KESK grevdeydi... Gaziantepliler akşam saatlerinde yine meydanlara indi... Düztepe’de toplanan 5 bine yakın insan Kırkayak Parkı’na yürüdü...
Meydanlara inen KESK’liler, “Bugüne kadar iktidara gelen, ruhunu sermayeye teslim etmiş tüm siyasi partilerin iş birliği ile kamu hizmetlerinin adım adım ticarileştirilmesi süreci çalışanların güvencesizleştirilmesi ile paralel olarak hayata geçirilmiştir. 10 yılı aşan AKP iktidarında ise kamunun toptan tasfiye edilmesi sürecine hız verilmiştir. Kamu hizmetlerinin piyasaya açılma süreci hızlandırılmış, özelleştirme ve taşeronlaştırma katlanarak artmıştır. Asgari ücrete mahkûm edilen taşeron firma çalışanı yüz binlerce insan hastanelerden okullara kadar birçok kamu kurumuna kadar yayılmıştır” denildi.
Kamu malları sermayeye peşkeş çekiliyor
Kamuda taşeron firma bünyesinde çalıştırılanların sayısı 2002 yılında 15 bin civarında iken bugün belediyelerdekilerle birlikte bu sayının 1 milyonu aştığı ifade edilen açıklamada, “Halktan alınan vergilerle kurulan kamu kuruluşları, KİT’ler birkaç yıllık karı karşılığında hatta çoğu kez arsa bedelinin bile altında belirlenen rakamlarla bir avuç sermayedara, yandaşa peşkeş çekilmiştir. Son olarak Demiryollarının serbestleştirilmesi ve PTT A.Ş. yasaları sermayenin karı için her yolu mubah görenlerin kamu yararını yok sayan yüzlerini tüm çıplaklığı ile ortaya koymuştur. Emeğin, emekçilerin aleyhine yaşanan tüm bu gelişmeler bile aslında başlı başına grev sebebidir” diye açıklama yapıldı.
Yoksulluk, adaletsizlik ve
hukuksuzluk hüküm sürüyor
Özellikle son on yılda esnek, performansa dayalı, kuralsız, güvencesiz istihdamın arttığı da dile getirilen açıklamada şu görüşlere yer verildi: “Yoksulluğun, adaletsizliğin, hukuksuzluğun hüküm sürdüğü, emeğin hakkının yok sayıldığı bir ülkede yaşayan tüm kesimler gibi biz kamu emekçileri de geleceğe güvenle bakamıyoruz. Çünkü bir insanın geleceğine güvenle bakabilmesi ancak kişinin gelirinin, sosyal güvenliğinin, sendikal hak ve özgürlüklerinin garanti altı altına alınmasıyla mümkündür. Tüm çalışanlar gibi kamu emekçileri de geleceğe ilişkin beklentilerini koruyabildikleri ölçüde kendisini ve ailesini güvende hissedebilir. Oysa kamu emekçileri istikrarsızlıkla kol kola giren güvencesizliği her geçen gün biraz daha fazla hissetmektedir. Yıllardır hayata geçirilen yasalarla, kanun hükmünde kararnamelerle, fiili uygulamalarla kamu emekçilerinin iş güvencesi alabildiğine sınırlanmıştır.”
Son olarak 15 Mayıs’ta AKP iktidarı tarafından TBMM’ye sevk edilen “hükümet memurluğu” torba yasa tasarısının kamuda kariyer ve liyakat ilkelerini tamamen ortadan kaldırmayı hedeflediği dile getirilerek, “Ehliyetsiz, vasıfsız ama sadece yandaş olduğu için özel sektörden kamuya üst düzey yöneticiliğe atanmanın önünü açan düzenleme ile AKP’nin devletleşme sürecinin önündeki son engeller de ortadan kaldırılmak istenmektedir. Yandaş-Tüccar-CEO takımının açıktan atamayla müdür, genel müdür, müsteşar makamlarına taşındığı bir kamu yapılanması yaratarak doğrudan kamu emekçilerinin iş güvencesini hedef almaktadır. Basına yansıyan haberlere göre 15 Mayıs’ta meclise sevk edilen torba yasa tasarısı ile birlikte kimin nerede, hangi bakanlıkta üst düzey yönetici kadrolarına getirileceği daha bugünden tartışılmaya başlanmıştır. Bilindiği üzere AKP tüzüğüne göre aralarında partinin kurmaylarının da olduğu 73 kişi 3 dönemdir üst üste milletvekili olduğu için önümüzdeki seçimde adaya olamayacaktır. Ancak torba yasa tasarısı ile bu 73 milletvekilinin geleceği de garanti altına alınmakta, kimisine Dışişleri kimisine Adalet Bakanlığında makam hazırlanmaktadır” denildi.
