“Güvenlik ve şiddet, devletin gücünü değil zayıflığını gösterir”

YAYINLAMA: 01 Ocak 1970 / 04.00 | GÜNCELLEME: 01 Ocak 1970 / 04.00

Diyarbakır’ın Lice ilçesindeki Hêzan karakoluna ek bina yapılmasını protesto ederek karakola yürüyen halka özel harekatçılar ateş açtı. Bir kişi öldü, biri ağır altı kişi yaralandı.

Olayda omuzuna iki kurşun isabet eden Ronida Pervane’nin dünkü gazetelerde açıklaması vardı: Sırtımdan vuruldum. Olay sırasında arkamda hiç eylemci yoktu ve sırtım karakola dönüktü.

Akil İnsanlar Heyetleri Marmara Bölgesi Başkanı Prof. Dr. Deniz Ülke Arıboğan, hazırladığı raporu internet sayfasında yayınladı.

Raporun başlığı şöyle: “Güvenlik ve şiddet, devletin gücünü değil zayıflığını gösterir

Bence olayların en güzel özeti bu olsa gerek.

 

İçişleri Bakanlığı, Lice olaylarıyla ilgili soruşturma başlatmış güya.

Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay da, “Kimin hatası varsa gereğini yaparız” buyuruyor.

Biz aynı lafları Uludere’de 34 kişi katledildiğinde de duyduk. Ama ne oldu?

Sonuç kocaman bir hiç!

Devlet öldürdü, devlet de olayın üzerini kapatıp, gitti.

Zannediyor ki unutuldu.

                                                ***                 

Gezi parkında eylem yapan gençlere orantısız güç ve şiddet uygulandı.

Demokratik bir eylem,silah zoruyla,halka zarar vererek dağıtılmaya çalışıldı. Onlarca kişi yaralandı.

Devlet, demokratik eylem hakkını kullanan halka acımasızca şiddetle karşılık verdi.

Tüm dünya, Türkiye’de devletin vatandaşına ettiği zulmeçevirdi gözlerini ve yüreğini. Türkiye’nin itibarı yerle bir oldu, demokratik gelişmeydi, süreçti hepsinin safsata olduğu anlaşıldı.

ABD de Avrupa da anladı ki, Türkiye’de demokrasiyi geliştirmeye çalışan bir iktidar değil, Suriye’deki gibi diktatörlüğe heveslenen bir siyasi irade var.

Herkes, Türkiye’deki bu gidişata göre konumunu yeniden gözden geçirme ve belirleme gereği duydu. Nitekim belirledi de..

                                                                        ***

Prof. Dr. Arıboğan, raporunun sonuç bölümünde Türkiye’nin genel olarak acil bir demokrasihamlesine ihtiyaç duyduğuna dikkat çekiyor.

Özgürlükler ve haklar garanti altına alındıkça, gerilimlerin yumuşayacağına ve radikal de olsa her kesimin atılan adımlara daha büyük bir güvenle yaklaşacağını ifade ediyor Arıboğan.

Devletin gücü yumruğunun sertliğinden değil, kucağının şefkatinden gelmelidir. Devlet mekanizmasının kendisini kollamak adına güvenlik tedbiri alma ve şiddete başvurma gereksinimi gücünü değil, zayıflığını gösterir” diye de özel bir vurgu yapıyor.

                                               ***

Arıboğan’ın dikkat çekici bir saptaması da, AKP iktidarının tam da Gezi Parkı eylemleri ile halkın üzerine saldığı kontrolsüz polis gücü ve şiddetle örtüşüyor. “Çatışmalar belki baskılanır, olumsuz enerjinin boşalması geçici bir süreyle ertelenebilir ama bir gün, bir fırsatta mutlaka bir boşlukta kendini püskürtür. Bir toplumu barış içinde tutmanın en verimli yolu alabildiğince demokrasidir” diyor Arıboğan.

BDP Eş Başkanı Gültan Kışanak da devlet şiddetine dikkat çektiği konuşmasında, “Devlet şiddetine, devlet terörüne karşı çıkmadan Kürt sorununu çözemeyeceğimizi çok iyi biliyoruz. Kürde demokrasi Türke sopa olmaz. Türke demokrasi Kürde sopa olmaz. Kimse birini diğerinin karşısına çıkaramaz. Tüm Türkiye’de herkes için demokrasi, özgürlik ve adalet olması gerekiyor.

                                                               ***

Siyasi iktidar ve iktidarın başı olan Recep Tayyip Erdoğan, ne yazık ki ortaya konan tüm bu gerçekleri algılayamıyor, anlayamıyor.

Onun tanıdığı tek gençlik başı örtülü ve kendisine biat eden gençlik.

Onun anladığı tek demokrasi ve insan hakları da başı örtülülerinözgürlüğü ve yaşam alanlarının genişlemesi.

Ülkedeki diğer gençlik ve onların talepleri,Erdoğan’a deryalar kadar uzak ve anlaşılmaz.

İşte bu yüzden de Uludere’de aile bütçesine katkı için sınırdan eşek sırtında kaçak getiren genç ile, Gezi Parkı’nda eylem yapan genç aynı.

İkisinin üzerine de silah sıktırmakta, kurşun yağdırmakta bir sakınca görmüyor.

                                               ***

Gezi eylemleri başladığında, asla bitmeyeceğini, değişik tezahürlerle değişik zamanlarda süreceğini, ta ki Başbakan kendine çeki düzen verinceye veya gidinceye kadar hiçbir gücün bunun arkasını almaya yetmeyeceğini yazmıştım.

Çadırlar söküldü, duran adam eylemi başladı.

Duran adam bitti, bugün yürüyen adam eyleme geçiyor.

Lice’de zaten karakol görünce vücut kimyası bozulan halk, karakola ek bina yapamazsınız, yapmayacaksınız diye canı pahasına silahların üzerine yürüyor.

Devlet ne yapıyor? Savunmasız, arkası dönük vatandaşa kurşun yağdırıyor.

Ve halk anlıyor ki,  devlet şu anda gücünün en zayıf noktasında.

“Güvenlik ve şiddet, devletin gücünü değil zayıflığını gösterir”