Almanya, ABD ve erken seçim

YAYINLAMA: 19 Şubat 2018 / 20.00 | GÜNCELLEME: 19 Şubat 2018 / 20.00

Geçen hafta, ‘Bütün yollar Roma’ya çıkar’ başlıklı bir yazı yazmıştım.
Zannedilir ki, bu söz İtalya'nın başkenti Roma için söylenmiştir. Ama kastedilen Roma, Nea Roma yani Yeni Roma, yani Konstantinople, yani İstanbul'dur, demiş hikayesini de anlatmıştım.

Bugün ise “Bütün yollar seçime çıkar” diyorum ve hemen hikayesini de anlatıyorum…

Gaziantep Büyükşehir Belediye Başkanı Şahin, 2014 Nisan ayında başladığı görevinde, bugüne değin icraatlarını Şubat ayında yani henüz 4 yıl dolmadan erken anlatmayı tercih etti.

Basın toplantısında yanında kimler mi vardı?
Sakıt başkan Güzelbey, tarihin derinlerinden gelen diğer belediye başkanları.

Bugün görevdeki kadrolarla eski belediyecileri mukayese etmek abesle iştigal olur. Herkes neyin ne olduğunu öğrendi, biliyor.
Ancak, verilmek istenen mesaj çok net: Birlik ve beraberlik içinde, hiçbir dargınlık, küskünlük olmadan seçime hazırlanıyoruz.
Cumhurbaşakanı Erdoğan bu hafta Antep’e gelmeden bu fotoğraf özenle hazırlandı ve servis edildi.

Avrupa Birliği’nin lideri Almanya ile yoğun bakımdaki ilişkilerimiz, ani bir kararla ‘Beyaz bir sayfa’ açılarak taburcu olmuyor, ama hiç olmazsa koğuşa çıkarılıyor.
Alman gazetelerini takip ediyorum, hapisteki Die Welt gazetesinin muhabiri Deniz Yücel için hükümetin üzerinde inanılmaz bir baskı kurmuşlardı. Almanya’da siyasetin neredeyse birinci maddesi buydu. Koskoca Alman devleti bu hukuksuzluğa nasıl tahammül ediyor diye her gün kışkırtıyorlardı.

Erdoğan-Gabriel pazarlığının içyüzü tabii en merak edilen husus.
Beyaz bir sayfa nasıl açıldı?
Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Alman Dışişleri Bakanı Gabriel ilk teması Papa ziyareti sırasında Roma’da yapıyorlar. İkinci temas İstanbul’da gerçekleşiyor. Roma’da gizlice Erdoğan’ın oteline yerleşen Gabriel aynı taktiği İstanbul için de uyguluyor!

Peki bu işte pazarlık döndü mü?
Ne kadar yalanlansa da siyasetin doğası, pazarlıksız olur mu?
Konuya başyazısıyla birlikte manşetini ayıran İtalya’nın ‘Manifesto’ gazetesi, Almanya’nın, Yücel’in özgürlüğünü ‘Türkiye’yi silah ambargosu ile tehdit ederek’ elde ettiğini iddia ediyor!
İki gizli toplantıda yalnız silah ambargosu mu konuşuldu? Zannetmiyorum! Bizim de kazanımlarımız olmuştur mutlaka.

Her ne ise! Böyle bir beyaz sayfa akla derlenmeyi topanlanmayı, seçime hazırlanmayı işaret ediyor.

Gelelim ABD ile olan ilişkilerimize…
Kendimizi hep küçük gördüğümüz için koca Amerika karşısında bu efelenmeleri garipsiyenler var.
Şimdiye kadar hep böyle oldu!
Peki oldu da ne oldu?
Ne elde ettik?

ABD Dışişleri Bakanı Tillerson Ankara’ya geldi, kapalı kapılar arkasında, hem de tercümansız, not tutan diplomatlar olmadan neredeyse 3.5 saat konuşuldu. Bu sürenin bir rekor olduğu söyleniyor.

