Nezaket hiçten gelir fakat her şeyi satın alır…

YAYINLAMA: 05 Aralık 2017 / 20.00 | GÜNCELLEME: 05 Aralık 2017 / 20.00

Dünyadaki en güçlü varlık olan insanoğlu; düşündüğü, gördüğü tüm madde-eşya ve varlıkları kelimelere kaydetmeyi başarmış, öğrendiği bilgileri kayıt altına almış, başkaları ile paylaşmayı bir yaşam biçimi olarak kabullenmiştir. İlerleme ve gelişmesinin temelinde ‘kelimeler’ önemli yer alır. Kelimelerle karşılıklı bir anlaşmada; iletişim, bilgi alış verişi, yardımlaşma sağlamış oluruz.


Bu kelimeleri kullanış tarzımız, söyleyiş adabımız, ses tonlamamız karşımızdakini etkilemek, onunla anlaşmak veya bilgi aktarmamamızda çok önemlidir. Bu yaklaşımımız uygarlık düzeyimizi gösterir. Birbirimizi anlamamız ve birbirimize hürmet etmek, iyi ilişkilerin devamını sağlamak için, dilimizi ve kelimelerimizi kullanırken seçici olmalıyız. Ancak günlük yaşamımızda kaybettiğimiz birçok değerin arasında; güzellikler, nezaket, adap, hoşgörü, gönül alma, tatlı dil, hoş sohbeti sayabiliriz.
Başımıza zincirleme bir kaza gelmiş gibiyiz. Değerlerimizi, dağılan bir tespih gibi, bir bir kaybediyoruz. 


Victor Pauchet’in “Nezaket hiçten gelir fakat her şeyi satın alır” cümlesini okuduktan sonra günlük konuşmalarımızda, ikili ilişkilerde ‘olumlu anahtar’ rolü oynayan kelimeleri kullanarak önemlerini vurguluyorum. 


Okurlarıma önce ‘Merhaba’ diyorum. Arkasından hemen, ‘Nasılsınız?’ diyerek hatırınızı soruyorum. ‘Lütfen’ bu yazının özünü eşe dosta anlatın. Buradaki olumlu mesajlar daha çok insana ulaşsın. Bunu yapmanızı hassaten ‘Rica ederim’.
Şimdi de size ‘Teşekkür ediyorum’… Okuduğunuz için, üzerinde düşündüğünüz için ve buradaki olumlu kelimeleri başkalarına düşündüreceğiniz için. 


İlk büyülü kelime ‘Merhaba’nın anlamını; Farsça, ‘benden size zarar gelmez’. Arapçası ise ’yerimi genişlettiniz, beni ferahlattınız’. Biz de Merhaba diyerek, birini görmekten memnun olduğumuzu, hoşnut olduğumuzu, saygı ve sevgimizi belirtiriz. Söze başlamanın nazik bir şeklidir. Bu nezaketi ‘Nasılsınız’ sorusu ile desteklemeliyiz. Karşımızdaki sağlığı, keyfi, ailesi, işi ile ilgilendiğimizi bu tek kelime ile anlar ve memnun olur. Çünkü herkes birbirinden ilgi bekler. 


Lütfen bu kelimeleri kullanmakta cömert olalım. Olumsuz kelimeleri kullanmakta ise cimri olalım. Tek bir ‘lütfen’ kelimesi çok şey değiştirecek kadar önemli, etkili ve çoğu zaman karşımızdakini empatiye davet eden bir kelimedir. Dikkat edin bu kelime o kadar az kullanılıyor ki, zaman zaman bir tartışmanın acımasız gerginliğini, işin başında önler ve olumsuz ilişkilere set çeker. 


