasarısının oylanması tam 1300 gün sürmüş.

Ülkesinin ekonomik krizden ancak reform yaparak, karar alma mekanizmasını hızlandırarak çıkabileceğini savunan Renzi’nin önerdiği anayasa değişikliği kabul edilirse, bütçe dahil, kanun tasarıları ve güven oylamalarının Senato onayından da geçmesi şartı ortadan kalkacak. Üye sayısının 320’den 100’e indirilmesi öngörülen Senato’nun İtalya-AB ilişkileriyle ilgili anlaşmalar, azınlıklar, referandum ve seçimler konusundaki yetkisi ise sürecek.

 

Referandumdan ‘Hayır’ çıktı ve Renzi istifa edecek. İstifasıyla da siyasi belirsizlik ekonomik krizi derinleştirebileceği gibi asıl önemlisi AB karşıtı 5 Yıldız Hareketi’ni iktidara taşıyabileceği yorumları yapılıyor.

Bu sene yapılan Roma Belediye Başkanlığı seçimini bu hareketin kadın adayı 37 yaşındaki Virginia Raggi kazanmıştı. Roma böylece 2700 yıl sonra ilk kez bir kadına teslim edildi.

 

Evet, AB’nin böylece nur topu bir oğlu oldu.

İtalya’nın gayri safi yurtiçi hasılası 2 trilyon 149 milyar dolar.

Borcu ise 2 trilyon 250 milyar dolar.

Bu kadar borç AB normlarında fazla önemsenmiyor. Ama Almanlar müthiş tepki gösteriyor. Çünkü bir krizde bu borçlar Almanlar’ın üzerine kalıyor.

 

Yakında İtalyanları kurtarmak için milyarlar gerekecek…

 

 

TL-Ruble-Riyal… Yeni bir dünya mı?