Yaptırımlar ve İranlılar
İran ile ABD ve müttefikleri arasında gerilim tırmanırken BBC, İran'a girebilen az sayıdaki yabancı medya kuruluşundan biri oldu.
BBC ekibinin İran'dayken yaptığı çekimler, diğer tüm yabancı medya kuruluşları gibi yetkililerin kontrolündeydi ve ekiplere tüm seyahatleri boyunca hükümetten bir temsilci eşlik etti.
Bunaltıcı sıcak yaz aylarına rağmen, İran'ın başkentini çevreleyen Elburz Dağları'nın tepelerinde hala karlar görülüyor.
Tahran'ın varlıklı bölgeleri, sıcaklardan ve yaklaşık dokuz milyon kişinin yaşadığı bu şehirdeki hava kirliliğinden uzakta nefes almayı sağlayan dağların yamaçlarına uzanıyor.
Hafta sonları, genci yaşlısıyla bir çok İranlı sırt çantalarını alıp şehri arkalarında bırakarak patikaların izini sürüyor. Ama bu temiz dağların tepelerinde bile ABD yaptırımlarından kaçmanın yolu yok.
Trump, İran'ı yeniden müzakere masasına dönmeye zorlamak için 'maksimum baskı' uyguluyor.
İran ise öfkeli. Tahran, ABD tarafından ihanete uğradığını, hala anlaşmaya destek veren İngiltere, Fransa ve Almanya gibi Avrupa ülkeleri tarafından da yalnız bırakıldığını düşünüyor.
Amerika'nın kararı, burada başından beri Washington'a güvenilmemesi gerektiğini söyleyen şahinleri de güçlendirdi. ABD'ye İngiltere'ye karşı güvensizlik İran'da giderek derinleşiyor.
BBC ekibinin yazısı uzun ancak okumayı değer. Benim dikkatimi çeken İranlı bir kadının yorumu oldu. Çok ilginç buldum ve sırf bunu paylaşmak için İran konusunu köşeme taşıdım.
Dağlarda patikaları tırmanırken berrak suların aktığı bir dereden geçerken, arkadaşlarıyla doğa yürüyüşüne çıkmış Nasim adında genç bir kadınla karşılaştım.
ABD Başkanı Trump hakkında ne düşündüğünü sordum. Kahkaha attı. Ellerini iki yana açıp ne diyeceğini bilemediğini söyledi.
Ama daha sonra söylediği beni şaşırttı: "Belki de bir savaş çıkması bizim için daha iyi bile olabilir."
"Savaş çıkmasını kim ister ki?" diye sordum.
Yönetim sistemimizde değişikliğe neden olabilir. Daha iyi bir duruma götürebilir. Ama bir iç savaşa neden olacaksa o zaman hayır, hiç iyi olmaz" yanıtını verdi.
Haberde bir başka dikkatimi çeken husus, Amerikan yaptırımları İran halkını birleştirmiş.
Amerikalılar yaptırım uygulayarak, İran'da bir isyan başlayacağını, hükümetin de taviz vermekten başka seçeneği kalmayacağını düşünmüşler.
Ama aksine, yaptırımlar ülke genelinde hem liberalleri hem de muhafazakârları birleştirmiş. Çoğu İranlılar, "Burada bizim ulusal birliğimiz var, durum ne kadar zor olursa, halk da o kadar birlik oluyor" diyorlarmış.
Bizde yaptırımlara karşı İran’daki gibi birlik olunur mu, bilemiyorum!..
Uzayda yaşam pek uzakta değil!..
Microsoft'un kurucusu Bill Gates'i geride bırakarak dünyanın en zengin ismi olan Amazon'un kurucusu Jeff Bezos, uzay yatırımlarıyla ilgili açıklamalarda bulundu. Blue Origin isimli şirkete yaptığı büyük yatırımlarla adından son günlerde sıkça söz ettiren Bezos, uzaya bu denli yüklü para harcamasının sebebini, "Dünya'yı ve insanlığı kurtarmak adına uzaya gitmek zorundayız, Bizden sonra gelecek olanların kaderi buna bağlı" sözleriyle açıkladı.
İnsanlığın gelecekte yaşayacağı problemler üzerinde düşündüklerini dile getiren Bezos, "Dünya küçük bir gezegen. Nüfus hızla artıyor. Buna bağlı olarak iklim değişiyor, çevre kirleniyor. Dünyayı mahvediyoruz" dedi.
İnsanların dünya ve uzay arasında yaşamak için gelecekte seçim şansının bulunacağını aktaran Bezos, uzayda güzel bir yaşamın olacağına inandığını, ancak bunun gerçekleşmesinin kısa vadede mümkün olmadığını ifade etti.
Uzay hedeflerini ortaya koyarak geleceğe yatırım yaptıklarını söyleyen Bezos, "Büyük değişim bir yıl içinde görülmeye başlanacak. Uzay hedeflerimizin tamamıyla inanılabilir olduğunu düşünüyorum" ifadelerini kullandı.
Agnotoloji
Agnotoloji kısaca bilgisizlik bilimi demek. Menfaat gereği cehalet yaymanın arkasındaki sis perdesini aralayan bir bilim dalı. Neoklasik Yunanca’da agnosis ‘bilgisizlik’, ontoloji ise ‘varlık felsefesi’ anlamına geliyor.
Agnotoloji de ya bir ürünü satmak ya da çıkar elde etmek için kasıtlı olarak kafa karışıklığı ve yalan bilgi yaymanın incelenmesi oluyor. Ya da daha açık söylersek, toplumun bilgi sahibi olmasını istemeyenler tarafından yaratılan bilgisizliği inceleyen disiplin.
Ne alaka, noldu ki bunu yazıyorsun, diye düşünüyorsanız söyleyeyim.
Yalan yazmak, toplumu aldatmak yeni icat edilen bir şey değil. Bunun ilmi bile var. Bu nedenle yazdım ki, yalana tevessül edenler belki de adını bile duymadıkları bilimi bu vesileyle öğrensinler.
Mitomanlara bir de tüyo vereyim:
Neil Armstrong’un aya ilk ayak basmasını dünyaya biz duyurduk, emeğimiz geçti diye yazabilirler.
Güncel ve harika bir haber olur. Malum, yarın bu olayın 50’inci yıldönümü.
Prestijli bir yalan olur. Çoğunluğun yaşı tutmayacağı için inanan olabilir!
En güvenli şehirler
Numbeo 2019'un en güvenli şehirlerini açıkladı. Listeye dünyadan 319 şehir girdi. Türkiye'den ise 5 ilin yer aldığı listede Gaziantep yok.
İlk 30 şehrin içinde Eskişehir, Bursa, İzmir, İstanbul ve Ankara bulunuyor.
Diğerlerini anladım da, İstanbul nasıl dünyanın en güvenli 30 şehrinden birisi olmuş, anlayamadım.!
Ama dünyanın böyle bilmesi çok iyi.