Benzetmeye katılır mısınız?
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım’ın düşünce ve tavırlarında benzerlik bilmem hiç dikkatinizi çekti mi?
Sürekli karşıya ağır suçlamalarda bulunuyorlar, olayların gerçek nedeninin saptırıldığını iddia ediyorlar, çok etkili savunma yaptıklarını düşünüyorlar ve taraftar topluluklarını meydanlarda toplayarak karşıya gözdağı vererek güç gösterisinde bulunuyorlar.
Fenerbahçe UEFA’dan çok ağır bir ceza aldı.
Öyle böyle değil, altından zor kalkacağı, birkaç yüzmilyon Euro para kaybeceği büyük bir ceza!
Çok iyi tanıdıklarını iddia ettikleri UEFA’yı aslında hiç bilmedikleri ortaya çıktı.
UEFA’da çok etkili savunma yaptık dedikleri savunmanın aslında hakarete varan sertlikler içerdiği, fevkalade yanlış strateji uyguladıkları ve kurul üyelerini öfkelendirdikleri meydana çıktı!
Olaya başından beri yanlış teşhis koydular. Aziz Bey, “Bu şike davası UEFA’yı çatırdatır!” diye gazetelere beyanat vermesi karşı tarafın ancak gülümsemesine neden oldu!
“En temiz olduğunu iddia edentakımdan daha temiziz"
söylemi ise karşıyı resmen aptal yerine koymaktı! Ve nihayet binlerce Fenerbahçe taraftarını yürüterek, “UEFA UEFA duy sesimizi, bu Fenerbahçe’nin ayak sesleri…” sloganı ile karşıyı sindirip, cezayı kaldıracak!
Yalan söylenmeseydi(en önemlisi bu), savunma yaparken tehditkar konuşulmasaydı, medya yoluyla UEFA’nın çatırdayacağı komikliği yapılmasaydı iş ne bu reddeye gelirdi, ne de Fenerbahçe bu kadar ağır cezaya maruz alırdı.
Yanlış teşhis, yanlış tedavi ve hasta sizlere ömür!..
Gelelim diğer cepheye…
Geçtiğimiz yıllarda, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ı, ‘Türkiye'nin İslami kökenli lideri, demokratik, laik ve Batı yanlısı ülkesini küresel bir güç merkezi yapmayı başardı’ nitelemesiyle kapak sayfasına taşıyan etkili TIME dergisi, son sayısında, ‘Türkiye’deki Protestolar: Taksim, Erdoğan’ın Tahrir Meydanı mı Olacak’ başlıklı bir yazı yayımladı.
Basın özgürlüğü, kürtaj yasasına ilişkin yeni düzenlemeler, AK Parti Hükümeti’nin Suriye ile ilgili tutum ve yaklaşımı, alkol satış ve tüketimine ilişkin yasaklamalar gibi konularda çok sayıda protesto gösterisi düzenlendiğine değinilerek başlayan yazıda, ‘Gezi Parkı’ ile ilgili protestoların bunlardan farklı ve başka bir boyutta olduğu vurgulandı. Gezi Parkı protestolarının, son yıllarda gerçekleştirilen en büyük protestolardan biri olduğuna değinilen, İstanbul kaynaklı, Piotr Zalweski imzasıyla yayımlanan yazıda, Türkiye’de çıkan olaylarda polisin aşırı şiddet kullanması yüzünden binlerce kişinin yaralandığı belirtildi. Erdoğan’ın eylemcileri ‘marjinal gruplar’ olarak değerlendirdiği de anımsatıldı ve muhalefete yönelik, ‘Siz yüz bin kişi toplarsanız, ben bir milyon toplarım’ sözlerine yer verildi.
Türkiye’nin neredeyse yüzde 50’sinin desteğini gören, gücü tekelinde bulunduran bir hükümetin, ekonomide sağladığı başarılara da değinilen TIME dergisinin internet sayfasında, son günlerde yaşanan protestoların Başbakan Erdoğan için ‘bir uyanış çağrısı’ niteliğinde olduğu belirtildi. TIME’ın yazısında, Başbakan Erdoğan’ın, üçüncü dönem başbakanlık yapamayacağı için, 2014’te Devlet Başkanı olabilmek için gerekli anayasal değişiklikleri yapma planları olduğuna da değinilerek şu görüşlere yer verildi: ‘Şimdilik, göstericiler genç solcular, laikler, hepsi de hükümet karşıtları, bunların içinde az sayıda dinci tutucular da var. Erdoğan için en büyük tehlike, AKP’nin temelini oluşturan tutucu müslümanların polis şiddetini görmelerinin ardından protestoculara katılma olasılığı. Hükümetin Taksim’den polisleri çekmesi ve medyayı şimdiye kadar olmadığı kadar kıskaca alması bu yüzden olabilir.’
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, “Mesaj alındı” dedi ama Erdoğan hemen cevap verdi ve şu ifadeleri kullandı: "Sayın Cumhurbaşkanımız 'mesaj alınmıştır' derken, içeriğinde ne var, bunu ben bilemem. Ben de basın mensuplarına sordum.'Siz hangi mesajı aldınız. Bana açıklar mısınız?' dedim. Fakat basın mensubu arkadaşlar, bana herhangi bir mesajı vermediler, açıklayamadılar!"
Ve nihayet son benzerlik…
Türkiye’deki barışçıl eylemlere polisin sert tavrını eleştiren Merkel’e, ”Bak sonun Sarkozy gibi olur. Oy için Türkiye’yi kullanma. Türkiye’de faaliyet gösteren 4 bin Alman şirketini düşün. Ayrıca 3.5 milyon oy hakkı olan Türk kökenli seçmeni hesapla!” diyen Bakan Egemen Bağış için önceki gün Frankfurter Allgemeine Zeitung'da (Almanya'nın en prestijli gazetesi)Michael Mertens imzalı yorum/analizde "Erdogans Kettenhund/Erdoğan'ın Bekçi Köpeği başlığı kullanıldı.
Gazete, bu konuda şöyle devam etti:
”Ankara’nın Avrupa Bakanı şimdiye kadar bildik konuşmalarla cevap verdi, ağzını her açana ateş püskürdü. Kriz sırasında başka hiç bir hükümet yetkilisi onun gibi sözler söylemedi.En öne çıkan Egemen Bağış oldu. Erdoğan bile gömleğinin yakası açık bir şekilde yaptığı konuşmalarda, onun kadar olamadı.”
Hele Egemen Bağış’ın şu değerlendirmesi ağızları açıkta bıraktı:
“Türkiye’nin reformcu ve güçlü bir hükümeti var. Lideri de dünyanın en karizmatik ve güçlü führeridir.”
‘Führer’ kelimesinin Almanya’da yalnız Hitler için kullanıldığını herkes bilir.
Bu değerlendirme eğer bir ‘sürçü lisan’ değilse anlamsız ve saçma olmaktan ileri gidemez!
Michael Mertens, yarım sayfa uzunluktaki yazısının bir yerinde de şöyle diyor:
“…Tabii ki, eylemciler Erdoğan’ı Bağış’ın gördüğü ‘Erdoğan Türk halkına Allah’ın bir lütfudur’ gibi görmesinden daha farklı görüyor!”
Dün yine yurdun birçok yerinde protestolar vardı.
Daha önce yazdığım gibi, Erdoğan asla ve kat’a, zinhar geri adım atmayacaktır!