DAĞLAR

YAYINLAMA: 01 Ocak 1970 / 04.00 | GÜNCELLEME: 01 Ocak 1970 / 04.00

Hani derler ya, kurt kurdu ısırmaz diye, aslında köpek köpeği ısırmaz denilmek istenir.
Bence hayvan hayvanı ciddi ısırmaz. Kanımca bir sürüde bulunan erkek hayvanların çiftleşme dürtüsü konu olduğu zaman ölümüne birbirleri ile kavgaya tutuşurlar, kavgadan galip çıkan, dişilerin sahibi olmaya hak kazanır. Ortada bir baskın erkek mücadelesi olduğunda, kimi zaman erkekler birbirlerini ısırırlar. Bu ısırmagerçekte menfaat uğruna yapılır.
Bir tarihte ANAVATAN partisinin kuruluş aşamasında bazı dostlarımdan çağrı aldığım olmuştu. Hatta bu oluşuma verilecek maddi desteğin , daha sonra kat be kat çıkabileceği konuşmalarına bile şahit olmuştum. Anavatan partisi ezici bir çoğunlukla iktidara geldiğinde, merhum Turgut Bey kendi seçtiği prenslerini Bakanlıklar arasında serpiştirmişti. Hepsi onun talebeleri ve oğullarının arkadaşları olarak temayüz etmiş, ve önemli görevlere gelmişlerdi.
Bir vesile olarak bir Bakan arkadaşımı ziyarete gittiğimde, ortada bir mevzunun dolaştığına şahit olmuştum. Konuşulan isim İsmail idi. Konuyu arkadaşım olan Bakan’a sorduğumda, tatsız bir olayın Turgut bey tarafından kamuya duyurulacağını söylemişti. Nedeni açıktı, RÜŞVET, Partiyi kurtarmak adına İsmail’i harcayacaklardı.
1985 senesinde yaşanan bu olayda İsmail görevden el çektirildi ve Yüce Divan’a gönderildi. O tarihte yaşanan gündemde, topluma ne kadar hassas olunulduğu görünümü verilmek istenmekteydi. Böyle bir görüntünün arkasından başka neler oluştuğunu araştırmak, insanların aklına gelmedi.
Gerçek bu muydu bilmemekle birlikte Osmanlı’dan miras kalma ‘RÜŞVET’ , asırlarca Anadolu’da önemini hiç kaybetmemişti. İsmail, bakanlıktan alındı ve Yüce Divan’da yargılanıp 2 sene hapis hükmü ile cezalandırılmıştı. Cezasını çekip tekrar toplumun arasına girdi.
Mühim olan böyle bir şüphe varsa kişinin, ortaya konulacak bir divanda yargılanması, varsa delillerin ortaya konulması gerekir.
Rüşvet konusunda taraf olan Menemencioğlu’na Adnan Kahveci’nin verdiği bir ses kayıt cihazı marifeti ile İsmail’le kurulan tuzakta, yaptığı konuşma kayda alındı. Bu kayıt adli mercilere aktarılması, olayın meydana geldiğinin asıl delili idi .
Şimdi olsa İsmail böyle bir delili kabul etmeyebilirdi. Çünkü ses kayıt sistemlerinden elde edilen sesler, hukuki anlamda, kimi yerde delil sayılmamaktadır.
Uzun zamandır İran asıllı REZA Zarrap, İran’dan alınan petrolün karşılığını altın olarak ülkesine aktarılmasında aracılık ettiğini kabul etmekte. Bu işlemin yürütülmesinde devlet kademelerine rüşvet verdiğini de itiraf etmekte. Hatta miktarlarını bile ifşaa etmekte. Yapılacak ilk iş, bu rüşvet iddiasındaki bakanların görevlerini bırakmaları idi. Bu yerine geldi.
İkinci iş ise, bu insanların Yüce Divan’da yargıya hesap vermeleri idi. Bu ise engellendi. Bu engelleme bugün bile toplumu germeye devam etmekte. Bırakın gitsinler, koltuklarını bıraktılar, amma o koltuklar hala pis kokmakta. Çıksınlar Yüce Divan’a, hesap versinler. Eğer verilecek bu hesabın, başka tepelere kadar uzanmasından rahatsızlık duyuluyorsa, o zaman BeşTepe devreye girip konuyu savunmaya geçmekte.
Ben kiminle konuştuysam, konu hakkında, ülkenin bu davadan çok yara alacağını, hatta dibe vurabileceğini söylemekteler. Ben de inanmaktayım. Eğer bu RÜŞVET sisteminden kurtulacaksak, ülke varsın dibe vursun. Aslında kanunlar örümcek ağları gibidir, küçük sinekler takılır onlara, büyük sinekler bu ağı delip geçerler diye bir sözüm geldi söyledim hem nalına hem mıhına .

DAĞLAR