Dünyayı Güzelleştirirken Severiz!

YAYINLAMA: 21 Şubat 2024 / 00.00 | GÜNCELLEME: 20 Şubat 2024 / 13.42

Bugün ne mi yapmalıyım? Bütün eskimiş düşleri yenilerinden ayıklamalıyım. Bugün, başkalarının onayına gereksinim duymadan ve de hayatı pas geçmeden nasıl mutlu olunur, adil ve iyi nasıl olunabilir sorularına akıl yürütmek gibi derde düştüm. Algıladığımız ve duyumsadığımız şeyler hakkında diyalogları çoğaltıp yeni olanaklarla ilişkilenmeliyim. Küçük bir felsefe kursundaymış gibi, ya da sanatın boy attığı kıyılarda gezinirken ki küçük yaşamımı denemeliyim.

O ölü yatan fikirleri, bağımsızlığa can atan duyguları, gizli kanatlı düşünceleri bir yerlerinden tutup sosyalleştirme(pratikleştirme) zamanı çoktan gelmedi mi? Tarihi bize der ki: “İnsanlık kendini hep yenileme, tanıma ve geliştirme yönünde hareket eder.” Yenilenen her sözcüğün gücüne, zenginliğine ve çılgınlığına sarılmalıyız. Deli ırmak, içine sığındığımız gök kubbe, patlayan bulut ve uzak görünen her varlığı var eden cümleler gözlerimizin içine anlamlarını akıtmalı...

Yani gittiğimiz gördüğümüz ne varsa; bizden önce tohumu toprağa düşen yorgun acı, çaresiz öfke ve büyütülen kötülük bizim ellerimizde dönüşebilir, kendini iyi yanlarına terk edebilir. Savaş, şiddet, istismar ve ölü severlik çaresizliktir diyor ozan, beceriksizlerin çaresizliği bu... Oysa uyum, karşılıklı anlayış ve samimiyet kendini bilenlerin, bildikçe sorgulayan ve anlamaya susamışların yüce aynasıdır. Bilmeliyim ki iyilerin iradesi doğanın ve varoluşun insaflı iradesidir.

Toprağın ruhumuzla dans eden kokusunu inkâr edemeyiz, ona dokunmadan çekirgeyi, karıncayı ezmemeyi öğrenemeyiz. Dünyayı güzelken değil, güzelleştirirken daha çok severiz. Okudukça güzelleşir içimizdeki yaban sızılar, sorguladıkça yaşam denizine çıkar bilincimiz; böylece çiçeğin cesaretle konuştuğunu, arının sevinçleri sayıkladığını, denizin konuştuğunu fark ederiz.

Şekillendirilmiş zamanın tutsağı olmak koca bir gürültü beynimizde. Dışsal etkiler, gelenek adı verilen bilgisizlik, kutsal diye tanımlanan insan uydurması buyruklar varlığımıza musallat edilmiş. Karanlığın merkezine tıkılıp engelleri öylece kabullenmemeli. Tıpkı Romalılar gibi “engellerin üstüne gitmeyi sevmeliyiz.” Biliyoruz ki “Bizden öncekiler karşılaştığı zorlukları öylece kabullenseydi bugün kötülük daha yırtıcı olacaktı.

Hayat gitmek istediğimiz kadar uzun değildir. Neyin kaçınılmaz olduğunu, neyin kör dövüşe dönüştüğünü ve neyin peşinden gidilmesi gerektiğini çözümlemek ruhumuzu Kara Kuyu’dan çekip çıkarır. Hayat, aklımızın bazen zorlanacağı kadar karmaşık olsa da iyi ile kötünün arasına sıkıştırılmış dünyaya sırt üstü uzanmalı. İçerisinde daha çok hoş, çok daha duru, yeterince sakin ve istikrarlı hayatların boy atacağını bilerek değer vermeliyiz dünyaya. Çünkü şu akşam, bu sabah bir sonrakiyle asla aynı olmayacak.

Biliyorum, biliyoruz! Doğanın düzeni bizim düzenimiz olmalı. Doğa kendini hatırlatır, en yalın, en sade diliyle tanımamız gereken yasaları önümüze koyar. Biz hayatın sırlarından, varoluşun çocukluğundan, doğanın hoşgörü düzeninden ve evrenin şenliğinden daha zeki değiliz. Hani Murathan Mungan diyor ya "Doğayı, evreni anlamamızı sağlayan şey aynı yasalarla kurulmuş olan zekâmızın işleyiş biçimidir."

Mungan bize farklı hatırlatmaları da yapar elbette, "Yine de aklın kurallara teslim olmamak gerekir. Bizim yanılgımız tüm evreni aklımıza sığdırmaya çalışmamız. Aklımızla açıklayabildiklerimizin tüm evreni anlamaya yeteceğini sanıyoruz... " Kolayca anlaşılan şeyi kolayca yaşayamıyoruz!

Sokrates’in ruhu da zor olmayan, küçücük, doğal ve karmaşadan uzak atıyordu. “Zaman içinde oluşan bir gerçekliğin başka bir zamanda bozulabildiği,” gerçeğini unutmayalım.

Sartre’nin dediği gibi: “İnsan özgürlüğü bize bir şeyler yapmayı, kendimizi gerçekleştirip “özgün” ya da gerçek bir varoluş sürdürmeyi buyurur…”

 

 

 

Yararlanılan Kaynaklar:

İkinci Cinsiyet (Simone De Beauvoır)

Sofie’nin Dünyası (Jostein Gaarder)

Felsefe’nin teselisi (Alain De Botton)

Şairin Romanı (Murathan Mungan)

Dünyayı Güzelleştirirken Severiz!
YORUMUNUZU YAZIN, TARTIŞMAYA KATILIN!
Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *