Hürriyet ve Aydın Doğan

YAYINLAMA: 26 Mart 2018 / 20.00 | GÜNCELLEME: 26 Mart 2018 / 20.00

Hürriyet ve Aydın Doğan yazıma başlamadan evvel önemli bir hatayı düzeltmeliyim.
Doğan 39 yıl önce, Abdi İpekçi'nin 1 Şubat 1979'da öldürülmesinden sonra aynı yıl içinde Karacan ailesinden Milliyet'i satın alarak basın sektörüne girdi. 1994 yılında da Simavi ailesinden Hürriyet'i satın aldı.

Aydın Doğan bir röportajında Doğan Akın’a şöyle diyor:
“Ben bu sektöre girdiğimde Nadir Nadi Cumhuriyet'in, Erol Simavi Hürriyet'in, Haldun Simavi Günaydın'ın, Ercüment Karacan Milliyet'in, Kemal Ilıcak Tercüman'ın sahibiydi.
Hepsi geldi geçti. Ama kimse bizim gibi tek kuşakta 40 yılı bulmadı.”

Bu doğru değil.
Ben 45 senedir, babamla birlikte aynı kuşaktan 72 senedir bu mesleğin içerisindeyiz.
Ayrıca, en uzun dönem bu mesleğin içinde bulunan ise Dinç Bilgin ve ailesidir. 124 yıl önce Selanik’te çıkardıkları sonra İzmir’e taşıdıkları ‘Asır’ sonra ‘Yeni Asır’ gazetesi artık kendisinin değil ama yayın hayatını sürdürüyor.

Aydın Doğan meslekten gazeteci değildir. Sirkeci’de Koç’un en önemli bayisi iken Milliyet gazetesini satın alarak meslekte geçireceği 40 yıla adım atmıştır.
Bunda Vehbi Koç’un dahli olmuş mudur?
Hiç şüpheniz olmasın, yüzde yüz olmuştur.
Büyük kuruluşların, özellikle o zaman, basında söz sahibi olmak vazgeçilmez arzuları, hırslarıydı! Ama direkt bir gazetenin sahibi olmanın çok da sakıncası vardı! En iyi çözüm, bildikleri inandıkları birisini perde arkasından desteklemek. Bu yalnız İstanbul’da değil, Antep’te de yapıldı.

İşi yerinde, iyi para kazanan bir işadamının gazete sahipliğine heveslenmesi sıradan bir olay değildir!
Gazetecilik mesleğinden para kazanmak mümkün değildir! Kendi yağı içinde kavrulabilirse başarıdır. Aksini söyleyene de inanmayın.
O halde, bu heves neden?
İtibar, her yere çok kolay ulaşım, iş bitirme, belediyeler ve devletle iyi ilişkilerin getireceği nimetler…
Gazetecilik mesleğini babalarından devir alanlar, gerçek gazeteciler bu nimetlerden yararlanma becerisini gösteremezler.

Mesleğe sonradan hevesle giren bir işadamı İş Bankası ile ortak satın aldığı POAŞ’dan (Petrol Ofisi) elini sıcaktan soğuğa vurmadan iyi para kazandı. Dışbank’ı satın alırken İş Bankası kendi yavrusunun satışına kredi veremedi. Ama her işin çaresi var ya bu ülkede, bankanın Avrupa’daki kuruluşundan kredi alındı! Detaya girmek yazıyı çok uzatır. Meslekten olan diğer bir gazeteci de gazetesinin yayın hayatını sürdürebilmek için, para kazanırım diye kendisine teklif edilen Etibank’ı aldı. Ağzına gözüne bulaştırdı, hapse girdi, elindekileri de kaybetti.

Aydın Doğan’ın Demirören’e sattıklarının uzun bir listesi var.
Soru şu: Ucuza mı gitti?
Bir görüşe göre hesap şöyle:
Satış rakamı 1.1 milyar dolar. 1998 yılında Korkmaz Yiğit’e Milliyet’in yüzde 75’ini 300 milyon dolara satmıştı. (Sonra başka nedenlerden satış iptal edildi)
Almanya’nın en büyük yayın grubu Axel Springer, 2007 yılında Doğan TV’nin hisselerinin yüzde 25’ini 375 milyon Euro karşılığı satın almıştı.
Eğer hesap bu değerler üzerinden yapılırsa, gerçek rakamın 3.9 milyar dolar olması gerekiyormuş.




