Haddinizi bileceksiniz!
Bu toplumda herkes haddini bilecek…
Önce gençler! Gençler haddini bilecek.
Yok öyle gezi parkı bahanesiyle demokrasi eylemi falan!
Dini bütün, halim selim, koyun gibi olacak, itiat edeceksiniz.
Sonra kadınlar… Kadınlar dahaddini bilecek!
Bilecek ki öyle tencere- tava çalarak güya Başbakanı protesto etmek yok.
Siz üç tane doğurup, evlerinizde oturup, kayfinize bakacaksınız.
O Gezi Parkı Platformu da neymiş öyle?
“Sen kalkıpta yok bilmem ne platformuymuş, ne platformu olursan ol yahu. Ayaklar ne zamandan beri baş olmaya başladı?”
Haddinizi bileceksiniz.
Benden söylemesi! Eğer haddinizi bilmezseniz, Başbakan polise bir destan daha yazdırır görürsünüz gününüzü!
Bu eylemlerin yalnızca birkaç tane ağaç kesiliyor diye yapıldığına,
Demokratik hakkını kullanan halkın üzerine tekme tokatla, gaz bombaları ile kimyasallı tazyikli sularla gönderdiği polisin destan yazdığına inanıyorsa durum gerçekten ciddi ve vahim!..
***
Ve ne yazık ki Başbakan Erdoğan halen durumun vehametinin farkında değil.
Bu eylemlerin demokratik bir hak olması itibariyle, eylemlere yönelik orantısız güç uygulanmasının dünyada ne kadar çok önemsendiğini, izlendiğini anlayamıyor.
Kendisinin Suriye ve Filistin’in sünni-müslüman halklarına yönelik şiddet karşısında duyduğu ızdırap ve acıyı, başkalarının da bizim için duyabileceğini, duyuyor olabileceğini düşünemiyor.
***
Halbuki bu konudaki en ciddi göstergelerden biri Avrupa Birliği’nin tavrı ve tutumu.
Avrupa Parlamentosu, eylemciletre yönelik şiddeti kınadı.
22. başlığın açılması Ekim ayına, İlerleme Raporu’ndan sonraya ertelendi.
ABD Başkanı Barak Obama, Başbakan Erdoğan’ı telefonla arayıp, neler olup bitiyor diye bilgi istedi.
Ve dün ajanslarda bir haber vardı.
Amerikalı dünyaca ünlü aktris Susan Sarandon,Gezi Parkı olayları nedeniyle Uluslararası Af Örgütü'ne destek çağrısı yapmış.
İşte haddini bilmezlik diye buna diyor Tayyip Erdoğan!
Sen artistliğini yap keyfine bak! Ne yapacaksın Türkiye’nin bir köşesindeki parktaki eylemcileri?
Değil mi ama!
***
SusanSarandon diyor ki: "İfade özgürlüğü, çok önem verdiğim ve savunma ihtiyacı hissettiğim bir hak. Bugün, bu hak Türkiye 'de büyük bir tehdit altında. Türkiye'de polis şiddetinden dolayı zarar gören barışçıl eylemciler için adalet arayan Uluslararası Af Örgütü'nün çalışmalarına siz de benimle beraber destek verin. Türk polisi 28 Mayıs'ta Taksim'deki olaylar başladığından beri barışçıl eylemcileri dağıtmak için şok edici derecede orantısız güç kullandı. Uluslararası tepkiye rağmen Türkiyeli yetkililer polis şiddetini sınırlayıp kendi vatandaşlarına destek olmak konusunda başarısız oldu.
Binlerce aktivist yaralandı ve adaletsiz bir şekilde tutuklandı. Haftasonu boyunca polisin göstericiler tarafından kurulan revirlere, orada bulunan yaralıları tedavi eden doktorlar ve diğer tıbbi personele doğrudan gaz bombası attığı görüldü. Yakın bir zamanda konuyla ilgili basın açıklaması yapmaya hazırlanan avukatlar da tutuklandı. Sosyal medyada protestolara yönelik bilgi paylaşanlar da gözaltına alındı.
Bunun artık sona ermesi lazım. Türkiye hükümetinin kendi vatandaşlarının insan haklarına saygı duyması için siz de benimle birlikte imza atın."
***
Başbakan Erdoğan, bu eylemlerinin sonunun gelmeyeceğini, halkla zıtlaşıp, halkın özel yaşam alanineına müdahaleyi kendinde hak gördüğü sürece bitmeyeceğini kabul edemiyor.
İlk günden beri demokratik eylemlere hiddet ve şiddetle karşılık veriyor.
Hepimize haddimizi bildirmeye, haddimizi bilmez isek polise destan yazdırmaya yelteniyor.
Polise kalabalıkları tarumar ettirme emrini kendisinin bizzat verdiğini, polisinde destan yazdığını söyledikten sonra, göstericilere şu sözlerle sesleniyor: “Şiddet hiçbir zaman zaferin müjdecisi değildir. Şiddet iter. Ötekileştirir. İster istemez bunu yapar. Onun için şiddete başvuranlar her zaman her daim kaybetmeye mahkumdur.”
Gerçekten de öyle…
Halkına karşı şiddete başvuranlar, iktidar sarhoşluğu içinde dünya alemin eleştiri ve uyarılarına kulak tıkayanlar, kaybetmeye ve haddini bilmeye mahkumdur.