Rica etmek’ Arapçadan gelir. Reca kelimesi Türkçe’ye rica olarak uyarlanmıştır. Allah’a karşı insanın yakınlığını, Ona karşı kalbi içtenliğini, inancını belirtir. Aslı ’havf ve reca’ dır. Havf kelimesi Allah korkusu anlamındadır. Reca ise ümitle beklemek halidir. Ümit etmek, beklemek anlamındadır. Teşekkür bir şükran duyma, karşımızdakinin varlığına şükretmek olduğuna göre, rica teşekkür edene söylenecek, incelik içeren sözdür. Teşekkür manevi olarak doyum sağlayan en güzel ifadedir. Bize yapılan bir iyilik karşılığında teşekkür etmek ise, iyilik yapanın ruhunu okşayacak, başka iyiliklere teşvik edecek bir hediyedir. 
Teşekkür etmek, hoşnutluğu anlatan, gönül borcunu ifade eden, incelik ve nezaketin büyüsünü içeren iki kelimedir. Tebessümü, mutluluğu ateşler. Bir teşekkür kimi zaman alır gider tüm günün yorgunluğunu. Bir teşekkür kalbi ferahlatır, insanı insana dost edebilir. Gönül kapılarını açar.
Bu kelimelerin içinde kullanımı en zor gelen Özür dilemektir. Bu iki kelime, bilen için erdem, bilmeyen için zayıflık anlamına gelir. Birine karşı kırıcı davranışlarda bulunulduğunda affedilmek için yapılan bir sesli davranış ve nezaket kuralıdır. Günlük yaşamda dikkat edin, ne kadar az insan medyada ya da ikili ilişkilerde, sosyal beraberliklerde özür diliyor. Oysa bir özür birçok kusuru, hatayı, affettirebilir. İşin sırrı iki kelimededir. Üzdüğüm için özür dilerim, geciktiğim için özür dilerim gibi..
İnsanın bilmediği bir şeyi kabul etmesi olgunluktur, bilgeliktir. Ne yazık ki toplumumuzda, her konuya atılan, her soruya ‘Bilir’ gibi cevap veren sayısız insanlarımız var. Bilmediği bir konuyu konuşan, tartışan, akıl veren herhangi bir kişi ile ilişki kurmak zordur, arkadaş olmak zordur. O kişinin insanlarla rahat ilişki kurması da zordur. 

Düşünce tarihinde Sokrates’in önemli bir yeri vardır. Yaklaşık şöyle demiş; ‘Yargıçlar var, toplumun önemli kişileri var, bunlar kendi konularında ve başka konularda her şeyi bildiklerini zannediyorlar, oysa hiçbir şey bilmiyorlar, ben de bir şey bilmiyorum ama en azından bilmediğimi biliyorum.’
Diyorum ki; insan yaşamının gittikçe daha zorlandığı dünyamızda sık sık ve her fırsatta ‘Merhaba’ ‘Nasılsınız’Lütfen, ’Rica ederim’ Teşekkür ederim’ kelimelerini kullanalım. Gerektiğinde ‘Özür dileyelim’ ve bilmediğimiz konular sorulduğunda ‘Bilmediğimizi’ itiraf edelim. Toplum hayatında insan ilişkileri fevkalade önemlidir. Kimi zaman bir ‘Nasılsınız?’ veya ‘Teşekkür ederim’ birçok gerginliği tatlıya bağlar...
Yazımın başında yer alan ‘Nezaket hiçten gelir fakat her şeyi satın alır’ diyen V.Pauchet’i saygıyla anıyorum…
Yukarıdaki yazıyı Yılmaz Ulusoy 7 sene önce yazmış. Bende köşemde bu ‘İletişimin Büyülü kelimeleri’ne yıllardır değiniyorum, çünkü fevkalade önemsiyorum. Ulusoy’un yazısını okuyunca ve “Lütfen bu yazımı herkesle paylaşın’ dipnotunu görünce köşeme aldım. Böylece yıllardır bu konuda yazdıklarımın bir özeti veya toplu sunuşu oldu.

Nezaket hiçten gelir fakat her şeyi satın alır…