Doğru İnsan Hayatı Doğru Anlayandır:
Belki kabul etmek zordur ama hayatın ilk yarısı da devamı da, son dönemeci de içe ve dıştan örülmüş çarklar arasında geçmektedir. Bireyin, belirlenmiş ve toplumca şekillenmiş sınırlar içerisine hapsedilmeye çalışılması ise insancıl, barışsever, özgürlükçü, kolektivist ve doğuştan gelen tüm sonsuzluk duygusunu iflas ettiriyor.
Gözyaşlarımız içimize düşünceye kadar, damla damla yutkunup dillerimiz suskunlaşırken bile birileri çoğunlukla hayatımızın bekçisidir.
Demir yumruklu ezberlerle umutlarımız ve sevinçlerimiz budanırken, koparılıyor sabahlar, kokusu sonlanıyor düşlerin.
Hani tek tük direnmek, haklı çıkmak ve övgüleri beklemek bir yana; konuşan ellerimizin ve gülümseyen sesimizin ödü koparılıyor. Gözlerimiz hep tehdit altında, kalbimiz esaret edilmiş; yaşlı, genç, bebek denmeden zamanımızın üstü örtülüyor.
Yutkunmadan ağlamak, şarkıları ve türküleri öteki zamanda dinlemekle tehdit ediliyoruz. Ve bizi ezip öğüten her dişlide nakavt ediliyor aydınlık. Birer ödlek, içe kapanık veya kaygılı tercihlerle dünyaya gelmedik; utanç duymamak tuhaflığıyla, "ya başaramazsam diyen korku senaryolarımız" önceden yazılmıştır.
Herman Hesse'ye göre; okulla tanıştığımız ilk andan itibaren tek hedefi başarılı olmak, küçük düşmemek, ailesini ve çevresindekileri hayal kırıklığına uğratmamak adına kurulmuş dinamik çarkların vahşeti arasında birer kelebek tanesiyiz.
Şekle, şemaya sokulma; sınırlara ve sıradanlığa çekilme tehlikesi hep yanı başımızdadır. Günümüz okul yapısı, egemen sistemin kontrolünde kalacak; devlet, iktidar ve erkçe himaye edilebilecek topluluğu açığa çıkaran profesyonel ve kurumsal alanlara dönüşmüştür.
Tek tipçi, “biricik” müfredatlı, ulusun(ırkın) kutsandığı, coğrafyanın yüceltildiği; farklı yaşanmışlık, başkaca birikim ve mitolojilerin küçümsendiği; tarihin yanıltıldığı ve dört duvara sıkıştırılmış mekanik okulların özgür ve bilimsel eğitimle bağlantısı oldukça zayıflamıştır. Bu çerçevede eğitimci İvan İliç’le birlikte birçok eğitimci, bilim insanı, felsefeci, sosyolog ve pedagogun reel eğitim biçimine yönelik eleştirel ve tepkisel dirençlerini ciddiye alma zaruretimiz var.
Veri ve gözlemlere göre; günümüz eğitim sisteminin hayattan kopuk veya hayata yabancılaşmasıyla çocukta, gençlerde ve hatta toplumda mutsuzluk, belirsizlik, isteksizlik ve doğasından uzaklaşma körükleniyor. Kendi ilgi, istenç, yetenek ve yaratıcı ya da hayal gücüne mesafeli bırakılan nesilden toplumsal sağduyu, özsaygı, öteki olabilme veya hoşgörüyü arzulamak, elma ağacından portakalı hasat etme beklentisiyle eş anlamlıdır.
Hermann Hesse'nin ağır serzenişi elbette eğitime değil, “mevcut okuladır.” Her vakit eğitimdir. Nefes aldığımız ilk fırsatta eğitime tabiyiz. Biz, canlıyı ve an’ı dönüştüren eğitimlerin toplamıyız. Hiçbir varlık kendini bu süreçlerden azade edemez. Eğitim süreçlerinden bihaber olmaya kalkışmak güneşin, yıldızların ve ayın hareketlerini inkâra yeltenmektir.
Her bitkinin var oluş süreçleri, kurbağanın ya da toprağın gelişim disiplinlerinin tanığıyız. Ve bu tanıklık eğitimin doğal evreleridir. Kendine ulaşma, kendine varma, dünyalı olma, üretici ve yeşertici rolümüzün gereği bu eğitim kanallarına açılmak durumundayız.
Biz bilinmeyene, ileriye, anlaşılması gerekene ve “gidilmesi mecbur olana” yol alırız. Kelebeğin, “kısa sonunu” önemsemeksizin kanat çırparak yarattığı fırtınadaki “özgürlük dalgası” en büyük eğitim değil mi?
Ama karanlık döngünün altında kalamaz insan, dinamik olan hayat bizi harekete geçirir. Hesse'nin, "Çünkü yaşam ölümden daha güçlüdür, inanç ise kuşkudan daha kudretli..." diyen sesi özgücümüzün başkaldırısıdır. Doğru insan hayatı doğru anlayandır: Hakikate götüren yolun çakılı kayalıktan ve sarp geçitlerden geçtiğini sezen ve de bu yolu aşmaya, her tür engeli ters yüz etmeye istekli olandır.
Ekilen ağaçla oturulup konuşulduğunda, onun varlığına olan ihtiyaç hissettirildiğinde o olduğu yerde daha güçlü kalır. Emeğe, suya, toprağa ve güneşe saygı duyar. Yüreğini açar gökyüzüne, çıkarsızca gövdesini uzatır kuşa, merdiven olur sincaba.
Sevgi, saygı, güven ve doludizgin hisler okullu olmadan çok evvel içimizde yaşardı; belgeli ve mühürlü okullardan önce koşar adım hayata hazırlanırdık.
“Küçük Ağacın Eğitimi’nde” olduğu gibi: Karşılaşmayla, dona ve ayaza maruz kalınacağını bilerek; korku ve kaygının gölgesinde aşılabilir anlamsızlık….
Kaynaklar:
Nalan Çelik (Yalınayak)
Hermann Hesse (Çarklar Arasında)