Bunu okurken küçük dilinize sahip olun

Ve tarihin bir cilvesi…
Aydın Doğan’ın gazetesi Radikal’de yayınlanan en çarpıcı dosyalardan biri, Erdoğan Demirören’in 1978 yılında Rum işadamı Arşimidis’in Halkalı’da yakılarak öldürülmesinde parmağı olduğu iddiasıydı.
2014 yılından itibaren dijital olarak hayatını sürdüren ve 2016 yılında tümüyle kapatılan Radikal gazetesinin arşivi yakında buharlaşırsa sürpriz olmaz herhalde.


 


Amberin Zaman’ın Aydın Doğan yazısından…

1979 yılında Milliyet gazetesini Karacanlar’dan satın alarak Babıali’ye adım atan Aydın Doğan, Türkiye’de medya üzerinden diğer işlerini genişletme geleneğinin öncülerindendi. Başta Hürriyet olmak üzere, sahip olduğu medya organları sayısız kötülüğe imza attı..





Ahlak anlayışı

Hürriyet’in eski genel yayın yönetmeni Yalçın Doğan t24’te Aydın Doğan’ın ahlak anlayışını şöyle tasvir etti, şunları yazdı:

Milliyet, Kanal D, Hürriyet, CNNTÜRK, Doğan Haber Ajansı, dergiler, Doğan Kitap, matbaalar, baskı ve dağıtım derken, 1990’ların ilk yarısında müthiş bir medya devi oluşuyor. Bütün medya bir tarafa, o bir tarafa.
Avrupa’ya parmak ısırtan bir medya imparatoru.
Siyasi iktidarlar, artık kim iktidarsa, mutlaka Aydın Doğan’ın fikrini soruyor.
Burada şu tespiti yapmak ahlak borcu.
Hep Cumhurbaşkanları, Başbakanlar Aydın Doğan’ı arıyor, fikrini soruyor, destek istiyor yoksa, onun kendiliğinden karışmak gibi bir adeti yok.
O yerinde oturuyor, siyasi iktidarlar ve muhalefetler onun gözünün önünden birer birer geçiyor. Onlar gelip geçiyor ancak, güçlü olan hep o.






Peki şimdi nolacak?..

Çin Devrimi’nin önderlerinden Çu En Lay’a sormuşlar:

“1789 Fransız İhtilali hakkında ne düşünüyorsun?”
Sonuçlarını görmek için acele etmemek lazım!”

Hürriyet; toplumsal etkisi, tirajı ve ağırlığı ile en güçlü yayın organıydı. Evlere en çok giren gazeteydi.
Milliyet nasıl ki Demirören’lerin elinde etkisiz hale getirilmiş ise, benzer bir hesapla bu kez de Hürriyet, aynı amaçla aynı kişiye teslim edilmektedir. 






Aydın Doğan medyasını satmak zorunda mıydı?

Doğan Şirketler Grubu Onursal Başkanı Aydın Doğan ile Tayyip Erdoğan’ın arası hiç iyi olamadı. 1994’te İstanbul Belediye Başkanı seçilen Tayyip Erdoğan için Hürriyet pek çok yıpratıcı başlık kullanmıştı.
İstanbul’da büyük bir sel felaketi olduğunda manşet Erdoğan üzerinden atılıyordu:
El Tayyip!”

Amerika’yı kasıp kavuran El Nino kasırgasının İstanbul versiyonu Erdoğan’a bağlanıyordu. 28 Şubat’ta Erdoğan makamından indirilince Hürriyet yine aynı kulvardaydı:
Bir daha muhtar bile olamaz!”

Sonunda 2002 seçimleri geldi çattı. Hürriyet’le birlikte büyük medyanın desteklediği ANAP-DSP-MHP koalisyonu yüzde 10’luk seçim barajın altında kalarak Meclise giremediler.
Tayyip Erdoğan’nın AK Parti’si geldi mi başa? Ama Erdoğan henüz parlamenter olamamıştı.

