Sebeb-i ziyaret
TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu Gaziantep’teydi.
Hisarcıklıoğlu, Şehitkamil Kültür ve Kongre Merkezi’nde gerçekleştirilen “Gaziantep İl-İçe Oda/Borsaları Müşterek Toplantısı”nda, Gaziantep’teki oda ve borsalara seçimlerin ardından "hayırlı olsun" ziyaretinde bulunduğunu söyledi.
Yaklaşan TOBB seçimleri nedeniyle, seçimlerini tamamlayan hemen bütün Oda’ları gezerek kazanan yöneticileri kutluyor ama daha önemlisi nabız yokluyor.
TOBB Başkanlığı için Hisarcıklıoğlu’nun karşısına henüz ciddi bir aday çıkmadı. Bu saatten sonra çıkması da pek olası değil.
Hisarcıklıoğlu, Gaziantep’e gönül rahatlığı ile geldiğine göre Başbakan Erdoğan’ın onayını aldığı anlaşılıyor.
Geçmişte bir ara Hisarcıklıoğlu kafasına göre takıldığı için kara listeye girmiş, daha sonra kendini affettirmek için bütün Kayserililik hünerlerini kullanarak, bir ay sonra da olsa Başbakandan randevu almayı başararak arayı düzeltmişti.
Aslında Hisarcıklıoğlu hizmet sürecini tamamlamış, bir daha aday olmaması gerekiyordu. Ancak, Anayasa Mahkemesi’nin adaylık sınırlamasını içeren yasayı iptal etmesiyle Hisarcıklıoğlu’na tekrar aday olabilme yolu açıldı.
Başbakan da belli ki bu konjonktürde yeni bir arayış içine girmek yerine, tecrübeli ve uyum içinde çalıştığı Hisarcıklıoğlu ile devam kararı almış gözüküyor.
Ama benim üzerinde durduğum konu Hisarcıklıoğlu’nun başkanlığı değil.
Anladığıma göre GSO Başkanı Adil Konukoğlu TOBB yönetimine giriyor. Başkan yardımcısı olması da sürpriz olmamalı.
Korkunun ecele faydası yok!..
Küreselleşme ne demek, Gezi Park direnişi fevkalade bir örnek oldu. Eminim bu direniş yerli ve yabancı üniversitelerde ‘case study/örnek olay’ olarak okutulacaktır.
Dünya bu direnişe destek vermeseydi, herhalde bugün gelinen noktaya bu kadar hızlı gelinemeyebilirdi!
Dünkü İngiliz ‘The Times’ gazetesinin birinci sayfasının neredeyse üçte biri büyüklüğünde gaz bombası ile boğuşan direnişçilerin resmi vardı.
İspanya’da Katalan Bölgesi’nin televizyonu olayı seyircilerine izlettikten sonra moderatör Türkçe olarak, “Şimdi Başbakan Erdoğan’a seslenmek istiyoruz. Direnişçilere kötü davranmayın. Faşizime karşı omuz omuza” dedi!
Dünyanın bütün demokratik ülkelerinden, ifade özgürlüğüne değer veren milletlerinden Türkiye’ye karşı yoğun ilgi var. Kısa sürede beklenen çözüme ulaşılamazsa, bu ülkelerden yaptırımlar gelmeye başlayacak.
Amerika daha ilk günden vatandaşlarına Türkiye’ye zorunlu değilse gitmeyin dedi. Hani daha onlarla halvet olalı kaç gün oldu ki! Başbakan Erdoğan’a ‘Devlet Başkanı’ protokolü uygulamışlar, biz de ne kadar onore olmuştuk dostumuz Amerika bize hayran diye!..
Tabii, o işler ayrı, bu ayrı...
Ya Putin’e ne demeli?
Böyle konularda kolay kolay açıklama yapmayan Ruslar, Başbakan Erdoğan’ı, Esad’ın yerine koydu ve sorunun karşılıklı diyalog çerçevesinde çözülmesi önerisinde bulundu. Aynı Batılı ülkelerin Suriye’deki olayların başlangıcında yaptığı açıklamalar gibi.
Son olarak 7-8 Haziran tarihleri arasında ABD Başkanı Barack Obama ve Çin Devlet Başkanı Şi Cinping Kaliforniya’da bir araya geldiler. Hafta sonunu çölde bir çiftlikte geçiren iki lider tüm konuları konuştu. Suriye konusunun Türkiye ile birlikte gündemlerinde olmaması imkansız.
Demokratlara yakınlığı ile bilinen New York Times gazetesi direnişin haber ve resimlerini Türkiye’deki gazetelerden daha önce vermişti, hala da geniş yer vermeyi sürdürüyor. CNN International’ın en önemli muhabiri Christian Amanpour’un Başbakan danışmanı İbrahim Kalın’ın röportaj sırasında, ‘Show is over/Şov bitti’ diyerek sesini kesmesini yabancı çevreler bir gösterge olarak değerlendiriyor.
Ancak, Erdoğan kendini köşeye sıkışmış kedi misali dün akşam İçişleri Bakanı’na “24 saatte bu işi bitirin” talimatını vermesi artık istikrarsız ve huzursuz bir döneme girmekte olduğumuzun kötü habercisi olduğunu düşünüyorum.
Erdoğan’ın tavrında, karakterinde ‘taviz’ kelimesinin bulunmadığını bildiğim için endişelerim zaten ‘korku’ya dönmüştü.
Korkunun ecele faydası olmadığına göre…