'İstanbul'u kim kazanırsa, Türkiye'yi de kazanır'

YAYINLAMA: 27 Haziran 2019 / 20.00 | GÜNCELLEME: 27 Haziran 2019 / 20.00

Liderlerle ve  çok kritik konularda yaptığı cesur röportajlar nedeniyle Christiane Amanpour hala dünyanın en iyi gazetecilerinden biri, belki de en iyisi, olarak kabul ediliyor.

 

Amanpour’un Ekrem İmamoğlu ile yaptığı röportaj dün akşam saat 20:00’de CNN International’da yayınlandı. Bu yazıyı röportajı görmeden yazmak zorundayım. Yarın tekrar bu konuya döneceğim.

Ama sızan bir-iki şey var, onları yazmak istiyorum.

Birincisi, İmamoğlu’nun, “Hiç kimse insanları görmezden gelemez!” deyişi.

Diğeri de Türkiye’nin kaderini değiştirecek bir ön yargı:

“İstanbul'u kim kazanırsa, Türkiye'yi de kazanır.”

 

 

 

Suriyelilerin Türkiye'de kaç şirketi var?

 

Ticaret Bakanı Ruhsar Pekcan, soru önergesine verdiği yanıtta, en az bir ortağı Suriye uyruklu olan şirket sayısının 15 bin 159 olduğunu, bu şirketlerde 10 bin 46 Suriyeli işçinin istihdam edildiğini söyledi.

 

Ticaret Bakanı Ruhsar Pekcan, CHP İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu'nun, Türkiye'de faaliyet gösteren Suriyeli firmalar, yoğunlukta oldukları iller, faaliyet alanları ve Suriyeli çalışan sayılarına ilişkin yazılı soru önergesini yanıtladı.

 

Bakan Pekcan, Merkezi Sicil Kayıt Sistemi verilerine göre 26 Şubat 2019 tarihi itibariyle en az bir ortağı Suriye uyruklu olan şirket sayısının, 15 bin 159 olduğunu söyledi.

 

Bakan Pekcan, söz konusu şirketlerin en fazla İstanbul, Gaziantep, Mersin, Hatay, Bursa'da, toptan ve perakende ticaret alanında faaliyet gösterdiğini bildirdi.

 

Pekcan, "Ayrıca 31 Mart 2019 tarihi itibarıyla ülkemizde geçerli çalışma izni bulunan yabancı sayısı 96 bin 972 olup, bunlardan 31 bin 185'i Suriye uyrukludur" dedi.

 

 

 

Dilek İmamoğlu

 

İlk oğlunu 23 yaşında doğurmuş.

Ancak eğitimini hiç bırakmamış.

23 yıllık evliliğine 3 çocuk, bir yüksek lisans, bir de doktora sığdırmış. Yüksek lisansını "Cam Tavan Sendromu" üzerine yazmış. Kadınların iş yaşamında karşılaştıkları görünmeyen engeller üzerine. Şimdi de doktora tezi aşamasında "Liderlik Türleri" üzerine çalışıyormuş. Y kuşağının liderlik beklentileri, demokratik ve otokratik liderlik tarzlarının bütünleşik kalkınmaya etkisini inceliyormuş.

 

Kendisini nasıl anlatmış bakalım ;

 

Siyasetçi eşi olmak önemli bir konu.

Eş arkada mı, yanda mı, önde mi durmalı? Bence nerede ihtiyaç varsa orada durmalı. Destekliyorsunuz, o başarılı oluyor.

Bu, ancak mutluluk verebilir insana.

Bu anlamda kendimle gurur duyuyorum.

Başarılı bir erkeğin arkasında güçlü bir kadın vardır, derler.

Doktora tezim sırasında arka plan liderliğini öğrendim.

Birine dokunuyorsunuz.

O da binlerce insana dokunuyor, önemli olan işte bu etki.

İlham veren ancak ön planda olmak istemeyen bir kadınım.

Siyasete girmeyi hiç düşünmüyorum ancak kadınlar konusunda eşitlik ve özgürlük adına hayallerim var. O alanlarda çalışacağım.

 

Kadınları üretimin, yaşamın tüm alanlarına almak gerek.

Kadın mutlu olursa, toplum da mutlu olur. Toplumun mutlu olmasını istiyorsanız, kadınların sorunlarını çözeceksiniz.

Bir toplumu yok etmek istiyorsanız, kadınları geri plana atacaksınız, eğitimi bitireceksiniz. Bu kadar net.

 

Ne yazık ki ataerkil bir dünyada yaşıyoruz.

En büyük sorun, kadınların geri planda tutulması.

Bunu yürüyüşlerle, protestolarla canlı tutabilir, farkındalık yaratabiliriz.

Ama bu haksız durum ancak politikalarla değişebilir.

 

Ben, kadınların dönüştürücü gücüne inanıyorum.

İstersek her şeyi başarabiliriz.

Daha iyi bir toplum, daha iyi bir yaşam ancak kadınla mümkün.

 

Asla vazgeçemeyeceklerim var.

Ülkesine, Atatürk değerlerine bağlı bir Cumhuriyet kadınıyım.

Bu değerlerden asla vazgeçmem.

 

Kendime yaptığım yatırımlardan, özgürlüğümden, sevgiden de asla vazgeçmem.

 

 

 

 

İngilizler genel olarak Türkiye ve Türk halkı hakkında ne düşünüyor?

 

İngiliz Robin Turner, 1991’den beri Türkiye'de yaşıyor.

‘İngilizler, Türkler ve Türkiye hakkında ne düşünüyor’ sorusunu şöyle yanıtlıyor:

 

Türkiye'de yaşıyorum, Türkçe konuşuyorum, bir Türk ile evliyim  ve yakın zamanda Türk vatandaşı oldum. Bakış açım biraz sıradışı.  Yine de, yıllar içinde tekrar düşündüğümde, oldukça tipik aşamalardan geçtiğimi düşünüyorum.

Herhangi bir Türk’ü tanımadan önce onları Yunanlılarla Araplar arasında bir yere koyuyordum.

Türklerle buluştuktan ve Türkiye'de biraz zaman geçirdikten sonra, Türkler en iyisidir, dedim! Arkadaş canlısı, misafirperverler, harika yemekleri, müzikleri var ve taksi şoförleri son derece dürüstler. Eğer cüzdanınızı takside unutursanız, bütün İstanbul’u kat etmek pahasına sizi bulur cüzdanınızı teslim ederler.

 

Türkiye'de biraz daha zaman geçirdikten sonra, Türkler en kötüsü diye düşündüm! Kabile yaşamını benimsemiş, kapalı görüşlü insanlar! Taksi şoförleri de sizden biraz daha fazla para koparabilmek için sizi bütün İstanbul’u gezdirebilirler.

 

Özetle, İngilizlerin tanıdığı iyi Türkler, yani gerçek Türkler, iyi insanlar. Herhangi bir kültürde olduğu gibi, sinir bozucu veya alışması zor olan bazı şeyler var! Ama, Türklerin yabancılarla nasıl daha iyi geçinebileceklerinden şikayetçi olduklarını duydum.

'İstanbul'u kim kazanırsa, Türkiye'yi de kazanır'