Erdoğan’dan sanayicilere ‘Nota’…

YAYINLAMA: 25 Aralık 2016 / 20.00 | GÜNCELLEME: 25 Aralık 2016 / 20.00

Cumhurbaşkanı Erdoğan, yatırımların devam etmesi, bekletilmemesi konusunda son derece açık ve net konuştu.

Milletin zor günlerinde ülkesi için fedakarlık yapan işadamlarını unutmayacağım” dedi.

Cumhurbaşkanı’nın “unutmayacağım” demesinin ne anlama geldiğini sanayiciler çok iyi bilirler.

Cumhurbaşkanı’nın şu vurgusu da, ne kadar kararlı olduğunu ifade ediyor:

“Bu kritik dönemde yatırımlarını erteleyen herkes nazarımda ekonomimize saldıranlarla aynı saftadır.”

 

Suriye’deki asıl sorun, Türkiye-Rusya-İran’ın ortak deklarasyonu ile çözüldü. Küçük pürüzlerin de artık hallolacağı belli oldu.

Dün Gaziantep’e ulaşan TSK’ya ait araçların karayolu ile sınıra gönderilmesinden de anlıyoruz ki, ‘kararlılık’ var.

Bunun anlamı da, ticarete ivme kazandırılacak.

 

Cumhurbaşkanı Erdoğan DEİK’te yaptığı konuşmada şunları söyledi:

“Yatırım yapın. Türk Lirası’na geçin, üretin, ihraç edin, istihdam sağlayın. Çünkü bize saldırıların, zerk edilmeye çalışılan zehrin panzehiri bunlardır. Bu kritik dönemde yatırımlarını erteleyen herkes nazarımda ekonomimize saldıranlarla aynı saftadır. İş dünyamızdan tek beklentimiz, ekonominin çarklarını hızlandırması, piyasayı hareketlendirmesidir. Çünkü yaşanan sıkıntının en önemli sebebi herkesin bekleme durumuna geçmesidir.

Bugün sınırlarımız içinde ve dışında terör örgütleriyle nasıl canhıraş mücadele içindeysek, ekonomimize saldırılar karşısında da aynı kararlılığı göstermek mecburiyetindeyiz. Terörle mücadelede canını koyan yiğitler, sermayesini ortaya koyanlara örnek olmalıdır.”

 

Ben Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sanayicilerle ilgili bundan daha kararlı başka bir konuşmasını hatırlamıyorum ve her kelimesi ile mutabıkım.

Genç insanlar canını verirken, sanayiciler parasını esirgerse…

Bunun cevabını Cumhurbaşkanı net bir şekilde vermiş zaten.

 

 

Bereket mi? Esaret mi?

 

Gaziantep’e nihayet beklenen kar yağdı.

Buna ‘kar’ demeyelim de, ‘bereket’ yağdı dersek daha doğru olur.

Yerel basın karı nasıl, hangi manşetlerle karşıladı, tarihe geçsin diye köşeme alıyorum.

Kar esareti

Beyaz engel

Kar çilesi

Kar engeli

 

İnanılır gibi değil! Yağan bereketi, çile, esaret ve engel olarak görmüşler.

Susuz toprağa bundan daha iyi ne yağabilirdi ki!

Aynı gazeteler, antepfıstığının kalitesiz olma sebebini susuzluğa bağladılar.

Zeytindeki, buğdaydaki ve diğer tahıl ürünlerindeki yüzde elli, hatta bazı bölgelerimizde yüzde 80 rekolte kaybının susuzluk nedeniyle olduğunu çeşitli ağızlardan günlerce yayınladılar.

 

Şimdi, yağmurdan daha da güzel kar yağdı, çiftçiyi sevindirdi, umutlandırdı, mutlu etti…

Ama bu insanlara göre yağan kar esaretti, çileydi, engeldi…

 

 

 

Takınıtılı olmak!..

 

Bu yılın tartışmasız en güzel şarkısı ‘Bağdat’tı.

Şarkının söz yazarı ve icracısı Ayla Çelik, Altın Kelebek ile ödüllendirildi, yılın şarkıcısı seçildi.

Dün Hürriyet’in Pazar Eki’nde Ayşe Arman’ın Ayla Çelik ile yaptığı nefis bir röportaj vardı.

 

 “… Dominantım, sertim, takıntılıyım. Belayım yani!..”

Ayla Çekil kendisini böyle tanıtıyor. Sonra Ayşe Arman’ın, “Sana biri, ‘Sen aşktan ne anlarsın?’ demiş hafif alaylı bir biçimde ve sen ‘Bağdat’ı yazmışsın, doğru mu?” sorusunu da şöyle yanıtlıyor:”Doğru. Çok değer verdiğim birisiyle aşktan söz ediyorduk, ‘Siz, gerçek sevgiden ne anlarsınız? Bugünün aşkları da aşk mı. Sen aşktan ne anlarsın?’ dedi. Ben de hırs yaptım, gittim bu şarkıyı yazdım.”

 

Ben Dünyanın En Büyük Aşığı Olabilirim,

Ben Koynunda Yüz Sene, Bin Sene Durabilirim

Ben Leylayı, Mecnunu, Ferhatı, Aslıyı,

Keremi, Bilmem Ama;

Bağdatı İki Gözüm Kapalı Bulabilirim..

 

Bunu okuyunca aklıma İstanbul, Tepebaşı’ndaki ünlü ve tarihi otel Pera Palas ile anlatılan gerçek bir hikaye geldi.

 

1915 yılında, kılık kıyafetiyle fakir bir insan görünümü veren bir adam otele gelip bir oda ister. Lakin resepsiyondaki görevliler, otelin pahalı bir otel olduğunu söyleyerek, otelin saygın müşterilerini de rahatsız etmemesi için bu dilenci kılıklı şahsa oda vermezler. Hatta oteli derhal terk etmesini ihtar ederler.

Bunun üzerine dilenci kılıklı adam personele şöyle der: "Hiçbir yere gitmiyorum. Ya bana bir oda verirsiniz. Ya da bu oteli satın alırım."

İşte bu adam Rum Petros Bodosaki idi. Kayseri ve Mersin'de fabrikaları olan Bodosaki, dediğini yapar. O günlerde zaten kendi kendine bile yetmeyen ve imkansızlıklar içinde kıvranan oteli satın alır.

Otel, 1923 senesinde de devlet hazinesine geçer. Pera Palas'ın mülkiyeti halen devlet hazinesine ait.

 

Sert, hırslı ve takıntılı insanların ne yapacağı belli olmaz!..

 

 

 

Erdoğan’dan sanayicilere ‘Nota’…