Şimdi önce biraz geriye dönelim, sonra Tillerson’ın basına ne söylediklerine..
Alman basınında Deniz Yücel için kıyamet koparılırken, ABD de medyada Türkiye’nin adı pek geçmiyor. Ancak, düşünce kuruluşları çok ilgili.
Brookings Enstitüsü’nden Amanda Sloat, ‘Batı’nın Türkiye İkilemi’ başlıklı kapsamlı ve çok önemli raporunda, Washington’un önündeki Türkiye’ye dair 3 seçeneği şöyle tanımlıyor:
1. Terk etme (Abondonment), 2. Al-ver ilişkisi (Transactional) sıkı bir diyalog üzerine kurulu 3. Angajman (Engament).
Sloat’a göre, Türkiye otoriterleşiyor; ancak bu durum Ankara’nın bazı kaygılarının meşru olmadığı anlamına gelmiyor.
Sloat, en doğru yolun sabırlı ve uzun soluklu bir stratejiyle Türkiye’yle daha fazla diyalog olduğunu savunuyor. Özellikle ekonomik ve sivil toplum bazında diyalog ve bürokratik temasın artmasını öneriyor. Kısaca, “Türkiye’nin kopup gitmesine izin vermeyelim” diyor.

İşte bu önemli ve değerli tavsiyeye uygun olarak Tillerson, Çavuşoğlu ile düzenlediği ortak basın toplantısında, gösterilen misafirperverlikten duyduğu memnuniyeti dile getirerek, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın kendisine ayırdığı uzun görüşme için teşekkür etti.
Görüşmenin son derece geniş kapsamlı olduğunu, iki tarafın da endişelerinin dile getirildiğini söyleyen Tillerson, “Türkiye ve ABD arasındaki ilişki, son derece derin ve önemli bir ilişki. Bu, sadece çıkarlara dayalı müttefik ilişki değil, zamanın testlerinden geçmiş bir ilişki” dedi.

Son cümlesi ise bence en önemlisiydi:
Türkiye ile ilişkilerimiz sürekli ve stratejiktir.”

Gördüğünüz gibi, beyaz sayfalar, stratejik ortaklıkların tazelenmesi, içeride derlenme toparlanma ve nihayet MHP Devlet Bahçeli ile yapılan seçim ittifakı.
Erken seçim ne zaman olur?
29 Ekim’de açılacak olan 3. Havaalanı şöleninin hemen ertesinde…






Adil Amca ile lezzete yolculuk...

Adil Amca (Dai), “Ben sizi Halil Usta’ya götürmeliyim” dedi.
Hangi Halil Usta” diye sordum “Emek’te” dedi.
Adil Amca o kadar övdü ki, “Biz bu Halil Usta’yı neden bilmiyoruz, neden hiç gitmemişiz” diye söylenerek gittik.
Halil Usta’nın yeri çok şık... İlk kez geliyoruz ama, Halil Usta meğer bizim Halil Usta imiş...

Maarif’te Sanayi ve Ticaret Odası’nın eski binasının üst katında kaldığımız uzun yıllar boyunca, Çukur Mahallesi’nin meşhuur kasabı Halil Usta yaptı yıllarca fırın yemeklerimizi ve lahmacunlarımızı...
Emek’teki şık restoranı açalı epey olmuş, gitmek Adil Amca sayesinde nasip oldu...

Halil Usta işinin erbabı... Mekan pırıl pırıl, toplu gelen hanımlar da var, aile de var...
Hanımlar, gün yemeklerini bu etrafı açık ferah mekanda veriyorlarmış çoğu kez...
Yenilen her şey çok lezzetli.
Masa, çok çeşitli taze salata ve yeşilliklerle dolu... Tıpkı Adana’daki kebapçılarda gördüğümüz gibi...
Yediğimiz her şeyden müthiş keyif aldık. Halil Usta da sofranın lezzetine, sohbeti ile ayrı bir nefaset kattı.

Hafta sonları kahvaltı da varmış... Beyran isteyene beyran, kahvaltılık isteyene kahvaltı...
Yemeği Ömer Güllü’nün nefis baklavası ile bağladığımızı sanıyorduk ki, Halil Usta, “Size börek ikram edeceğiz” deyince şaşırıp kaldık, “Nasıl yani baklavadan sonra ne böreği insaf” diye itiraz edecek olduk.



Biraz sonra ortaya bir börek geldi. Bildiğimiz peynirli, şekerli börek ama, bol fıstıklısı... Gerçekten nefis...
Baklavanın üzerine börek yenir mi yedik vallahi...
Halil Usta yenilik ve farklılık yaratma çabasında... İşinin başında olması, kalitenin tam kıvamında ve sürekli olmasının en önemli koşulu...

Adil Amca, bize yedirdi ama kendisi minicik lokmalarla işi geçiştirdi…
Halil Usta’ya gelenlerin önemli bir kesiminden gördüğü sevgi, saygı ve hürmet, hocam diye elini öpenlerden çok ayrı bir keyif aldığı her halinden belliydi.

Almanya, ABD ve erken seçim