GGFK ve Gaziantepspor

YAYINLAMA: 10 Temmuz 2017 / 20.00 | GÜNCELLEME: 10 Temmuz 2017 / 20.00

Geçen hafta Gaziantepspor’un kongresini izlemeye giden iki gazetecinin, Ali Budak ve Tevfik Kaleoğlu’nun yazılarını okudum.
Güzel yazmışlar. İbrahim Kızıl’ın sorulara yanıtlarını hiç değiştirmeden, sözdizimini düzeltmeden vermelerini çok beğendim. Kızıl’ı olduğu gibi, neyse o, okurlara tanıtmak doğru gazetecilik.
Ancak, haberin başlığına itirazım var. “Cenaze gibi kongre...”
Coşkusuz, heyecansız, az sayıda katılımcı ile yapılan kongreyi ‘cenaze’ye benzetmek biraz yanlış olmuş.
Unutmayalım ki, bu sezon GGFK ile Gaziantepspor iki kez karşı karşıya gelecek. Taraftarlar arasında bölünme olursa veya bir taraf kışkırtmada bulunursa, çirkin tezahürat herkesi yaralar, tatsız olaylara sebep olabilir.
Hepimiz düzeyli rekabet için seferber olmalıyız.

Kızıl’la ilgili söyleşiye dönmek istiyorum.
Ama önce şunu net bir şekilde belirtmeliyim, bu işi taa başından beri takip eden birisi olarak.
Gaziantepspor’da kimsenin parası batmadı. Bir kişi hariç.
Abdülkadir Konukoğlu.
10-11 milyon doları gitti ve hiçbir zaman da parasını talep etmedi. Biraz da başkaları elini taşın altına koysun diyerek, kasasında para olan, tıkır tıkır işleyen bir takım teslim ederek ayrıldı.

Şimdi İbrahim Kızıl, benim içeride 17-18 milyon liram (5 milyon dolar) var diyor.
Bunun aritmetik hesabı galiba şöyle:
Celal Doğan ayrılırken kulüpten 5 milyon dolar alacağım var diyordu. Kızıl’la Denizbank’a gittiler, gelecek sezonun federasyondan gelecek alacaklarını temlik ederek 5 milyon dolar kredi aldılar. Hatta, “Abi kasada hiç para yok. Bari 500 bin dolarını ver!” diyerek Doğan’a 4.5 milyon dolar verdiler. Hikaye aynen böyle!

Kızıl da sanki o 5 milyon doları cebinden vermiş gibi hiç unutmadı, ne zaman git artık denildiğinde verin 5 milyon dolarımı dedi.

İbrahim Kızıl, parası var diye Doğan tarafından kulübe getirildiğinde, futbol topunu yolda bulsa, bomba diye karakola teslim edecek kadar bilgisi vardı ancak. Şimdi ne kadar bilmiyorum, takip etmediğim için farkında değilim.
Antepliler’i futboldan soğuttu. Bir zamanlar kentin ortak buluşma noktası olan Gaziantepspor’dan herkes koptu. Maçları 300-500 kişi seyrediyor, o kadar.

Kızıl, GGFK’nın yeniden yapılanmasını, “Şehrin tek markası Gaziantepspor’dur. Çakma isimlerle ve renklerle bu işler olmaz, yürümez...” diye değerlendirmiş.
Şık olmayan bir yorum. Neden olmasın!
Üstelik bizzat kendisi itiraf ediyor, takım içinden ihanete uğradığını, eski heyecan ve şevkinin kalmadığını. O zaman bu lafların ne gereği var ki!

Kızıl, hesabını iyi yapmalıdır. Süper Lig’de kalabilseydi, 80 milyon lira (kendi 80 trilyon diyor) geliyordu ki, devam etmeyi değebilirdi!
Ama artık astarı yüzünden pahalı hale gelecek. Üstelik hiç taraftarı olmayan bir kulübün başkanlığı yapmanın ne anlamı kaldı ki?

Zaman hala geçmiş değil...



