AKP’nin üniversite gençliğini yıldırma çabası boşuna
Başbakan Erdoğan, üniversitelere dikeceği koruma memurları ile gençliği susturmak ve devre dışı bırakmak istiyor.
Çünkü, onları birer terörist olarak algılayıp, terörist gibi muamele görmelerini ve terörist gibi yargılanmalarını, hatta mümkünse müebbete mahkum edilmelerini istiyor.
Gençlerinin demokratik eylemlerine tahammül edemeyen, onları sevmeyen, tamamını dini bütün, ümmetçi, kaderine teslim olmuş, itiat eden bir güruh olarak görmek isteyen bir siyaset adamının,bir Başbakan’ın ülkesini sevmesinin de mümkün olmadığını bilmiyor.
Erdoğan, üniversitelere sokacağı koruma memurları ile, öğrencileri baskı altında tutabileceğini, onları korkutabileceğini sanıyor.
Ama o kadar çok yanılıyor ki…
Türkiye’de askeri darbeler, özellikle de 12 Eylül darbesi gençliği alabildiğinde sindirip, pasifleştirdi. Ülkesinin geleceğine kafa yorması gereken gençlik devre dışına itildi.
Ortada ülkesinden ve dünyadan bihaber, nereye savrulduğunu bilmeyen gençler kaldı.
***
Türkiye’de son dört yılda 3 bin 49 öğrenci gözaltına alınmış. Bu öğrencilerden 700’ü aşkını çeşitli cezaevlerinde tutuklu.
Bu öğrenciler hakkında mahkemeler herhangi bir karar vermeden üniversite yönetimleri ceza kesmeye başlıyor.
Yurttan atılma, burs kesilmesi, okuldan uzaklaştırma ve atılma ise öğrencilerin en çok karşılaştığı cezalar olarak dikkat çekiyor.
AKP döneminde 50 bin öğrenci hakkında soruşturma açılmış, 13 bin öğrencinin okuldan uzaklaştırılmış olması, bu siyasi anlayışın üniversite gençliğine bakış açısını anlamak için yeterlidir.
***
Bir yandan ülkede barış süreci inşa etme, güya demokrasi ve insan hakları konusunda ilerleme sağlama iddiasında iken, diğer yanda üniversiteye polis sokma girişimi AKP iktidarının demokrasi, insan hakları ve barış konusunda samimi olmadığının göstergesidir.
Üniversitelerin özerk ve özgür olmasının altyapısını oluşturmak ve güçlendirmek yerine, futbolda şiddet bahanesiyle üniversitelerin susturulmaya çalışılması, toplumun değişik kesimlerinde ciddi kaygılar uyandırıyor.
Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Dekanı Yalçın Karatepe, “Basının, sivil toplumun ve sokakların denetim altına alınmasından sonra otoriteye itiraz eden yegâne yerler olarak geriye kalan üniversitelerin de iktidar tarafından dikensiz gül bahçesine dönüştürülmek istendiğini” vurguluyor.
***
Ankara Barosu Yönetim Kurulu Üyesi Erol Aras, “Bu çalışma özgürlüklerden geri adım atmaktır. Üniversitelerde bilimsel özerklik var. Yapılan bu çalışmayla düşünce ve fikir özgürlüğüne darbe indirilmek isteniyor. Bilimin gelişmesi, düşünce özgürlüğün oluşması için üniversitelerin tartışma ortamı bulmaları gerekir. Hükümet bu çalışmayla, üniversitelerde korku iklimi yaratmak, öğrencileri baskı altına almak istiyor. Şu an tek muhalif ses üniversiteler ve öğrenciler kaldı. Hükümet bunları da susturmak istiyor. Bunların hiç biri çağdaş hukukla bağdaşmıyor” diyor.
***
ODTÜ Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölüm Başkanı Prof. Dr. Raşit Kaya, “Polisin varlığı provokasyonları mı önleyecek yoksa yeni bir provokasyon nedeni mi olacak? Türkiye’nin, başka ülkelerin pratiklerine bakacak olursak kolluk kuvvetleriyle üniversitelerin sesinin kısılamayacağını görürüz” dedikten sonra, haklı olarak böyle bir uygulamanın hiçbir siyasi iktidar döneminde “akılcı” olamayacağını vurguluyor.
***
Başbakan Erdoğan, yapılan bu kadar uyarılara rağmen eğer eline silah ve biber gazı da tutuşturacağı koruma polisleri ile bilim yuvası olan üniversiteleri patlamaya hazır birer bomba haline getireceğinin farkında değil mi acaba?
Her köşesinde bir mescid olacak, içinde polis kaynayacak ve orada uslu çocuklar da “bilim” üretecek öyle mi?
Aklın olmayacak da böyle bir safsataya zemin hazırlayacaksın!,
Olacak şey değil!