Berlin’de hakimler var…

YAYINLAMA: 27 Şubat 2017 / 20.00 | GÜNCELLEME: 27 Şubat 2017 / 20.00

Dün Berlin’de Alman Mahkemesi’nin verdiği bir karar beni çok etkilediği için köşeme alıyorum.

 

Ama önce hukukun üstünlüğünü çok yalın bir şekilde anlatan şu unutulmaz cümlenin hikayesini anlatmalıyım!

Berlin’de hâkimler var. Ben de onlara güveniyorum.”

 

İkinci Friedrich, 1740’da kral olmasından sonra ülke yönetiminde ve adalet işinde çok başarılı olur.

İlk Alman yasa derlemesini hazırlatır.

Eğitim konusunda çeşitli yenilikler yaparak, Prusya’nın eğitim alanında bütün dünyada birinci olmasını sağlar.

Zorunlu eğitimin mucididir. 5-14 yaş arasındaki bütün çocuklara uygulattığı bu eğitim sistemi zamanla tüm Avrupa’ya ve dünyaya yayılmıştır.

 

Artık Prusya Kralı olan ‘Büyük’ Friedrich, Potsdam Ormanları’nda gezinirken üzerinde değirmen bulunan tepenin üstünde durur ve değirmeni satın alarak yerine şanına yakışır muhteşem bir saray yaptırmak ister.

Hemen yardımcıları değirmenin sahibini bulur ve araziyi değirmenle birlikte kendisinden almak isterler.

Ancak değirmenci araziyi vermeye razı olmaz. Bunun üzerine askerler değirmenciyi kralın huzuruna çıkarırlar.

Kral, değirmenciye bakar, “Arazine bir saray yaptırmak istiyorum”der.

İkna etmek için önce değirmene değerinin kat kat üstünde bir meblağ ödemeyi teklif eder. Fakat değirmenci, kral ne kadar para verirse versin, bu satışa bir türlü razı olmaz.

 

Kral, teklif ettiği onca paraya rağmen değirmeni satın alamayınca sinirlenir ve “Sen benim Prusya Kralı Friedrich olduğumu bilmiyor musun yoksa?” diye gürler.

Değirmenci hiç alttan almaz. “Biliyorum” der.

Senin kral olduğunu biliyorum. Ama ben de bu değirmenin ve arazinin sahibi Sans-Souci’yim.

 

Kral iyice köpürür ve “Madem benim kim olduğumu biliyorsun, o halde zorla alabileceğimi de biliyor olmalısın. Bakalım o zaman ne yapacaksın? Benim binlerce askerim var. Senin kimin var?” der.

Değirmenci bu söz üzerine hiç telaşa düşmeden tarihe geçen o ünlü sözü söyler:

Berlin’de hâkimler var. Ben de onlara güveniyorum.”

 

Kral bu cevap üzerine ıslah ettiği mahkemelerin adaletine kendi aleyhine bile güvenildiğini anlar ve yine tarihe geçen şu ünlü sözünü söyler:

Hiçbir güç, hiçbir iktidar, kral dahi olsa adaletten üstün değildir.”

 

Kral İkinci Friedrich bu yel değirmeninin Prusya Krallığı devam ettikçe korunmasını ister ve onun daha altında olan bir tepeye sarayını diker, adını da ‘Sans-Souci Sarayı’ koyar.

 

Aradan neredeyse 300 yıl geçmiştir.

Değişen pek bir şey olmamıştır. İşte kanıtı…

Bir yıl önce Berlin’de ölümlü bir trafik kazası olmuş.

Dava dün sonuçlandı ve hakim kararını açıkladı. Ama ne karar! Alman Bild gazetesi bu kararı, ‘spektaküler bir karar’ olarak yorumladı.

Kararı söylemeden evvel, bir sene önce kaza nasıl oldu, onu anlatmalıyım.

 

Geçen sene 1 Şubat’ta gece yarısından hemen sonra, saat 00:40’te, iki delikanlı ultra lüks arabalarıyla iddiasına girip yarışırlar.

Adı Hamdi H. olan Türk gencin altında Audi A6 TDI, yarıştığı Alman Marvin D.’nin altında ise Mercedes AMG CLA var.

Gece o saatte yollar çok sakin. Yarışın yapıldığı bölgenin krokisini de köşeme aldım.

Kazadan sonra yapılan tespitte arabaların 170 km. sürate çıktıkları, çarpma anında ise 115 km olduğu belirlenir.

Krokideki yıldızla işaretlenen lambaya geldiklerinde, kendisine yeşil ışık yandığı için trafik kurallarına uygun kavşaktan geçerken yarış yapan arabalar 115 km süratle 69 yaşındaki emekli Alman vatandaşı Michael W.’nin Jeep’ine çarpıp adamın hemen oracıkta hayatını kaybetmesine sebep olurlar.

 

Michael W.’nin yakınları ve kamu davası bir yıl sürer. Ancak, trafik kazasının ötesinde bir şey olmadığı için medyanın ilgisini çekmez. Ta ki…

Karar günü, karar açıklandıktan bir süre sonra ortalık öyle bir karışır ki, televizyonlar canlı yayına geçerler.

 

Karar: Her iki sürücüye de ömür boyu hapis! Ehliyetlerinin iptali vs.

Sanık avukatlarının dili tutulur! Çünkü, ölümlü trafik suçlarında verilebilecek en üst sınır ceza, 5 yıl hapis!

Hakim daha gerekçesini açıklamadığı için herkes şaşırmıştır!

 

Berlin Mahkemesi’nin hakimi, tarafların şaşkınlığı biraz dindikten sonra gerekçesini açıklar.

Ben kararımı trafik suçundan vermedim. Cinayetten verdim. Bu iki genç adam resmen cinayet işlemişlerdir. Taammüden adam öldürmüşlerdir. Cezası da ömür boyu hapistir.

 

Bu karar Almanya’da alkışlarla karşılandı.

Birisi de çıkıp demedi ki, bu ne biçim karar!

 

Evet, 300 sene sonra “Berlin’de hakimler var” efsanesi sürüyor.

Darısı bizim başımıza!

Hemen hatırlamamak mümkün değil, ünlü yönetmen Sinan Çetin’in oğlu Rüzgar Çetin, İstanbul’un göbeğinde alkollü kullandığı lüks arabası ile makas atarken karşı kulvara geçip bir polisi resmen şehit etti.

Ama Rüzgar’ı yargılayan hakimler, Berlin’deki hakimler değildi.

 

  

 

 

 

 

 

 

Berlin’de hakimler var…