Mangal, Braai, Asado

Gaziantepliler’in de yakından tanıdığı ve sevdiği gastronom Mehmet Yaşin yazmış.
Biz mangal seven milletiz, meftunuyuz”, diyor ve devam ediyor.
“Ateş ve et ikilisi sanırsınız ki bizim için yaratılmış. Yaz aylarında duman tütmeyen bir ağaç altı, bahçe, balkon yok gibidir. Bu işi en çok abartanlar da sanırım Gaziantepliler. Pazar günleri bu kentte neredeyse her aile mangal yakar. Piknik yerlerinden yükselen dumanları gören yabancılar, orman yangını var sanırlar. Mangal, erkek işi sayılır. Maşa hep erkeğin elindedir. Diğer günler mutfağın kapısından adım atmayan, yumurta bile kıramamakla övünen erkek takımı, mangalın karşısında usta aşçı kesilir.

Aslında perde arkasındaki kahramanlar yine kadınlardır. Eti onlar alır, terbiye eder, köfte haline getirir, salatayı yapar, sofrayı kurar, mangal sefası sonunda da tüm toplamayı ve temizliği yine onlar yapar. Erkeğin işi sadece, eti ateşin üstünde çevirmek olmasına rağmen tüm övgüleri o alır.
Ateş kadına yasaktır! Kadın ateşle baş edemez! Öyle düşünülür nedense...”

Ne dersiniz?
Bence biraz doğru söylüyor gibi!..Tabiiki müstesnalar var.
Bizim adımız çıkmış ama aslında mangal bizim memleketli değil diyor, Yaşin.

“Bu işin ustaları bence Güney Afrikalılardır. Güney Afrika’da mangala ‘braai’ denir. Her özel günde braai yapılır. Bizim mangaldan biraz daha büyükçedir. İçinde genellikle Afrika’nın sert ağaçları yakılır. Ateş kor haline gelince etler ızgaranın üstüne dizilir. Ustalık bundan sonar başlar. Çünkü etler ızgaranın üstüne karışık atılır . Bunların kimi sert, kimi yumuşaktır. Örneğin zebra eti, deve kuşu etinden sert olur. Timsah etinin kıvamını bilmek gerekir. Bu ülkede yapılan mangalın tadı hiçbir yerde yoktur.
Ateşi etle buluşturma sanatının diğer ustaları da Arjantinliler. Bu ülkede mangala ‘asado’ denir.”




Adalet mitingi

Olağanüstü bir başarı. Muhteşem bir miting oldu.
Kemal Kılıçdaroğlu küllerinden yeniden doğdu.
Artık Türkiye’nin gerçek bir muhalefet lideri var.
Galiba yakında Meral Akşener’de muhalefet liderleri kervanına katılacak.

Demokrasi yürüyüşü bütün dünyanın dikkatini çekti.
New York Times, İngiliz Guardian gibi bir çok gazette Kılıçdaroğlu’nun yazdığı makalelere yer verdi. Günlerce yürüyüşün hikayesini resimleriyle yayınladılar.

Şu gerçeği de unutmamalıyız.
Bu disiplinli yürüyüşün kazasız belasız sonlandırılmasında hükümetin büyük rolü oldu.
İstenseydi engelenebilirdi!
Engellenseydi, ne olurdu?
Pek birşey olmazdı!
Umarım bu yürüyüşün sonuçlarıyla ilgili olumlu, pozitif gelişmeleri yaşayacağız, göreceğiz.
Buna milletçe, CHP’lisi, AK Parti’lisi, hepimizin ihtiyacı var.
Tansiyon düşürülmeli.

Mitinge katılan arkadaşlarım katılanların sayısının 2 milyonun(Miting alanı haricindekilerle beraber) üzerinde olduğunu söylediler. Bir arkadaşım da bana şunu yazdı:
“Meydana sığmayan yüzbinlerce insane dışarıda sahil yolunda ve Maltepe içlerinde sokaklarda kaldı. Muhalefet gücünü bilmeli ve kullanmalı.”

GGFK ve Gaziantepspor