Bir öğretim görevlisinin başından geçenler

YAYINLAMA: 14 Aralık 2017 / 20.00 | GÜNCELLEME: 14 Aralık 2017 / 20.00

Çok önemsediğim, hayati bulduğum bu olayı sizlerle paylaşmak istedim.

… Eşim kazara enerji tasarruflu 8 ampulün bulunduğu kutuyu yere düşürünce tüm cam parçaları tuzla buz olup çevreye saçıldı.
İlk iş, ayaklarına batmasın diye köpeklerimizi ortamdan uzaklaştırdık. Ben ise bütün düşüncesizliğimle alelacele büyük parçaları çıplak elle toplayarak çöpe attım ve hemen ardından elektrik süpürgesiyle küçük parçaları temizledim. Sorun çözülmüştü. Ya da ben öyle sandım... (Bilim insanı falan fark etmiyor, bazen boş bulunup olmadık yanlışlar yapabiliyor insan.)

Aradan birkaç saat geçtikten sonra nefes alma zorluğu başladı. Anaflaktik şok belirtileri yaşıyordum. Geç de olsa anlamıştım ki ampulde bulunan gaz halindeki cıva, solunum sistemimi felç etmek üzereydi.

Süratle en yakın hastanenin acil servisine attık kendimizi. Giriş işlemlerinin ardından acil doktoru belirdi. Eller cepte beni tepeden tırnağa süzdükten sonra, neler olduğunu anlatmama müsaade etmeden, “Eşinizle kavga mı ettiniz?” diye sordu.
Yükselen tansiyon, solunum bozukluğu, eşimdeki korkudan kaynaklanan gerginlik sayın doktorumuzda çok anlamlı bir teşhise ve tedavi kararına sebep olmuştu:
Anksiyete atağı geçiriyor, sakinleştirici verin! Ben iyice yavaşlayan solunumumla kendimi kaybetmeden eşimin bağırdığını duydum: “Zehirlendi, nefes alamıyor, dudakları ve tırnakları morardı; ölüyor, ne anksiyetesi? Ne biçim hekimsiniz?” Gerisini hatırlamıyorum.

Gözümü açtığımda etrafımda 5 hekim, 4 hemşire, yüzümde de oksijen maskesi vardı. Nihayet doğrular anlaşılmış, teşhis konulmuştu: Kırılan ampullerdeki zehirli gazı soluyarak zehirlenmiştim.
En yaşlı olan hekim, elimi tutarak konuşmaya başladı: “Bakın çok ciddi bir sağlık problemiyle karşı karşıyasınız. Enerji tasarruflu ampuller aslında çok ciddi sağlık sorunu oluşturan baş belalarıdırlar.
1. Kırıldığında elinizle dokunmayacaksınız.
2. Derhal pencereleri açarak havalandıracaksınız.
3. Havalandırmanın ardından elektrik süpürgesi asla kullanmayacak, cam kırıklarını fırça ve faraşla toplayacaksınız
...”

Dinlerken utandım gerçekten. Kendi kendime “Biliyordum bunları ama nasıl yaptım böyle bir hatayı?” diye düşündüm. Akciğer fonksiyon testleri ve diğer kan testlerinin ardından taburcu edildim. Hakikaten bugün sağlığıma kavuştuğum için çok şanslıyım. O günden bugüne halkı bu konuda bilinçlendirmek için elimden geleni yapıyorum.







Nasihat sevilmez ama!..

Mutluyken söz vermeyin.
Kızgınken cevap vermeyin.
Üzgünken karar vermeyin.



Yok mu bir çaresi?..

Gazişehir Teknik Direktörü Erkan Sözeri, sahamızda oynadığımız Ankaragücü’ne karşı 2-0 önde iken berabere biten maçın sonra söylediği, “Hedeften şaşmadık” değerlendirmesine bende yürekten katılıyorum.
Direkt olmasa bile play-off’tan sonra hedefe ulaşacağımıza inanıyorum.

Ancak…
Gaziantepspor’un hezimetlerine dayanamıyorum. Küme düşecekleri şimdiden belli ama böyle ağır skorlarla yenilgiler ismi Gaziantep olduğu için yakışmıyor.
Bir çaresi yok mudur bu işin?..




Atı alan Üsküdar’ı geçti!..

Mimarlar Odası Gaziantep Şube Başkanı dostumuz Özgür Girişken bir gazeteye verdiği demeçte, Gaziantepli firmaların Suriye’de harabeye dönen bölgelere yatırım konusunda acele etmemelerini tavsiye etmiş.

Geçenlerde bu konuya değinmiştim.
Sektör haberlerini veren saygın yabancı bir kurum, uzmanlara dayandırdığı haberlerine göre Nisan 2017 tarihinde 5 yıl aradan sonra yeniden organize edilen Ulararası Şam Fuarı’nda pasta paylaşılmış. En büyük dilimi de Çinliler götürmüş!..
Taşarenluk hizmetleri bile paylaşılmış.

Yani, bizimkilerin acele etmesi, etmemesi artık önemli değil!
Uzun yıllar sürecek 500 milyar dolarlık bir pastaydı. O sıralar biz Şam’la ‘Hasanpaşalı’ olduğumuz için fuara katılmamışız.

Atı alan Üsküdar’ı geçmiş!
Onlar erdi muradına biz çıkalım kerevetine!..

Bir öğretim görevlisinin başından geçenler