Türkiye, ABD için ne ifade ediyormuş?
Dün arkadaşım uluslararası bir düşünce kuruluşunun proje direktörünün Başbakan Erdoğan’ın ABD ziyaretini değerlendirdiği açıklamalarını okuduktan sonra, kendi kendine, “O haldeBaşbakan neden bizi Suriye ile savaşa sokmaya çalışıyor” diye söylendi.
“Aslında, ABD’nin Suriye konusunda bizi maşa olarak kullandığı iddiasının da pek bir geçerliliği yok galiba” diyen arkadaşıma, Suriye’de iç savaş başladığından beri gerek Türkiye gerekse Gaziantep’e gelen ABD’li yetkililerin, tüm ısrarlı sorulara rağmen her seferinde, “ABD, kesinlikle askeri bir müdahale düşünmüyor. Demokrasi için muhalif gurupları destekliyoruz” dediğini hatırlattım.
En kritik dönemlerde bile ağızlarına “Suriye’ye müdahale” lafını almadılar.
Başbakan Erdoğan da tam aksine, “ABD ne zaman elimizden tutup bizi Suriye’ye sokacak” diye gerekli tüm zeminleri hazırlayıp, ellerini ovuşturarak bekledi.
Başbakan Erdoğan’ın ABD ziyaretini şu iki yorumun ışığı altında değerlendirmek bize gerçek tablonun ne olduğu konusunda daha iyi fikir verebilir diye düşünüyorum.
***
Başbakan Erdoğan’ın kalabalık bir heyetle Washington’a yaptığı ziyareti uzmanlarla değerlendiren BBC, “Türkiye, Suriye konusunda duymak istediklerini Amerikalı muhatabından işitemedi” dedikten sonra, şu yorumu yapıyor:
“Türkiye, ABD’yle birlikte demokrasi ve özgürlük temellerinden yola çıkan Suriyeli muhalifleri Suriye’nin geleceği haline getirmek için ortaklık teklif etti. Bu gerçekleşmediği takdirde, Katar ve diğer bazı ülkelerin Suriye içindeki aşırı unsurları güçlendirmeye devam edeceğini, diğer taraftan da İran ve Hizbullah’ın etkinliğine karşı El Kaide’nin rekabetinin yaşanacağı bir Suriye kabus senaryosu sunuldu.”
***
Erdoğan ve onun dış ilişkilerimiz konusundaki kılavuzu olan Ahmet Davutoğlu sayesinde bizim için bir sorun haline gelen Suriye ve Başbakan’ın ABD ziyaretini tartışırken arkadaşım, “Türkiye heyeti gelmeden önce CIA, Başbakan Erdoğan’ın önüne, Suriye konusunda ne yapıldığı, kimlere nasıl destek verildiği, Türkiye’nin Suriye’nin içişlerine nasıl boyunu aşacak ölçülerde karıştığı, son patlamanın kimler tarafından nasıl gerçekleştirildiği gibi istihbaratlarını satır satır rapor edilip koymadı mı yani” diye sordu.
Elbette koymuştur, aksi mümkün mü?
***
Türkiye, dış politikada, özellikle de kendi bölgesinde çok ciddi yanlışların ve bir hayal dünyasının peşinde.
Neymiş efendim, Suriye’de Müslüman Kardeşler’i destekleyip iktidara gelmelerine yardım edecek, sonra da Suriye’yi kendi güdümüne alacakmış!
Böyle bir hayale Müslüman Kardeşler de kargalar kadar güler kuşkusuz.
***
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, “Kendi iç hücre yenilenmesini tamamlayan Türkiye'nin, önce yakın çevresi, ardından da dünya ile bağlarını olabildiğince güçlendireceği” iddiasıyla ileri sürdüğü, ''Biz cihan devletinin mirasçılarıyız. Biz değilsek bile, bizden sonraki nesiller, cihan devletinin vatandaşları olacak'' hayaline, ne yazık ki Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ı fena sürüklemiş.
Türkiye kamuoyunun, ilk günden beri isyanına kulak tıkayan Erdoğan ve Davutoğlu’nun hiç değilse, “Suriye sınırını terörist yuvasına dönüştüren Türkiye hata yaptı” diyen Suriye Enformasyon Bakanı Umran El Zoubi’nin dünyaya verdiği mesajı dikkate alması gerekir.
***
Gelelim, Suriye’ye birlikte müdahale etmek için iknaya gittiğimiz ABD için Türkiye’nin ne ifade ettiğine…
“Türkiye dediniz mi ABD için dosyaların başlıkları şöyledir: ‘Türkiye ve İran’a karşı radar’, ‘Türkiye ve Suriye içi istihbarat’. Ama Türkiye’de yüzlerce insanın KCK gibi bir davadan tutuklu olmasıyla ilgilenmiyor mesela.”
İşte böyle söylüyor, Uluslararası Kriz Grubu’nun Türkiye Proje Direktörü Hugh Pope.
Pope, Türkiye’nin 5 yıl önce bölgede herkesle konuşabilen tarafsız aktörlükten sünni ülkeler arasında bir bloku temsil eden konuma geldiğine de dikkat çekiyor.
***
Türkiye’nin komşularının tamamıyla ilişkilerinin geldiği nokta dikkate alındığında Ahmet Davutoğlu’nun ne kadarkötü bir kılavuz olduğu kendiliğinden ortaya çıkıyor.
Bir ülkeyi komşusunun içişlerine karışarak savaşın eşiğine getirmiş olmak, ne Başbakan Erdoğan ne de Dışişleri Ahmet Davutoğlu’nun başarı hanesine yazılabilecek bir sonuçtur.