CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, “Koalisyon görüşmelerinin devam ettiği bu süreçte, Cumhurbaşkanı’nın birinci aktör olarak ortaya çıkması asla kabul edilemez. Koalisyon görüşmelerini yapacak kişi, sayın Cumhurbaşkanı’nın yetki vereceği kişidir” dedi.
Cumhuriyet Halk Partisi (CHP), Parti Meclisi (PM) Toplantısı Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu başkanlığında toplandı. Kıılıçdaroğlu, “Koalisyon tartışmalarının daha sağlıklı bir zemine oturması için biz CHP olarak akılcı, mantıklı, ön yargılardan uzak, evrensel değerlere ve bizim milletimizin değerlerimize uygun, kurallardan hareket ederek ilkelerimizi belirliyoruz. Bu kurallardan yola çıkarak, bu ilkelerden yola çıkarak bütün siyasal partilere açık ve net çağrı yapıyoruz. Hiçbir siyasi partiyi, düşüncesi ne olursa olsun asla ve asla yok saymıyoruz. Yok sayma gibi bir düşünce zaten CHP’nin kültüründe olmaz. Demokrasiyi getiren bir parti olarak toplumun her kesimini kucaklamak bizim temel felsefemiz, temel düşüncemizdir. 13 yıllık bir süreç yaşadık. Demokrasiyle başlanan ama otoriter yönelimi eğilimi gittikçe artan bir süreci yaşadık. Bu sürece 7 Haziran seçimlerinde son verildi. O zaman ne yapmalıyız? Neler yapmalıyız? Hangi ilkeler etrafında birleşmeliyiz ve Türkiye’yi nasıl yeniden onarmalıyız?” ifadelerini kullandı.
Bunun için belli kurallardan yola çıkılması gerektiğini bildiren Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:
“Can ve mal güvenliğimizi güvence altına alacak, hukukun üstünlüğüne dayalı bir hukuk sistemi. Hukukun üstünlüğü asla gözardı edilmemeli. Eğer biz uygar dünyanın parçası olacaksak, bu alanda bütün tahribatları yok etmeliyiz ve yeniden inşa etmeliyiz. Vatandaş can ve mal güvenliğini hukukun üstünlüğü kavramı içinde sokakta da hissedecek, çalışırken de hissedecek. İkinci temel konu, hukukun üstünlüğünü sağlayacağız ama 12 Eylül darbe hukukunun tamamen değişmesi lazım. Darbe yasalarının tamamen değişmesi. Yüzde 10 seçim barajı, YÖK belası. Bunların tamamının 21.yüzyılın Türkiye’sinde olmaması lazım. Bunların kalkması lazım. 12 Eylül darbe hukukunu değiştirmek, parlamenter rejimimizi güçlendirmek anlamına geliyor. Yasama ve yargı, yürütmenin arka bahçesi olmamalı. Bu bizim değerlerimizle de örtüşen bir uygulamadır. 200 yıllık bir parlamenter sistemi daha güçlü hale getiriyoruz. Evrensel değerlere de uygundur. Güçler ayrılığı ilkesini gerçekten yerli yerine oturtabilirsek demokrasimiz daha da güçlenmiş olacaktır.”
“Bir üçüncü konu siyasi ahlak yasası” diyen Kılıçdaroğlu, “Siyasetin ne kadar kirlendiğini sokaktaki vatandaş da biliyor. Kesinlikle siyasi ahlak yasası çıkmalı. Siyaset düzgün temiz namuslu insanların görevi olmalıdır. Siyaset zenginleşme aracı olmamalıdır, siyaset köşeyi dönme aracı olmamalıdır. Siyasetin etik kurallarının belirlenmesi lazım” dedi.
Dördüncü olarak güçlü bir sosyal devlet olması gerektiğine vurgu yapan Kılıçdaroğlu, “Eğer Türkiye güçlü olacaksa, güçlü bir sosyal devletle olur. 17 milyonun yoksulu olduğu bir Türkiye’ye hiç kimse güçlü devlettir diyemez. Bu bağlamda biz, güçlü bir sosyal devletin olması için alt parametrelerimizi de belirledik. Emekliye, Ramazan ve Kurban Bayramlarında iki maaş ikramiye verilmesi. Çiftçi kayıt sistemini esas alarak, mazotun 1,5 lira olması. 21’nci yüzyılın çağdaş köle sistemi olan taşeron sisteminin tamamen kaldırılması. Asgari ücretin, insani koşullara yani açlık sınırının üstüne çekilmesi yani bin 500 liraya. Bunlar bizim olmazsa olmazlarımızdır. Sosyal devlet için bunlar gereklidir” ifadelerini kullandı.
“Cumhurbaşkanı kesinlikle anayasal sınırların içine çekilmelidir” ifadesini kullanan Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu:
“ O makam her şeye maydanoz olan makam değildir. Her konuda görüş beyan eden bir makam değildir. O makamın özel bir ayrıcalığı vardır. Az konuşur, öz konuşur. Konuşurken 77 milyon insan dikkatle dinler. Eğer bu iş çığrından çıkmışsa, kesinlikle Cumhurbaşkanı’nın anayasal sınırlar içine çekilmesi, bizim temel ilkelerimizden birisidir. Hele hele koalisyon görüşmelerinin devam ettiği bu süreçte, kendisinin birinci aktör olarak ortaya çıkması asla kabul edilemez. Koalisyon görüşmelerini yapacak kişi, sayın Cumhurbaşkanı’nın yetki vereceği kişidir. Bizimle ne görüşülecek? Niçin koalisyon yapmıyorsunuz mu diyecek? Koalisyon görüşmelerinin de öyle gizli kapaklı ortamlarda olması da çok şık değildir.
Arka kapı diplomasisine evet, ama gizli kapaklı birbirimizi ikna edelim, bunlara bizim kapılarımız kapalı. Açık ve net düşüncelerimizi kamuoyuyla paylaşacağız. Çünkü biz aklımızla sağduyumuzla ve mantığımızla hareket ediyoruz. Kendimizi değil, partimizi de değil, ülkemizin çıkarlarını her şeyin önünde tutuyoruz. Bu milletin çıkarları her şeyin üstündedir.”
Altıncı ilkelerinin örtülü ödeneği bir kişi kullanması gerektiği olduğunu söyleyen Kılıçdaroğlu, “Cumhuriyetin geleneğinde de bu vardır. Kullanan kişi de Başbakan’dır. Örtülü ödenek Başbakan’ın namusuna havale edilen bir paradır. İki kişi, örtülü ödeneği kullanamaz. İki kişi örtülü ödeneği kullanıyorsa devlette iki başlılık var demektir. Başbakan’dan gizli Cumhurbaşkanı nasıl örtülü ödenek kullanacak? Böyle bir şey olabilir mi? Bununda kaldırılması lazım” şeklinde konuştu.İHA
Cumhuriyet Halk Partisi (CHP), Parti Meclisi (PM) Toplantısı Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu başkanlığında toplandı. Kıılıçdaroğlu, “Koalisyon tartışmalarının daha sağlıklı bir zemine oturması için biz CHP olarak akılcı, mantıklı, ön yargılardan uzak, evrensel değerlere ve bizim milletimizin değerlerimize uygun, kurallardan hareket ederek ilkelerimizi belirliyoruz. Bu kurallardan yola çıkarak, bu ilkelerden yola çıkarak bütün siyasal partilere açık ve net çağrı yapıyoruz. Hiçbir siyasi partiyi, düşüncesi ne olursa olsun asla ve asla yok saymıyoruz. Yok sayma gibi bir düşünce zaten CHP’nin kültüründe olmaz. Demokrasiyi getiren bir parti olarak toplumun her kesimini kucaklamak bizim temel felsefemiz, temel düşüncemizdir. 13 yıllık bir süreç yaşadık. Demokrasiyle başlanan ama otoriter yönelimi eğilimi gittikçe artan bir süreci yaşadık. Bu sürece 7 Haziran seçimlerinde son verildi. O zaman ne yapmalıyız? Neler yapmalıyız? Hangi ilkeler etrafında birleşmeliyiz ve Türkiye’yi nasıl yeniden onarmalıyız?” ifadelerini kullandı.
