Türkiye kamp mı değiştiriyor?
Rusya Liberal Demokrat Partisi (LPDR) lideri, Türkiye’nin de yakından tanıdığı siyasetçi Vladimir Jirinovski, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın yaptıkları görüşme sırasında NATO’dan çıkmaya hazır olduklarını söylediğini ileri sürdü.
Sputnik’te yer alan habere göre; Telegram’da açıklama yapan Jirinovski, “Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan’la iki kez görüştüm. Bana bizzat Türkiye’nin NATO’dan çıkmaya hazır olduğunu söyledi. AB üyesi olmak istiyorlar, ancak kabul edilmiyorlar. Talepleri birbiri ardına yerine getiriyorlar ancak alınmıyorlar. NATO’ya ise ilk kabul edilenlerden oldular, zira bulundukları bölge Rusya’ya karşı eylemler için uygun” ifadelerini kullandı.
Jirinovski, Rusya ile Türkiye arasındaki ilişkilerin gelecekte Belarus ve Gürcistan’la olandan daha iyi hale gelebileceğini ifade etti.
Bu haber dün dünyanın gündemine bomba gibi düştü.
Teyid edilmedi, ama karşı bir açıklama da yapılmadı. Herkes aynı soruyu soruyor: Türkiye kamp mı değiştiriyor?
S-400’lerin ABD karşılığı patriotları istedik, vermediler! Üstelik bunlar savunma silahları, taarruz silahları değil! Ülkemizi savunmak için alıyoruz!.. Barışı ve milli güvenliğimizi garanti altına almaya çalışıyoruz.
Parasını peşin verdiğimiz ve parçalarının bir kısmını ürettiğimiz 100 adet F-35 taarruz uçaklarımızı satmaktan vazgeçtiler.
AB’ye girelim istiyoruz. Özal zamanında 1995 yılında müracaatımızı, televizonların canlı yayınında teslim ettik.
Şartları yerine getirdiğimiz takdirde alınacağımızı resmen açıkladılar.
AK Parti’nin itidara geldiği 2002 yılına kadar, yani 7 senede ne yaptıysak şartları tamamlayamadık!
AK Parti iktidarının ilk yıllarında da büyük çaba gösterildi, ama şartlar yerine getirilemedi!!!
Bugün artık bu konu gündemden kalktı. Yani almadılar, almayacaklar. Aslında taa başından söylemişlerdi!!!
Yan sütunda bununla ilgili hatıralarımı anlattım.
İran’dan nispeten ucuz ve vadeli petrol alıyoruz. Bizim için hayati bir konu.
ABD, hayır alamazsınız, almayacaksınız, dedi.
Neden?
Biz İran’ı cezalandırıyoruz, yaptırım uyguluyoruz. Bu nedenle de almayacaksınız!
Hadi gel de İran’dan petrol almaya devam et! Bu sefer bize de yaptırım uygulayacaklar!
Şimdi de S-400 için bu haftanın sonunda bize uygulanacak yaptırımlar açıklanacak. Yaptırımın açıklaması nedir? Sözümden dışarı çıkarsan dayak yersin gibi bir şey!!
Trump’a durum anlatılıyor, o da yaptırım olmayacak diyor. Hemen arkasından Pompeo çıkıyor ve diyor ki, “Öyle saçma şey olmaz! Bizim yasalarımız Türkiye’nin cezalandırılmasını öngörüyor. Trump da buna uymak zorunda!..”
Kambersiz düğün olur mu?
AB’de bize yaptırımlar uygulayacak!
Evet, dünkü bomba haber, Türkiye’nin kamp değiştirebileceği!..
Ciddiye alınması gereken bir durum var ortada…
Hatıralarım…
Gümrük Birliği'nin Katma Protokol'de öngördüğü hazırlıklar sonucu, iki yıl süren müzakereler sonunda 5 Mart 1995 tarihinde yapılan Ortaklık Konseyi toplantısında alınan karar uyarınca Türkiye ile AB arasındaki Gümrük Birliği 1 Ocak 1996 tarihinde yürürlüğe girmişti.
Böylece, Türkiye-AB Ortaklık İlişkisinin "Son Dönemi"ne geçilmişti. Gümrük Birliği, Türkiye'nin Avrupa Birliği ile bütünleşme hedefine yönelik ortaklık ilişkisinin en önemli aşamalarından biridir ve Türkiye-Avrupa Birliği ilişkilerine ayrı bir boyut kazandırmıştır.
