Zincirleri Kırmak: İnsan ve Özgürlük

YAYINLAMA: 24 Eylül 2025 / 00.00 | GÜNCELLEME: 23 Eylül 2025 / 14.38

İçimiz o kadar çok kalabalık ki ne hazmedebiliyoruz ne de dışarı atabiliyoruz. Düşlerimiz ve umutlarımız, bazen sözsüz bir ceset gibi kenara itilmiş. Çoğumuzun içi, kara kutu. Aslında biliyoruz: Her tür bastırılışı yaşıyoruz. Milyonlarca gözün önünde, yüreklerimizi delik deşik eden gücü de tanıyoruz. Yirmi birinci yüzyılda, yere fırlatılmış bir enkaz gibi boydan boya eziliyor dünyanın çoğunluğu.

Suskunluğu ve sessizliği besleyen o kadar çok neden var ki, başa çıkmak yerine teslim oluyoruz. Açlığın, yoksulluğun, meteliksizliğin, susuzluğun ve geleceksizliğin her gün toprağa ekildiği yerkürede diri kalmak kolay değil. Haklarımız, varoluşumuz ve içimizde biriken isteklerimiz ufalanıyor; biz ise tepki vermiyoruz. Çünkü tepki vermeyi, etkili ve etkin olmayı bize unutturdular.

Bilime, bilgiye ve teknolojiye herkesin kolayca ulaştığı bu çağda, insan artık kendini ilerletmiyor; adeta yok sayıyor. Kendi sınırlarını ve kısıtlanmayı kabulleniyor, bir şeyleri kurcalamanın riskine bile girmiyor. “Kendi güneşi olmak” fikrini çoktan gökyüzünden fırlatıp attık. Oysa gerçek bilgelik, insanı putlaştırmayı veya öteki olmayı kabullenmeyi öğretmez. Önümüze konulan görev; dayatılan biatı kırmak, karanlıkta korkusuzca yeni ufuklar aralamaktır. Zayıflar, bilgelik ve hakikatten kaçanlar, ancak itaatten ilham alır.

İnsan, insanlıkla kurduğu her temasta yanıltıldı. Bu nedenle, ilgi duyduğu her şey, kendi hayatını kurmanın önüne ciddi engeller çıkarıyor. Yüzyıllardır geleceği ve hayalleri besleyen vizyonlar teker teker harap edilirken, biz zincirleri kırmadık; sadece esaretin boyunu biraz daha uzattık. Marx’ın da dediği gibi: “Yanıltıcı mutluluktan çıkmalı”; gerçek mutluluğun köklerini ayıklamak zorundayız.

Belki de Nietzsche haklıydı: “İnsanı robotlaştıran mekanizma yüzünden işçi sınıfı, işçi sınıfı ekonomisi ve tümüyle yaşam hastalanmaya başladı. Kültür (insanlık birikimleri) gözden kayboldu, modern bilimsel aktivite ise barbarlığı büyüttü.” Yeryüzü böylesine bozulurken, avantajlı kesimler avantajsızları çoğunluk haline getirdi. Ezilenin acısı dindirilmedi; tam tersine, duygusuzluk derinleşti.

Eleştiriden yoksun bir yaklaşım içindeyiz ve boğuluyoruz. Eleştiri – özeleştiri, kalpsiz dünyanın toprağı ve suyudur, ruhsuzluğun panzehirizdir. Eleştirisiz bir hayat, çıkarımıza, yararımıza değildir.

Biraz dönüp baktığımızda görüyoruz: Görmezden geldikçe otoriter fikirler hayatın temsilcisi haline geliyor, gerici unsurlar güç kazanıyor. Fakat bunları ifşa etmemek, acılarımızı dindirmiyor; yalnızca derinleştiriyor.

Eleştirel insan, zincirlerinden kurtulur, doğruyu ayıklar, gözlerini açar ve ruhuna direnç katar. Gerçek aydınlığın etrafında toplanmanın kapısını aralar. İster bireysel ister toplumsal düzlemde olsun; sorgulamayan, haksızı dillendirmeyen asla inandırıcı olamıyor. İnsanın bilgiye ve hakikate karşı ilgisi arttıkça çaresizlik de aşılır.

Kimsenin, var olanı sonsuza dek yok saymaya ne hakkı ne de iradesi vardır. Yaratıcılık ve özgüven ilerledikçe, bütün bencil duvarlar yıkılır. Kendini doğrultmayanın dünyayı düzeltme şansı yoktur. Marx’ın da vurguladığı gibi, “nihai hedef iktisadi değil, insani değişim olmalı.” İnsan, kötülükten, kaybolmuşluktan ve yabancılaşmadan kurtulup özgürleştiğinde, kendini gerçekten gerçekleştirebilir.

İnsan, kendi özgürlüğünün ve sorumluluklarının sınırlarını belirlemeli; akıl dışı hırsların ve benliğinin kölesi olmaktan kurtulmalıdır. Özgürlük ortamında büyüyen duygular, sevgi ve vicdan cesaretle kucaklandığında insan tam anlamıyla insana dönüşür.

Hayatın keşfedilmemiş yüzüne dönmeli, onun farkına varmalı ve dokunabilmeliyiz. Hayat, durmadan bakar, gülümser ve yumuşacık değeriyle varlığını hissettirir. En azından kendi gözlerimizle görebilmeliyiz: doğuşu, anı ve her yeni başlangıcı.

 

Yararlanılan Kaynaklar:

Friedrich Nietzsche - Ecco Homo

Friedrich Nietzsche - Böyle Buyurdu Zerdüşt

Erich Fromm  - İnsan Olmak üzerine

Karl Marx - Ekonomi-Politik ve Felsefe El Yazmaları

Zincirleri Kırmak: İnsan ve Özgürlük
YORUMUNUZU YAZIN, TARTIŞMAYA KATILIN!
Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *