Ayak

YAYINLAMA: 01 Ocak 1970 / 04.00 | GÜNCELLEME: 01 Ocak 1970 / 04.00

Bayramlarda hep çocukluğum gelir aklıma. Bir konu açıldığında hani klasik bir tabir vardır ‘Nerde o eski bayramlar’ veya ‘ Nerde o eski günler’ denir ya. Bu cümleye  her zaman katılırım, hatta bayramlar konusunda çok daha fazla katılırım.

 

Bayramların gelmesini çok isterdim. Bunun nedeni de bayramlarda bizim evde çocuklara ayakkabı alınırdı. Yeni ayakkabının kösele kokusunu çok severdim. Arife günü alınan ayakkabıyı yatağımın bir kenarına koyar, onun kokusunu duyarak uyurdum. Bizim evde benim ve kardeşlerimin bir kışlık, bir de yazlık ayakkabısı vardı. Ayakkabılar, çocuk ayağı devamlı boyla paralel büyüdüğü için, daha uzun kullanım ömrü olması için bir boy büyük alınırdı. Ayak, ayakkabının içine sokulduğunda burun kısmında bir miktar boşluk olmasına dikkat edilirdi. 

 

Ayakkabıyı denemek için ayağımıza giydiğimizde, oturup oturmadığına biz karar veremezdik. Annem ve babam ‘tamam bu iyi oldu’ diyerek, bizim adımıza karar verirlerdi. Hatta rengine bile müdahil olamazdık. Kimi zaman kahverengi, kimi zaman siyah ayakkabıya karar verilirdi. Bazen Sümerbank’ın yüksek konçlu postal tipli ayakkabılarından kışlık ayakkabı alınırdı. Bu ayakkabıyı severdim, çünkü kışın kar yağdığında okula giderken çok rahat ederdim. Kar yağdığında okulların tatil olduğunu hiç hatırlamıyorum, çünkü okulumuz yürüme mesafesinde, semt okulu idi. Zaten ortaokulda kar yağması, okuldaki eğitimde bir aksamaya neden olmazdı. Okula yürüyerek gider, akşam yatakhanelere el lambaları ile yürüyerek dönerdik. Ayaklarımız çok soğuklarda biraz üşürdü, ama bundan rahatsızlık duymazdık. Çok yol yürürdük. 

Bazı hafta sonları izcilik kulübü olarak doğada kamp yapmak için uzun mesafeleri yürüyerek giderdik. Ayakkabılarımız bu yürüyüşe uygun olduğu için ayaklarımız ağrımazdı. Daha sonraları ayakkabı sanayi gelişti. Ayakkabı üreten firmalar kurumlaştılar. Daha güzel ayakkabılar üretmeye başladılar. Ayaklarımız daha bir rahat etti. 

 

Spor ayakkabı sanayi dalı da gelişti ve çeşitli dallara göre spor ayakkabısı üretilmeye başlandı. Şimdileri yürüyüş ayakkabısı, koşma ayakkabısı, basketbol için başka tip lastik ayakkabı vitrinleri süslemekte. Böylelikle bu dalda geniş bir sanayi dalı meydana geldi. Ayakkabı dükkanlarında ‘’lastik ayakkabı almak istiyorum’’ dediğiniz zaman, hemen tezgahtar nerede kullanacağımızı sormakta. Ancak o eski günlerdeki ayakkabı kokusunu artık duyamıyorum. Ayakkabı üretimi içine poliüretan bazlı malzemeler kullanıldığı için, o eski deri kokusu yeni ayakkabılarda burnuma gelmemekte.  

Ayak’  konusu yıllardır sadece insanın vücudunun bir parçası olarak kullanılmamakta. Senelerdir at neslinin kaybolmaması, gelişmesi ve haraların işlev kazanması için ülkemizin çeşitli şehirlerinde  at yarışları yapılır. Her bir yarışın tanımı da ‘’AYAK’’ olarak anılır. Birinci ayak veya ikinci ayak diye, müşterek bahis yarışları vardır. Bu yarışlar yıllardır yapılır, ve yarışlarda derece alan atların ödülleri hatırı sayılır değerlerdedir.   

 

Bugünlerde ülkemizin gündeminde bir başka ‘ AYAK’ tartışması var. Ülkemizi içeriden çökertmeye yönelik, yıllardır ‘Ilımlı İslam’ adı altında yürütülen, cemaat ve iktidar dayanışmasının var olduğunu görmekteyiz. Asker ayağındaki yozlaşmanın girişimlerinde kırılma yaşanması, ülkemizin bir uçurumun kenarından dönmesini izledik. Daha sonraları asker ayağından emniyet ayağına, üniversite ayağından hakim ve savcılar ayağına kadar bütün ağın bağlantılarının incelendiğini seyrettik. Ancak bu örümceğin ana yapıda siyasi ayağı incelenmediği müddetçe, sağlıklı bir yapıya geri dönebileceğimize inanmamaktayım. Bu nedenle siyasilerin meclis ayağını mutlaka inceleyip, cemaat yapısının anatomisi konusunda doğru bilgileri toplumla paylaşıp, gerekirse siyasilerin Yüce Divan’da tarafsız yargıçlar tarafından yargılanmasının önünü açmaları gerekir diye bir sözüm geldi söyledim hem nalına  hem mıhına.

Ayak