Akraba gazetesi…
Suriyeliler Antep’te ev, apartman, fabrika satın aldılar.
Dükkan açtılar, lokanta açtılar, işletmeler kurdular.
İthalat, ihracat, gayri resmi bankacılık ve para transfer işlemleri yapıyorlar.
Çok sayıda Suriyeli gelin g eldi.Suriyeli erkekler Antepli gelin aldı.Hoş zaten akrabaydık da, şimdi daha sıkı hısım olduk.
Hama, Humus, Halep… Antep!
Hepimiz Mezopotamyalıyız, yani Ortadoğulu’yuz!
Yadırganacak bir şey yok!
Bir eksik kalmıştı, çok şükür o da hallolmuş!
Suriyeliler’in gazeteleri yoktu.
Nihayet önceki gün itibariyle yayınlanmaya başlamış.Suriyeliler’in bu işe para vereceklerini hiç zannetmiyorum.Acaba örtülü ödenekten mi?Her ne ise, bu vesile ile Antep’e epey bir para giriyor, kötü mü?
Yakında dergi de çıkarırlar.Suriyeliler’in ekonomik hayatımıza katkılarından sonra sosyal hayatımızı da renklendirdikleri bol bol resimlerle süslenir.
Başbakan Erdoğan geçen gün Reyhanlı’da, “Merak etmeyin, bunlar Suriye’de Esad gittikten sonra ülkelerine dönecekler” demiş.
Olur mu öyle şey!
Vallaha bırakmayız. Alıştık birbirimize, anca beraber, kanca beraber.Birlikten kuvvet doğar.Yerimiz geniş, yiyeceğimiz bol.Geçinip gideriz, ne güzel.
Lokanta hesabı
Milliyet Gazetesi’nin en çok okunan ve sevilen ekonomi yazarı Prof. Dr. Güngör Uras, zaman zaman Ali Rıza Kardüz müstear ismiyle yemek kültürümüzü yazar.
Ekonomi yazıları gibi ünlü lokantaları tanıtan yazıları da doyumsuzdur. Neler yediğini tek tek anlatır, tadlarını kendine has üslubu ile tasvir eder ve sonunda mutlaka ne kadar para ödediğini de yazar. Böylece okur bilgilenir, fiyatlar hakkında fikir sahibi olur.
Uras, son olarak Başbakan Erdoğan’la Amerika’ya gitmişti.İşte bu fırsatı değerlendirerek öneri üzerine eşiyle birlikte Washington’daki ünlü ‘Martin’s Tavern’a gitmiş. Kapıda kendilerini karşılayan güler yüzlü kapı görevlisi “Rezervasyonunuz yok. Yer yok. Ama gene de şanslısınız.. Kennedy locasında yan yana oturabilirsiniz” demiş…
Uras, salonun 80 yıldır değişmeyen ambiyansından etkilenmiş.Oturdukları locada, her pazar kilise ayininden çıkınca Başkan Kennedy gazetelerini okurmuş.Eşi Jackie’ye de evlenme teklifini bu lokantada yapmış.
Uraslar, önce bir şişe dünyanın en ünlü şarap merkezlerinden biri olan Napa Valley (Napa Vadisi) 2008 hasadı üzümlerinden yapılan Cabernet Sauvignon kırmızı şarap ısmarlamışlar. Sıcacık ev ekmeği ve tereyağı ile servis edilmiş. Sonra sırası ile kocaman bir tabak sıcak istiridyeyi pek beğenerek yemişler.Ana yemekleri yengeç eti köftesini ise çok lezzetliymiş.Finali ise lokantanın özel tatlısı romlu ekmek ile yapmışlar.Çaylarını içerken de etraftaki ünlüleri süzmüşler. (Bir kısımını Uras yazısında tanıtmış)
Hesap isteme faslına gelince aklıma Zeki Müren’in anektodu geldi.
Gazinoda Zekin Müren şarkılarını okurken, müşteriler, dumanlı kafa ile onu alkışlayıp gülücükler gönderirken, o da şöyle dermiş: “Gülün gülün bakalım! Şimdi biraz sonra hesap gelince, bende size bakıp güleceğim!..”
Bu kadar ihtişama, iltifata, ambiansa, mükemmel lezzetli yemeklere ve şaraba 107 Dolar hesap gelmiş! Yani adam başı 100 lira…
Bu paraya Gaziantep’te ancak fiks menü veriyorlar. Limitsiz yerel içki, 6 çeşit yıllardır hiç değişmeyen meze, ara sıcak ve içinde aynuş buynuş, görüntüsü bile insanın iştahını kaçıracak 2 parça patlıcan, iki tike kuşbaşı, ninemin ağzına layık kıyma kebabı, tatlıdan biraz anlayanların çatalını sürmeyeceği küçük bir parça kadayıf!..
Martin’s Tavern’daki garsonların güler yüzünü ve hizmet anlayışını düşünüyorum, bir de bizimkilerin halini!..
Yanılş anlaşılmasın, garsonluk eğitim gerektiren bir meslektir. Köyden bulaşıkçı olarak bulup getirdiğin adama bir-iki sene sonra garsonluk yaptırırsan, ne beklenebilir ki!..
İşte size mukayese yapabilmeniz için bir yazı.
Birileri kazık atıyor ama şikayetçiye de pek rastlamadım.