Doğan Grubu’nda bir telaş başladı. Anında bir dümen kırıldı. Hürriyet’in Frankfurt baskı tesislerinin açılış töreninin baş tacı konuğu Tayyip Erdoğan’dı. Aydın Doğan ile yan yana oturtuldu.
Tamamdı, Tayyip Erdoğan da bağlanmıştı!..
Ama öyle olmadığı kısa süre sonra anlaşıldı. Doğan Medya’nın kurnaz kreması Erdoğan’ı da diğerleri gibi zannediyorlardı.

Hürriyet Genel Yayın Yönetmeni Ertuğrul Özkök, Ankara’ya gitti. AKP Genel Merkezini ziyaret etti. İzlenimleri fevkaladeydi:
Plazma ekranlı bilgisayarlar kullanan bir parti gerici olamaz!”
Elbette Kasımpaşalı Erdoğan bunları yemezdi, zaten yemedi de!..

 



Çatışma şiddetlendi. O kadar para verdiği profesyonelleri dururken Aydın Doğan kendisi çıktı ringe! Olmadı. Onursal Başkanlık kızağına aldı kendini.
Sivri dilli yazarlarından temizledi gazetesini. Yine olmadı.
En sonunda genel yayın yönetmenine sıra geldi. Ertuğrul Özkök kenara çekildi. Enis Berberoğlu sahaya çıktı. Onun “misyonu” da Erdoğan’ın “bu gazete yönetilemiyor” iddiasını çürütmekti. Tam çürütüyordu ki, Başyazar Oktay Ekşi’nin son satırında “bunlar analarını da satarlar” diyen yazı krizi patladı. Yine olmamıştı!

Doğan Medya Tayyip Erdoğan’ın gönlünü almak için çok uğraştı. Bunun için krema yöneticilerine her ay maaş diye servet ödedi Aydın Bey.
Doğan’ın damadı Mehmet Ali Yalçın’ın Erdoğan’a yakın olan duruşu da pek bir işe yaramadı.
Sonunda 15 Temmuz 2016 gecesi geldi… Bir haberci olan CNNTürk Ankara Temsilcisi Hande Fırat canlı yayında Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a bağlanmayı başardı.
Erdoğan “herkes sokaklara çıksın” dedi.
Çok kısa sureli bu bağlantı ile Türkiye askeri darbeden döndü.
Ama Aydın Bey açısından daha önemlisi Doğan Grubu ile Tayyip Erdoğan arasındaki buzlar eridi!

Aydın Bey’in her ay servet ödediği kurnaz kurmaylarının yıllardır yapamadıklarını genç bir kadın gazeteci, sadece habercilik refleksiyle başardı.

Ama o başarı da pek uzun ömürlü olmadı. Olamazdı da. Çünkü altyapı sağlam değildi!..


Aydın Doğan ucuza mı sattı?

Fiyat gayet iyi. Neden mi?
Önceki gün borsada hisseler yükseldiği için bir önceki günkü kapanış fiyatını ele alırsak, Doğan Grubu'nun elindeki en önemli varlık Hürriyet. Onun piyasa değeri 150 milyon dolardı.
Posta ve Fanatik'in ise 90 milyon dolar. Doğan'ın yazılı basınının 250 milyon dolar ettiğini düşündüğümüzde (TV'ler halka açık olmadığı için piyasa değerini bilmiyorum) bütün gruba teklif edilen fiyat çok normal...
Üstelik, şunun da altını çizmek gerekir. Hürriyet 5 yılda 550 milyon TL zarar etti. Doğan Holding artık toplam gelirinin sadece yüzde 20'sini yazılı ve görsel basından sağlayabiliyor. Reklam gelirleri ve tirajları giderek azalıyor. Uzun lafın kısası, bu satış hikâyesini değerlendirirken rakamları göz ardı etmeyelim. Aydın Doğan iyi tüccar. Bugüne kadar hep 1'e aldığını 3'e satan birisi...

Fatih Altaylı da yazısında bunu teyid ediyor:
5 yıl önce 2.2 milyar dolar teklif edilen grubun borçlar düşüldükten sonra 890 milyon dolara gitmesi aslında satışta geç bile kalındığını gösteriyor. Çünkü borsa değeri bunun bile altına inmişti.

Hürriyet ve Aydın Doğan