Değişim III
Size şöyle bir soru sorsam:
Gaziantep’in en muhteşem iki iş binası hangisidir?
Bu soru bana sorulduğunda düşünmeden hemen cevap verdim:
Birisi, Gaziantep Ticaret Odası, diğeri daha da yenisi ve güzeli Gaziantep Sanayi Odası binaları…
Bu Odaların seçimine girip kazanırsanız, 4 yıl boyunca Gaziantep’in bu en güzel binaları sizin topluma, Gaziantep’e hizmet edebilmeniz ve çalışmalarınız için emrinizde olacak.
Topluma ve Gaziantep’e hizmetiniz için size sağlanan ayrıcalık yalnız görkemli bir mekanla sınırlı değil.
Medya sürekli peşinizde olur.
Ne yaparsanız, ederseniz, kiminle konuşursanız, yerseniz, içerseniz, giderseniz, gelirseniz anında bütün dünyaya duyururlar.
Vali, Belediye Başkanları, Emniyet Müdürü, Daire Başkanları, bürokratlar artık size en yakın mesafededir.
Gaziantep’e gelen Bakanlar, Büyükelçiler, yüksek düzey bürokratlar, banka genel müdürleri, diplomatlar, STK liderleri, ünlü kişiler sizi ziyaret edebilmek için can atarlar.
Bitmedi!
İçinde bulunduğunuz mekan yalnız bir meslek odası değildir. Zaten profesyonel kadro o işi tecrübesiyle mükemmel götürür, size hiç gereksinim duymazlar.
Siz, Gaziantep’in, Türkiye’nin ve bölgemizin sorunları ile ilgilenirsiniz. Sürekli size başvuranlara vizyonunuzu anlatır, sorunlara çözüm üretme çabası içine girersiniz.
Aranan insanlar olduğunuz için bir davetten diğerine zor zaman bulursunuz. Gittiniz yerlere onur verirsiniz, ayrıcalık götürürsünüz.
Yurt dışından gelen ısrarlı davetlere direnemezsiniz, mevcudiyetiniz yurtiçinde ve dışında hep aranır hale gelir.
Önemli kararlar alınırken mutlaka mutabakatınız aranır.
Hele bir de ‘Ortak akıl’ denen neşeli ortama girerseniz, işiniz hem rahatlar hem de bereketlenir.
Böylece bana “Neden bu seçimler inanılmaz bir havada, arkadaşın arkadaşa, akrabanın akrabaya, komşunun komşuya, meslektaşın meslektaşa kırgınlığı, ihaneti hatta husumeti içinde geçiyor, yalanlar söyleniyor, insanlar birbirini aldatıyor!..” diye soranlara bildiğimin ancak yüzde 10’unu yazarak cevap veriyorum.
Seçimlerden sonra kaybeden, gazetelere verdiği ilanda, “Kahpe dosttan, mert düşman çok daha iyidir!” diye başlayıp, “Gerçekten yaşadığımız yalan dünyada, tüm insanların sevmediği konumlardan biri de bu iki yüzlülük halleridir. Yani riyakarlıktır. Hangi platformda olursa olsun bir takım kişiler, sahte dostluk yaklaşımları ve gülücükleri ile sizi, istemediğiniz ortamlara sürükleyebilirler!” diyorsa, bunun bir anlamı olsa gerek.
Kazanan bir başkan da, “Bu seçim bize zengin olmuş, kalıbı kıyafeti, itibarı yerinde, sağ elini göğsünün sol yanına bastırarak; “tamam” diyen adamlara asla güvenilmeyeceğini gösterdi, iyi bir ders oldu!” diye olup biteni teyid ederse, yazdıklarımın asgari olduğunu kanıtlamaz mı?
Kısa bir süre sonra herşey unutulur!
Kaldığımız yerden hiçbir şey olmamış gibi devam ederiz.
Çünkü yaşadığımız bir ‘değişim’ değil, ‘değiştirilme’dir.
Bütün bunlar tamam. Ancak, halkın sağlığı konusunda önemli bir iddia ile suçlanan birisinin yargı tarafından aklanmadan bir kurumun başkanlığına seçilmesini irdelemeyi sürdüreceğim.
Hammurabi vicdansız bir kralmış!
Dün ulusal bir gazetede alt alta iki haber vardı.
Birisi şöyle…
Adapazarı’nda 2.36 promil alkollü, sarhoş ve bir gözü görmeyen, şoför kılığına girmiş birisi yolda denetim yapan polis memuruna çarpıp bir ayağının kesilmesine sebep oluyor.
6 kez alkollü araba kullanmaktan ehliyeti alınan Muzaffer Ç., evlilik hazırlığı yapan polis memuru İsmail Döre’nin hayatını karartıyor, yaşamdan koparıyor.
Sonuç: Muzaffer Ç. adli kontrol cezasıyla serbest bırakılıyor.
İkinci haber…
Samsun’da internetten anlaştığı 22 yaşındaki eskort kız F.A.’yı evine götüren 28 yaşındaki Koray T. ilişkiye giriyor. (Buraya kadar normal!)
İddiaya göre ikinci kez ilişkiye girmek isteyip eskort kızdan itiraz gelice Koray T. “Öyleyse geri ver paramı” diyor.
Parasını alamayan Koray T. biraz pataküt yapıyor ve kızın cep telefonunu alıp kovuyor.
Kız şikayetçi olunca Koray T. gözaltına alınıyor, sonra da mahkemece tutuklanıyor.
Dünyanın ilk yazılı kanunlarını okuyorum, yani Hammurabi Kanunları. Bizim üzerinde yaşadığımız Mezopotamya’da 3 bin 700 sene evvel uygulanmış.
Bu kanunlar hala geçerli olsaydı, zıkkımlanan Muzaffer Ç.’nin iki bacağı dibinden kesilirdi. (İyi de olurdu!)
Ama bu zaman zarfında kanunlarda değişiklik olmuş olmalı ki, kamu görevi yapan masum bir insanın hayatını karartan, yaşamdan koparan bir sarhoş serbest kalıyor, parası karşılığı bir hayat kadını ile ikinci kez ilişkiye girmek isteyen, vermeyince zor kullanan birisi içeri tıkılıyor.
Herhalde yasalar böyle ki, hakimler böyle karar veriyor. Itirazım olabilir mi?
Demek Hammurabi’den bu tarafa 3 bin 700 yılda epey mesafe alıp medeni bir toplum olmuşuz.