Eşitlik, özgürlük ve demokrasi talebi
KESK sözcüleri, “Gezi Parkı direnişiyle ülkenin dört bir tarafına yayılan eşitlik, özgürlük ve demokrasi talebine kulaklarını tıkayanların, halkın canına kast edecek kadar gözünü karartanların ortaya çıkardığı vahşet tablosu ile grevimiz 4 Haziran Günü başlamıştı. Bugün ülkenin bütün şehirlerine yayılan halk öfkesi ve direnişi, yıllardır mahkûm edildiğimiz neoliberal yağma ve talan düzenine karşı açılmış bir mücadele bayrağıdır. Yaşamını ve geleceğini savunan tüm halk kesimleri gibi, kamu emekçileri de işine, geleceğine ve yaşam alanlarına sahip çıkmaya kararlıdır. Sömürü ve yağmaya karşı emeğin hakkını, savaşa karşı barışı, emperyalizme karşı bağımsızlığı, ırkçılığa ve şovenizme karşı hakların kardeşliğini kararlılıkla savunan KESK’liler olarak, bu değerlerin hedef tahtasına konduğu koşullarda ne iş güvencesinden ne de sendikal hak ve özgürlüklerden de söz etmenin mümkün olmadığını düşünüyoruz” şeklinde açıklama yaptı.. SHA
Resim
Akşam saatlerinde Düztepe’de toplanan halk sloganlar atarak Kırkayak Parkı’da yürüdü.
Meydanlara inen KESK’liler, “Bugüne kadar iktidara gelen, ruhunu sermayeye teslim etmiş tüm siyasi partilerin iş birliği ile kamu hizmetlerinin adım adım ticarileştirilmesi süreci çalışanların güvencesizleştirilmesi ile paralel olarak hayata geçirilmiştir. 10 yılı aşan AKP iktidarında ise kamunun toptan tasfiye edilmesi sürecine hız verilmiştir. Kamu hizmetlerinin piyasaya açılma süreci hızlandırılmış, özelleştirme ve taşeronlaştırma katlanarak artmıştır. Asgari ücrete mahkûm edilen taşeron firma çalışanı yüz binlerce insan hastanelerden okullara kadar birçok kamu kurumuna kadar yayılmıştır” denildi.
Kamu malları sermayeye peşkeş çekiliyor
Kamuda taşeron firma bünyesinde çalıştırılanların sayısı 2002 yılında 15 bin civarında iken bugün belediyelerdekilerle birlikte bu sayının 1 milyonu aştığı ifade edilen açıklamada, “Halktan alınan vergilerle kurulan kamu kuruluşları, KİT’ler birkaç yıllık karı karşılığında hatta çoğu kez arsa bedelinin bile altında belirlenen rakamlarla bir avuç sermayedara, yandaşa peşkeş çekilmiştir. Son olarak Demiryollarının serbestleştirilmesi ve PTT A.Ş. yasaları sermayenin karı için her yolu mubah görenlerin kamu yararını yok sayan yüzlerini tüm çıplaklığı ile ortaya koymuştur. Emeğin, emekçilerin aleyhine yaşanan tüm bu gelişmeler bile aslında başlı başına grev sebebidir” diye açıklama yapıldı.
