DEĞİŞME İSTEĞİ DEĞİŞME KORKUSU

YAYINLAMA: 02 Mart 2022 / 14.04 | GÜNCELLEME: 02 Mart 2022 / 14.04

“Sen dünya sensin! Ve sizin dönüşümünüz olmadan, dünyanın dönüşümü olmaz.”

 Jiddu Krishnamurti

Huzursuzluk, kaygı ve güvensizlik içindeki zamana boyun eğmekten şikâyetçiyiz. Her şeyin benzer gidiyor olmasından, monotonluktan ve verimsizlikten usanmış haldeyiz. Her birimiz ayrı bir dinamizm ve canlanma hasreti taşımaktayız. Bir de iyi şeylerin gerçekleşeceği zamanla buluşma umudumuzdan asla vazgeçemiyoruz. Masum, saf, sakin, telaşsız anlara olan özlemimizde de haklı olmadığımızı kim söyleyebilir?

Bir taraftan da biz hiç fark etmeden aslında çok şey değişiyor. Yıllar içinde, farklı yaşamsal atmosferlerde hep bir değişimin pençesindeyiz. “Değişimi ancak iyi veya kötü sonuçlarıyla karşılaştığımızda fark ederiz.” Tarih, sosyoloji, uygarlıklar kaçınılmaz bir değişimin en güçlü tanıklarıdır. Değişim korkumuz ise asla zihnimizi serbest kalmasına izin vermemiştir..

Harriet Lerner’in belirttiği gibi: “Hızla değişen toplumumuzda yalnızca iki şeyin değişmeyeceğinden emin olabiliriz. Asla değişmeyecek olan değişme isteği ve değişme korkusu.”

 Kötümser, karamsar ve donuk ruhsal benliğimizden kurtluma güdüsü hepimizde canlıdır. Hiçbirimiz değişime nereden ve ne şekilde başlayacağımız konusunda net bir fikri kabullenmiş değiliz. Belki de bize ezberletilen algılarımız, üstesinden gelemediğimiz tedirginlik veya içimize geçirilen korkaklık değişim ve yaratıcılık hamlelerimize engel teşkil etmektedir.

Dışsal bariyerler, erkler, işleyişler ve kutsallaştırılmış normlarla işleyen basit makinelere dönüşmüş varlıklarız. Atalarımızdan kodlanarak bize aktarılan olumsuz tüm donanımlar içinde boğulma sendromundayız. Doğrudur “geçmiş güncelde yaşanır çoğunlukla.” Günümüz temel sorunları esasen “tarihsel şansızlıkların” günümüze devrinden beslenmektedir.

İnsanın karşılaştığı zorluk, katlandığı belirsizlik ve sıkıştığı kalıpları isteyerek benimsediği fikri gerçeği çokça yansıtmıyor. Yeniye, yenilenmeye, değişime ve gelişime çoğunlukla can atarız. Değişim yaşadığımız mecburi bir anonim sanki. Değişimden ve yenilenmekten yana her birimizin ayrı bir iç sesi vardır. Değişimi, belki de kendimizi kavrayan veya kendimizi yeniden yaratmaya giden bir yolculuk olarak bilince çıkarmalıyız.

İçimizdeki şahane ruhu korumak, beyaz umudu açığa çıkarmak, yıkıntılarımızı onarmaya başlamak değişime ışık tutacaktır. Hayatlarımıza anlam, istek ve yaratıcılık aşılayan kaynaklara muhtacız. Kalbimizi, zihnimizi, düşlerimizi, gideceğimiz yolun değerlerini iyileştirmekten geçer değişim.

‘Dalai Lama,’ süregiden neşe ve mutluluğa hep hasret, ihtiyaç duyduğumuzu ve bunun için iyi donatılmış bir kalbe, canlı bir zihne sahip olmamıza önem atıf eder. Hatta her şeyden vazgeçebileceğimizi ama sevgi ve şefkattin gerekliliğinden kaçamayacağımızı hatırlatır bize.

Özgücümüzü ve doğal varlığımızın ışıklarını sonsuzluğa saçarak değişime ve dönüşüme kalkışabiliriz. Toplumun sorunları ile yüzleşmek, kendi ruhumuzun ıssızlığında yatan özgür gücü fışkırtmak, yaratıcılığımızı taştırtmak ve bilginin gücüne varmak en yüce dönüşüm soluğu değil mi?

Ruhumuzun ve duygularımızın iyileşme isteğini cesaretlendirmeliyiz ve mükemmel bir inatçılıkla değişime, dönüşüme, yaşama saygı ile gönül vermeliyiz

Hayatın tüm müşterekleri ile dinamik, canlı, neşeli, hür ve ortaklaştığımız bir buluşmadır dönüşüm; değişim; varoluş!

Yaralanılan Kaynaklar:

Değişme İsteği(Bell Hooks) 

Jiddu Krishnamurt (Konuşmaları)

Harriet Lerner(Dans Eden Benlikler)

DEĞİŞME İSTEĞİ DEĞİŞME KORKUSU