Başarının yolu…

YAYINLAMA: 20 Şubat 2013 / 18.00 | GÜNCELLEME: 20 Şubat 2013 / 18.00

Yerel bir gazetede “Gaziantep’i Kayseri ile kıyaslamak doğru değil” başlığını görünce biraz şaşırdım ama röportajı da okumaktan kendimi alamadım.

Gaziantep’in en eski müteahhitlerinden Şükrü Ercan ile yapılan söyleşi, Gaziantep İnşaat Müteahhitleri Derneği’nin yayın organı ‘Müteahhit’ dergisinde yayınlanmış. Gazete de oradan iktibas yapmış.

 

Bana çok ilginç geldi. Röportajda dökümü yapılan, kurucusu ve sahibi olduğu bir sürü şirket isminden anlaşılıyor ki, başarılı bir işadamı.

İşte böyle bir işadamının vizyonu, tecrübesi ve iş yaptığı belediyelerle ilgili yorumunu okumanızı istedim. Başarılı olmak isteyen müteahhitlerin behemehal okumaları gereken bir röportaj.

 

Kayseri’yi görenler bilir, bir tek gecekondu yoktur. Bir keresinde bütün şehri dolaştık, derdimiz, bir gecekondu bulalım da içimizdeki kompleksi tatmin edelim, “Bak işte burada da yıkık dökük, gecekondular var” diyelim! Bulamadık.

İşte Şükrü Arcan, bu Kayseri ile Gaziantep’i kıyaslamanın neden doğru olmadığını şöyle acıklıyor:

“Kayseri, yıllar önce görevde olan bir belediye başkanının uyguladığı projeler sayesinde bugün hala örnek gösterilen bir kent durumunda. Bu belediye başkanı çok doğru işler yapmış. Yol yaparken, ‘şurayı baştan sona yol yapın’ diye düzgün bir çizgi çizermiş. O çizgiden sapma olmazmış. İstediği projeleri geçirirmiş. O zamanki cesaret başkaymış. Şimdi o Kayseri’de bugünkü başkan o işleri yapamaz. Mahkemeye verirler, işleri süründürürler.”

 

Şükrü Ercan, o belediye başkanının kim olduğunu belki bilmiyor veya hatırlayamadığı için ismini veremiyor.

Ben söyleyeyim: Osman Kavuncu, namı diğer Kambur Osman.

Kayseri’nin, kelimenin tam anlamı ile, efsane belediye başkanı. Hatta, Türkiye’nin de belki gördüğü en ünlü, becerikli ve başarılı belediye başkanlarından birisi.

Cesaretini dürüstlükten alan, halkını çok seven, hemşerilerine hizmet için cansiperane çalışan bir belediye başkanı.

Aradan 60 yıl geçmiş, hala Kayseri’nin çok sevilen, saygı ve minnet duyguları ile yadedilen bir belediye başkanı.

Ben, o tarihte Kayseri’nin nahiyesi olan Talas’ta Amerikan Koleji’nde yatılı okuduğum için Osman Kavuncu’nun kurnazlıkları, tilki gibi zekası ve çalışkanlığını anlatan hikayelerle büyüdüm.

 

Arşivimde bulunan, başka bir yerde de bulunacağını tahmin etmediğim, bir resmini yayınlıyorum. O zaman dünyanın en ünlü film yönetmeni olan Elia Kazan, Osman Kavuncu’nun davetlisi olarak Kayseri’ye gelmiştir. Elia, zaten Kayserilidir.

Resimde, paltolu olan, elinde saz bulunan Osman Kavuncu, Kayseri Valisi Ahmet Kınık, Sümer Fabrikası Müdürü ve Şeker Fabrikası Müdürü yer almaktadır.

 

Gelelim asıl söylemek istediğime.

Şükrü Ercan, belediye başkanları için şöyle diyor:
Gaziantep’imizin bütün belediye başkanlarını başarılı buluyorum. Geçmiştekiler, günümüzdekiler, gelenler, gidenler birbirinden değerli, güzel hizmetler üretmişler, üretiyorlar…

 

İlahi Şükrü Bey!

Devlet’in valisi, Gaziantep Valisi Erdal Ata, “Bu şehrin yüzde 70’i maalesef gecekondu” diyor.

Ama siz, kimseye toz kondurmuyorsunuz; gelen ağam, giden paşam gibisinden hepsinin hizmet aşkı ile yandığını ve güzel hizmetler gerçekleştirdiğini iddia ediyorsunuz.

Sonunda da diyorsunuz ki, “Yooook, Gaziantep’i Kayseri ile kıyaslamayın çünkü oraya çok cesur bir belediye başkanı gelmiş, herşeyi doğru yapmış ve Kayseri hala örnek gösterilen bir kenttir.

 

Her iki sözü de siz söylüyorsunuz.

Başarılı işadamı olmanın bir reçetesi de bu mudur?

Yine de haksızlık yapmayalım, sıfırdan başlayıp çok çalışarak bugünlere gelmişiniz, sağlıkla kalın.

 


Germir ve bir anı 

Germir, Kayseri kökenli dünyaca ünlü sinemacı Elia Kazan'ın köyü. Köylüler ona Aliya diyorlar.

Elia Kazan'ın babası Amerika'da ölüm döşeğindeyken oğluna son isteğini şöyle dile getirir: 




''Anadolu'yu bir kere daha görmek istiyorum. Anadolu'daki dostlarım beni bekliyorlar. Orada bir adamın bahçesine gitmek istiyorum. Bu adamın bir bahçesi var. İçinde her çeşit meyve bulunuyor. Kışın da tepenin yamacındaki evde oturur, ağaçlara göz kulak olabilmek, iyi bakabilmek için. Yazın bu ağaçlar meyve verir. Şimdi kayısılar vardır. Orada ağacın altında oturmak ve bir dalı ağır ağır kendime eğmek istiyorum. Sonra da tak! Ufak yumuşak meyveyi koparırım. Kolayca kopar. Çünkü kopartılmaya hazırdır. Buradaki gibi değil. Buradaki güzel görünür, ama tadı yok! Bu Türk'le oturacağım, bu ihtiyar adamla. Ben de ihtiyar bir adamım. İkimiz oturup birlikte meyve yiyeceğiz ve huzur içinde olacağız. Son isteğim bu.'' 




Elia Kazan'ın babası Anadolu'ya nasıl döneceğini de oğluna şöyle anlatır:

''Beni uçağa bindir. Ondan sonrası için meraklanma. İnsanlar bana bakarlar. Sen söylentilere aldırma. Türkler çok iyi insanlar. Komşu gibi beni adamın bahçesine götürürler. Dünyada tek isteğim bu. Beş dakika...''

 

 

Başarının yolu…