Yoksulluk, adaletsizlik ve
hukuksuzluk hüküm sürüyor
Özellikle son on yılda esnek, performansa dayalı, kuralsız, güvencesiz istihdamın arttığı da dile getirilen açıklamada şu görüşlere yer verildi: “Yoksulluğun, adaletsizliğin, hukuksuzluğun hüküm sürdüğü, emeğin hakkının yok sayıldığı bir ülkede yaşayan tüm kesimler gibi biz kamu emekçileri de geleceğe güvenle bakamıyoruz. Çünkü bir insanın geleceğine güvenle bakabilmesi ancak kişinin gelirinin, sosyal güvenliğinin, sendikal hak ve özgürlüklerinin garanti altı altına alınmasıyla mümkündür. Tüm çalışanlar gibi kamu emekçileri de geleceğe ilişkin beklentilerini koruyabildikleri ölçüde kendisini ve ailesini güvende hissedebilir. Oysa kamu emekçileri istikrarsızlıkla kol kola giren güvencesizliği her geçen gün biraz daha fazla hissetmektedir. Yıllardır hayata geçirilen yasalarla, kanun hükmünde kararnamelerle, fiili uygulamalarla kamu emekçilerinin iş güvencesi alabildiğine sınırlanmıştır.”
Son olarak 15 Mayıs’ta AKP iktidarı tarafından TBMM’ye sevk edilen “hükümet memurluğu” torba yasa tasarısının kamuda kariyer ve liyakat ilkelerini tamamen ortadan kaldırmayı hedeflediği dile getirilerek, “Ehliyetsiz, vasıfsız ama sadece yandaş olduğu için özel sektörden kamuya üst düzey yöneticiliğe atanmanın önünü açan düzenleme ile AKP’nin devletleşme sürecinin önündeki son engeller de ortadan kaldırılmak istenmektedir. Yandaş-Tüccar-CEO takımının açıktan atamayla müdür, genel müdür, müsteşar makamlarına taşındığı bir kamu yapılanması yaratarak doğrudan kamu emekçilerinin iş güvencesini hedef almaktadır. Basına yansıyan haberlere göre 15 Mayıs’ta meclise sevk edilen torba yasa tasarısı ile birlikte kimin nerede, hangi bakanlıkta üst düzey yönetici kadrolarına getirileceği daha bugünden tartışılmaya başlanmıştır. Bilindiği üzere AKP tüzüğüne göre aralarında partinin kurmaylarının da olduğu 73 kişi 3 dönemdir üst üste milletvekili olduğu için önümüzdeki seçimde adaya olamayacaktır. Ancak torba yasa tasarısı ile bu 73 milletvekilinin geleceği de garanti altına alınmakta, kimisine Dışişleri kimisine Adalet Bakanlığında makam hazırlanmaktadır” denildi.
Eşitlik, özgürlük ve demokrasi talebi
KESK sözcüleri, “Gezi Parkı direnişiyle ülkenin dört bir tarafına yayılan eşitlik, özgürlük ve demokrasi talebine kulaklarını tıkayanların, halkın canına kast edecek kadar gözünü karartanların ortaya çıkardığı vahşet tablosu ile grevimiz 4 Haziran Günü başlamıştı. Bugün ülkenin bütün şehirlerine yayılan halk öfkesi ve direnişi, yıllardır mahkûm edildiğimiz neoliberal yağma ve talan düzenine karşı açılmış bir mücadele bayrağıdır. Yaşamını ve geleceğini savunan tüm halk kesimleri gibi, kamu emekçileri de işine, geleceğine ve yaşam alanlarına sahip çıkmaya kararlıdır. Sömürü ve yağmaya karşı emeğin hakkını, savaşa karşı barışı, emperyalizme karşı bağımsızlığı, ırkçılığa ve şovenizme karşı hakların kardeşliğini kararlılıkla savunan KESK’liler olarak, bu değerlerin hedef tahtasına konduğu koşullarda ne iş güvencesinden ne de sendikal hak ve özgürlüklerden de söz etmenin mümkün olmadığını düşünüyoruz” şeklinde açıklama yaptı.. SHA
Resim
Akşam saatlerinde Düztepe’de toplanan halk sloganlar atarak Kırkayak Parkı’da yürüdü.