AB, Türkiye ile hazırlık görüşmeleri sürecinde 1989 yılında Türkiye’den 5 gazeteciyi Brüksel’e davet etmişti. Gila Benmayor’un da bulunduğu heyette benim haricimde hepsi İstanbul basınının tanınmış gazetecileriydi. Berlin duvarının yıkıldığı sene…
Bir hafta süre ile çok çeşitli toplantılara katıldık. Yoğun geçen 5 günün sonunda AB’nin önemli üst düzey yöneticilerinin de bulunduğu değerlendirme toplantısında hepimiz ayrı ayrı söz alarak görüşlerimizi paylaştık.
En son ben konuştum. Diğer arkadaşlarımın hepsi olumlu konuştu. Dinleyenlerin yüzünden memnun oldukları aşikardı.
Ben tam tersi, biraz da alaycı tavırla konuştum! Gayet emin bir tavırla bizi asla almayacaksınız, dalga geçiyorsunuz dedim. Ama bu toplantıların olumlu bir yanı da var, “Hafta sonu Berlin’e gidip yıkılmış duvardan bir parça bulursam hatıra olarak Gaziantep’e götüreceğim” dedim.
Hiç ses çıkarmadılar, keşke çıkarsalardı, daha kötü şeyler söyleyecektim…
1 Ocak 1996 Gümrük Birliği antlaşmasından sonra Türkiye’deki AB temsilcisi, Büyükelçi Michael Lake’i Antep’e davet etmek için telefonla aradım. Telefonuma çıkmadı. Ben de bunun üzerine her hafta Cuma günü hiç aksatmadan sürekli aradım. Hiçbirinde çıkmadı.
Aradan 6 ay, belki daha fazla bir zaman geçti, telefonuma Lake’in yardımcısı Feray Hanım çıktı. Lake ona, “Şu adama cevap ver, ne istiyormuş sor, gerekirse polise suç duyurusu yapalım”demiş.
Feray Hanım Antep’e geldi, havaalanında karşıladık, çok güzel birkaç gün geçirdik.
O Ankara’ya dönüp olup biteni anlatınca kısa bir süre sonra Michael Lake Antep’e geldi. Bütün kurumları ziyaret etti, son olarak da Tuğcan’da geniş bir toplantı yaptık.
Bütün bunların sonucu ne oldu biliyor musunuz?
Lake basına verdiği demeçte, “Gümrük Birliği Gaziantep’te olmazsa dünyanın başka bir yerinde olmaz…” dedi.
Bütün Avrupa Lake’in bu demecini olumlu değerlendirdi.
Ankara’ya dönmeden evvel, Sayın Lake sizden bir ricam var, dedim.
Acaba Gaziantep’te AB’nin bir ofisini açabilir miyiz?
Olmaz, mümkün değil, dedi. AB’nin anayasasında böyle ofisler açmak diye bir şey yokmuş. Ama ben aklınızın bir köşesinde bulunsun, dedim.
Tam 6 ay sonra beni Brüksel’den telefonla aradı…
“Biliyor musun, ben bugün AB toplatısında kahraman ilan edildim. Komisyona sunduğum ‘Ofis açmak’ fikri oybirliği ile kabul edildi, beni alkışladılar. Söylemeye gerek var mı? AB ilk ofisini Gaziantep’te açmayı kararlaştırdı…”
Ve…
Gaziantep’te Brüksel’den AB’nin önemli yöneticilerinin katıldığı bir törenle ilk ofis açıldı. Ticaret Odası’ndaki toplantıda da bütün konuşmacılar bana teşekkür etti. Mehmet Aslan’ın kulakları çınlasın. Onu uzun zamandır göremiyorum, özledim.
AB’nin şimdi bütün dünyada galiba 300’den fazla ofisi oldu. Ama ilki bizim…
AB beni Brüksel’e tekrar davet etti. Boş yere zaman harcayacağım için kabul etmedim. Benim referansım üzerine Figen Hanım gitti.
Ertesi seneki davet özel rica ile olduğu için kabul ettim. Deniz Zeyrek’in de bulunuduğu heyette yine 5 gazeteciydik. Benzer şeyler oldu. Bu sefer bu işin hiçbir zaman gerçekleşmeyeceğine benimle birlikte Deniz Zerek’te katkıda bulundu.
Yani…