Bunun için belli kurallardan yola çıkılması gerektiğini bildiren Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:
“Can ve mal güvenliğimizi güvence altına alacak, hukukun üstünlüğüne dayalı bir hukuk sistemi. Hukukun üstünlüğü asla gözardı edilmemeli. Eğer biz uygar dünyanın parçası olacaksak, bu alanda bütün tahribatları yok etmeliyiz ve yeniden inşa etmeliyiz. Vatandaş can ve mal güvenliğini hukukun üstünlüğü kavramı içinde sokakta da hissedecek, çalışırken de hissedecek. İkinci temel konu, hukukun üstünlüğünü sağlayacağız ama 12 Eylül darbe hukukunun tamamen değişmesi lazım. Darbe yasalarının tamamen değişmesi. Yüzde 10 seçim barajı, YÖK belası. Bunların tamamının 21.yüzyılın Türkiye’sinde olmaması lazım. Bunların kalkması lazım. 12 Eylül darbe hukukunu değiştirmek, parlamenter rejimimizi güçlendirmek anlamına geliyor. Yasama ve yargı, yürütmenin arka bahçesi olmamalı. Bu bizim değerlerimizle de örtüşen bir uygulamadır. 200 yıllık bir parlamenter sistemi daha güçlü hale getiriyoruz. Evrensel değerlere de uygundur. Güçler ayrılığı ilkesini gerçekten yerli yerine oturtabilirsek demokrasimiz daha da güçlenmiş olacaktır.”
“Bir üçüncü konu siyasi ahlak yasası” diyen Kılıçdaroğlu, “Siyasetin ne kadar kirlendiğini sokaktaki vatandaş da biliyor. Kesinlikle siyasi ahlak yasası çıkmalı. Siyaset düzgün temiz namuslu insanların görevi olmalıdır. Siyaset zenginleşme aracı olmamalıdır, siyaset köşeyi dönme aracı olmamalıdır. Siyasetin etik kurallarının belirlenmesi lazım” dedi.
Dördüncü olarak güçlü bir sosyal devlet olması gerektiğine vurgu yapan Kılıçdaroğlu, “Eğer Türkiye güçlü olacaksa, güçlü bir sosyal devletle olur. 17 milyonun yoksulu olduğu bir Türkiye’ye hiç kimse güçlü devlettir diyemez. Bu bağlamda biz, güçlü bir sosyal devletin olması için alt parametrelerimizi de belirledik. Emekliye, Ramazan ve Kurban Bayramlarında iki maaş ikramiye verilmesi. Çiftçi kayıt sistemini esas alarak, mazotun 1,5 lira olması. 21’nci yüzyılın çağdaş köle sistemi olan taşeron sisteminin tamamen kaldırılması. Asgari ücretin, insani koşullara yani açlık sınırının üstüne çekilmesi yani bin 500 liraya. Bunlar bizim olmazsa olmazlarımızdır. Sosyal devlet için bunlar gereklidir” ifadelerini kullandı.
“Cumhurbaşkanı kesinlikle anayasal sınırların içine çekilmelidir” ifadesini kullanan Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu:
“ O makam her şeye maydanoz olan makam değildir. Her konuda görüş beyan eden bir makam değildir. O makamın özel bir ayrıcalığı vardır. Az konuşur, öz konuşur. Konuşurken 77 milyon insan dikkatle dinler. Eğer bu iş çığrından çıkmışsa, kesinlikle Cumhurbaşkanı’nın anayasal sınırlar içine çekilmesi, bizim temel ilkelerimizden birisidir. Hele hele koalisyon görüşmelerinin devam ettiği bu süreçte, kendisinin birinci aktör olarak ortaya çıkması asla kabul edilemez. Koalisyon görüşmelerini yapacak kişi, sayın Cumhurbaşkanı’nın yetki vereceği kişidir. Bizimle ne görüşülecek? Niçin koalisyon yapmıyorsunuz mu diyecek? Koalisyon görüşmelerinin de öyle gizli kapaklı ortamlarda olması da çok şık değildir.
Arka kapı diplomasisine evet, ama gizli kapaklı birbirimizi ikna edelim, bunlara bizim kapılarımız kapalı. Açık ve net düşüncelerimizi kamuoyuyla paylaşacağız. Çünkü biz aklımızla sağduyumuzla ve mantığımızla hareket ediyoruz. Kendimizi değil, partimizi de değil, ülkemizin çıkarlarını her şeyin önünde tutuyoruz. Bu milletin çıkarları her şeyin üstündedir.”
Altıncı ilkelerinin örtülü ödeneği bir kişi kullanması gerektiği olduğunu söyleyen Kılıçdaroğlu, “Cumhuriyetin geleneğinde de bu vardır. Kullanan kişi de Başbakan’dır. Örtülü ödenek Başbakan’ın namusuna havale edilen bir paradır. İki kişi, örtülü ödeneği kullanamaz. İki kişi örtülü ödeneği kullanıyorsa devlette iki başlılık var demektir. Başbakan’dan gizli Cumhurbaşkanı nasıl örtülü ödenek kullanacak? Böyle bir şey olabilir mi? Bununda kaldırılması lazım” şeklinde konuştu.İHA