Başbakan Erdoğan’da Hubris Sendromu varmış!

YAYINLAMA: 01 Ocak 1970 / 04.00 | GÜNCELLEME: 01 Ocak 1970 / 04.00

Başbakan Erdoğan’ın dün parti grubunda yaptığı konuşmayı tüylerimiz diken diken olarak, gerilerek izledikten sonra, arkadaşıma dönüp, “Başbakanın çok acil psikolojik yardıma ve desteğe ihtiyacı var. Ona hubris sendromu yakıştırmasını yapanlar haksız değilmiş” dedim.

Arkadaşım, “Bu ülkeye çok kötülük ediyor” diye konuştu endişeli endişeli…

Merak etme. Azgın sirke küpüne zarar diye bir laf vardır. O böyle tahrik etmeye devam ettikçe, biz de halk olarak gücümüzü görüp, güven tazeleyeceğiz. Demokrasimiz gelişecek” dedim. 

 

Hubris, Antik Yunan’da kibir anlamına geliyormuş.

Hubrisin sendrom kimliğine bürünmesi 2009’da yayımlanan David Owen ve Jonathan Davidson’un Amerikan ve İngiliz başkanlarını ele aldığı ünlü makalesine dayanıyormuş.

Owen (2006) şöyle tanımlamış hubrisi:

“Abartılı gurur, baskın bir kendine güven ve kendinden başkaları için içten bir küçümseme duygusu. Genellikle gerçeklikten kopuş bu hubris denen illetin olmazsa olmazıdır. Owen’ın vermek istediği neden-sonuca dayanan link aslında gücü elinde bulundurma hissi, gücün getirdiği başarı ve akli dengesizlik içeren sapkın davranışlar arasındadır.“

                                                               ***

Radikal Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Eyüp Can Sağlık, “Sağır ve zalim bir iktidar görüntüsü kalabalıkla, sandıkla, seçimle silinemez” diye yazmış.

Hatırlarsınız, bir zamanlar Saddam da, Hafız Esad da seçimlerden yüzde 80-90’lara varan oylarla galip çıkıyordu. Ama o oyların demokrasi için ne anlamı vardı ve sonları ne oldu?

Başbakan Erdoğan’ın ve ona gaz veren aklı evvel şürekasının o herşeyde önümüze sürdüğü sandığın demokrasi demek olmadığını tüm dünya da biz de çok iyi biliyoruz.

Güya Avrupa Birliği Bakanı olan o Egemen Bağış denen adam, Gezi Parkı’ndaki durarak eylem yapanları, “Durup bakmakla bir şey olsaydı milletin vicdanında yargılanıp müebbet muhalefete mahkum olmuş ana muhalefet partisi çoktan iktidara gelirdi" diye yorumluyor.

Demokrasi kültürü sıfırın bile altında olan bir adamın bizi Avrupa’da temsil ediyor olması talihsizlik…

                                                               ***

Başbakan Erdoğan Avrupa’ya da ateş püskürüyor. Avrupa Parlamentosu’nun eylemlere karşı orantısız güç kullanılmasını kınama kararını tanımıyor. “Sen kim oluyorsun da beni kınıyorsun” diye meydan okuyor.

İki dakika sonra, polisin eylemcilere su sıkması, gaz bombası atmasına yönelik tepkilere karşı polisi savunuyor. “Polis tabiki bunları yapacak. Açın bakın Avrupa Birliği müktesebatını. Orada polisin nasıl müdahale edeceğini yazar” diye Avrupa Birliği’ne sığınıyor.

Vatandaşın üzerine saldırtmak için polisi daha da güçlendireceğini haykırıyor. “Polisimiz demokrasi sınavından başarıyla geçmiştir” diyor.

Polis gücüyle demokrasi sınavı olamayacağını, polisi güçlendirdikçe ve polisten medet umdukça, aslında kendisinin ve iktidarının güçsüzleştiğini anlayamıyor.

Adamın bir kabahati yok aslında. Ona tüm bunları hubris sendromu söyletiyor.

                                                               ***

Alman Yeşiller Partisi Milletvekili Memet Kılıç, Gezi eylemleri sırasında yaşanan olayların mutlaka AİHM’e taşınacağını belirterek, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın “mezhepsel ırkçılık” yaptığını söylüyor.

Irkçılık, ayrımcılık, tahrik, tahribat, başkalarının yaşam tarzını zorla değiştirmeye teşebbüs, ülke nüfusuna ve giyim kuşam tarzına müdahale….

Vallahi bizim başbakanda tüm bunların hepsi mevcut.

Psikologlar, tüm bunların nedenini “hubris sendromu” na bağlıyorlar.

Kemal Kılıçdaroğlu ise “diktatörlük” diye tanımlıyor.

                                               ***

Anlayacağınız gidişatı iyi değil…

 

 

Başbakan Erdoğan’da Hubris Sendromu varmış!