Doğru Özgür ve Eşit Yaşam İçin Eğitim!

YAYINLAMA: 12 Aralık 2023 / 03.00 | GÜNCELLEME: 11 Aralık 2023 / 20.32

OECD tarafından 3 yılda bir, 15 yaşındaki öğrencilerin kazandıkları bilgi ve becerileri değerlendiren Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programı (PISA) testinin 2022 sonuçları açıklandı. 81 ülkenin yer aldığı PISA testinde, öğrencilerin matematik, fen ve okuma becerileri ölçülüyor.

Coronavirüs pandemisi sonrası ilk defa uygulanan 2022 PISA değerlendirmesi sonuçları baz alındığında fen, matematik ve okuma becerileri açısından hem OECD ülkelerinde hem de dünya ortalamasında ciddi düşüşe tanık oluyoruz. Türkiye ise matematik, fen ve okumada OECD ortalamasının altında kalmıştır.

Böylelikle eğitimde niteliğin düştüğü ve özüne yaklaşmadığı görülüyor. Türkiye’deki öğrencilerin yüzde 44’ünün yaşamından memnun olmaması gibi can yakıcı bir veriyle de karşı karşıyayız. Eğitimin işlevi toplumlar, doğa, gelecek ve bireylerin iyileşmesi için büyük bir önem arz ediyor. Ancak hala eğitimde evrensel düzeydeki içeriğe ve niteliğe yakınlaşılmaması ve de OECD ortalamasının altında kalınması bizleri ürkütmektedir.

Eğitimin yapısal hale gelen sorunlarının baypas edilmesi; gerçek çözüm ve planlamalardan uzak, kısa vadeli ve makyaj önlemlerin ıstırap veren sonuçlarıyla yüzleşmemiz zaten kaçınılmazdı. Eğitimdeki bu denli gerilemenin, yaşamsal gerilmenin göstergesi olduğu gözden kaçırılmamalı; bu realite uzun vadeli toplumsal yetmezliklerin kartopu halinde büyüyeceğinin de emaresidir.

Öğrencilerimizin okuma becerilerinde, matematik ve fen bilimlerinde “en asgari düzeyde” bilgiye sahip olmanın stabilize hali sürürken; öğrencilerimiz, yaşam memnuniyeti sıralamasında 73 ülke arasında sonuncu sırada yer alıyor. “Eğitim bireyi geliştirdiği gibi diğer taraftan da bir ülkenin hatta dünyanın bilimsel, ekonomik, sosyal ve kültürel kalkınmasını sağladığı için önemli ve işlevsel bir aracı ama hikmetse bu alana yönelik katılımcılık, kolektivist ağ oluşturulmamış? Uyarılar kulak ardı ediliyor, eğitim bileşenlerinin deneyimlerinin özneleştiği çözümler geliştirilmiyor ve çağa uygun yeni hamleler gerçekleştirilemiyor.

Diğer taraftan öğrencilerin düşük motivasyonda olması ve okula ilgisinde durağanlık sadece “öğrenci merkezli sorunla” belirlenmeye çalışılıyor. Müfredatın karmaşık ve yoğun olması, hem de “hayatın kendisinden uzak” olması bu tükeniş sendromuna öğrenciyi sürüklemiş olamaz mı?

Çalışma koşullarının her gün güçleştirilmesi, öğretmenin eğitime odaklanma yerine geçim derdine mecbur edilmesinin öğretmen verimliliğine negatif tesiri göz ardı edilerek nereye varılabilir? Fiziki alt yapı ve donanım eksiklikleri, eğitim politikalarını siyasal iktidarların ideolojik etkisinde tutma durumunun normalleştirilmesi ile eğitimdeki bu ağulu hal tekerrür edecektir.

Eğitimin gelişim aşamaları öğretmenin, eğitim ve bilim çalışanlarının, öğrencilerin ve toplumun yaşadığı sorunlardan bağımsızlaştırılmaz. İşsiz 8 milyona yakın ebeveynimizin bir kısmının çocuklarının okullara aç geldiği iddia edilirken, bu öğrencilerden üstün performans beklemek veya eğitimdeki dönüşümlere katkılarını ummak sadece yeni bir düş kırıklığını besler.

Yine çocuk yoksulluğu üst boyutlardayken, çocuk işçiliği sermayenin gözlerini kamaştırıyor; çocuklar emeği üzerinden inşa edilen kâr ve ekonomik avantajlar için düzenlemeler çocukların(öğrencilerin) eğitime ilgisini manipüle etmektedir. Eğitime erişimdeki engellere dair özgün avantajlar sağlanmazken; kız çocukları, mülteci çocuklar, anadili farklı olan çocuklar, engelli çocuklar ve geçici koruma altındaki çocukların dezavantajlarını ortadan kaldıracak adımlar yıllardır atılmamakta.

Türkiye’nin eğitim sistemi, yıllardır benimsenen piyasa(paralı-kâr) merkezli, rekabetçi ve sınav merkezli eğitim anlayışı ile kör düğüm olmuş ve belirsiz şekle bürünmesi ise görmezden geliniyor.

Rekabet, yarışmacılık, birbirine üstünlük sağlama anlayışı eğitime bedeller ödetirken; öğrenci ve velilerin müşteri olarak görülmesinden vazgeçilmeli, eğitim sistemi içindeki sınıfsal eşitsizlikler giderilmeli. Aynı okul içinde sınıflar, aynı bölgede okullar ve farklı bölgelerdeki okullar arasında alt yapı eşit gerçekleştirilmeli. Nitelikli ve parasız(kamusal) eğitim için halkın çok büyük vergiler ödediği unutulmamalıdır. Eğitim ortamları için gerekli yatırım sağlamadan, eğitimde maruz kalınan bu neticelerin aşılması mümkün olmayacaktır!

Öğrenciye dayatma değil, onların ilgi, düzey, yetenek, özel beceri ve kimliklerinin esas alındığı; öğrenci, veli, öğretmen, akademik ve eğitim alanındaki tüm bileşenlerin ortaklaştığı öneri, görüş, katkı ve birikimleri ile vücut bulan eğitim ilkeleri, eğitim planlamaları ve eğitim disiplinleri gerçekleştirilmeli.

Laik, bilimsel, demokratik, kamusal, anadil esaslı, cinsiyet eşitlikçi ve özgürlükçü eğitim anlayışı ile öğrencinin hayati ihtiyaçlarına ulaşabildiği; mutlu, dayanışmacı ve sevinçli koşullarda üretkenliği açığa çıkaran, sağduyu ve özgücü yükselten; barışçıl ve “diğerleri” ile ortaklaşabilen nesiller hedeflenmelidir.

Eğitimin doğru, özgür, eşit yaşam için araç olduğu unutulmamalıdır!

 

Kaynaklar:

BBC –PİSA sonuçları

Eğitim Sen Yayınları

Dergipark.org

Doğru Özgür ve Eşit Yaşam İçin Eğitim!
YORUMUNUZU YAZIN, TARTIŞMAYA KATILIN!
Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *