Vatandaşın Telekom’u mu? Avukatların Telekom’u mu?
Telekom’un özelleştirilmesi, Arap Hariri’nin koca kurumu neredeyse meyan şerbeti parasına alması, zamanında hepimizin yüreğini burkmuştu.
Ama kurum zaman içerisinde önemli yatırımlar yaptı, büyüdü, teknolojisini geliştirdi, çeşitlendirdi ve daha iyi hizmet sunabilir hale geldi.
Asıl önemlisi, iletişim dünyasında rekabet yarattı. Tek dişi kalmış canavarlar, GSM şirketleriyle serbest piyasa ekonomisinin doğal koşullarında rekabete girmesi halkımızın yararına oldu. Aksini düşünüyorum da, yalnız onların insafına kalsaydık, akrazlaşabilirdik!
***
Telekom özelleşmeden evvel, 2001 ekonomik krizi nedeniyle, sayıları bir hayli çok abone fatularını ödeyememişti. O zaman devlet, vatandaşının durumu bildiği için hoşgörülü davranmış, borçluların üzerine gitmemişti.
Fakat kurum özelleştirilince, Hariri’nin, milyonlarca aboneden tahsil edilmeyi bekleyen, neredeyse özelleştirme parasına yakın dev montanlı fon gibi parayı görünce, dayanamayıp, ‘Tahsil edile!..” iddialarının gerçek olduğunu vatandaşın üzerine amansız gelinme işleminden tahmin edebiliyoruz!
***
Türk Telekom Gaziantep Başmüdürü Nurullah Yaşar’a bazı avukatların tutumunu ve genel durumu anlattım.
Yaşar; beyefendi bir insan, hem kurumunun, hem de vatandaşın hakkını eşit düşünebilen vicdan ve liyakat sahibi bir yönetici.
Nurullah Yaşar, kurum dışı avukatlara dosyalar teslim edilirken, vatandaşın incinmemesini, hukuk kurallarının dışına çıkılmaması, mümkünse bire bir temas edilerek ödeme konusunda ikna edilmesini, gerekirse taksit yapılmasını vurguladığını, söylemiş. Zaten üslubundan da bunları yaptığını, iyi niyetini anlamak mümkün.
Ama vatandaşın nezdinde avukatların kötü konuşmaları, tehditleri ve karşıyı hakir görmelerinin faturasının Türk Telekom’a çıkacağını Nurullah Yaşar’ın bilmesi gerekir. icra avukatlarının tavırları, üslupları ve iş görme yöntemleri diğer avukatlardan çok ama çok değişik. Bunu bizzat icra davaları kabul etmeyen avukatlar söylüyor.
***
Aslında yüzlerce örnek verilebilir ama ben iki tane örnek vermek istiyorum:
Türk Telekom sözleşmeli avukatı S.G. borçlulara sık sık mektup gönderiyor.
Mektup, normal olarak beyaz kağıda basılmamış, bayrak kırmızısı kağıda basılmış! Böyle bir uygulamayı ben hayatımda ilk kez görüyorum. Doğrusu nedenini de merak ediyorum!
Vatandaşın borcu 370 lira.
Bu parayı ödemezse, bakın vatandaşın başına neler gelecek, avukata göre…
1. Türkiye’nin neresinde olursan ol, bütün gayrimenkullerine, araçlarına haciz konacak ve mallarınız satışa çıkarılacak.
2. Evinize hacze gelince evde bulunmamak sizi kurtarmaz. Çilingirle kapıyı açarız, mallarınızı kaldırırız. Bunun da masrafını size ödetiriz.
3. SGK kayıtlarından girip, maaşınıza haciz koyduracağız. Hatta, işvereninizden işten atılmanızı sağlayacağız.
4. Size 6 aydan 3 yıla kadar hapis cezası aldıracağız. Bin güne kadar da adli para cezası uygulatacağız.
5. 3 ay da Tazyik Hapsi cezası alacaksınız.
6. Ayrıca 10 gün disiplin hapsi cezası alacaksınız.
7. Ayrıca 3 ayı geçmemek üzere Hapsen Tazyik kararı için ilgili makama başvuracağız.
***
Türk Telekom Gaziantep Başmüdürü Nurullah Yaşar’a demem o ki, bu mektubu ‘Temiz aile kasabı sahibi Ali Bey’ yazmıyor, bir hukuk insanı, bir avukat yazıyor.
Pes doğrusu!
Ama avukat iyi biliyor ki, bu abartılmış, kötü niyetli söylemleri ile vatandaşları inandıracaktır ve de korkutacaktır!
***
Bunda Türk Telekom’un da suçu var!
Dosyalar avukatlara performansları gözönüne alınarak dağıtılıyor.
Bu da avukatları coşturuyor! Çünkü, minimum avukatlık ücreti 160-180 TL. Ama ücret minimumla kalmıyor, kademeli olarak artıyor. Bin dosya aldıysa, aklından mutlaka geçen şudur: “Ben bu dosyaları halledersem, İbrahimli’den istediğim evi alırım.”
Düşünce, arzu ve istek bu olunca da, işte böyle ciğer kırmızısı mektuplar yazar, insanlara korku dağlarını beklitirsiniz.
Bunlar eğer sizin vicdanınıza ve iş ahlakınıza uygunsa, sözün bittiği yerdir. Ama ben Nurullah Yaşar’ın bu harislikte olduğu izlenimini almadım.
***
Gelelim diğer örneğe…
Avukat S.A. borçlu vatandaşa telefon ediyor. fiu kadar borcun var deyip, arkasından Allah ne verdiyse söyleyecek ama vatandaş konuşacak durumda değil. Özür diliyor, “Ben sizi sonra ararım” deyip telefonu kapatıyor.
Vatandaş dediğini yapıyor, avukatı arayıp borcunu soruyor. Avukatta şaka gibi bir rakam söylüyor ama Telekom’un yeni kampanyası ile kendine göre makul, vatandaşa göre hiç de öyle olmayan bir rakam söylüyor.
Vatandaş sokranmaya başlıyor, borcun aslı yüz lira bile değildi, şimdi istediğiniz şu rakama bakın gibi laflar ediyor. Avukat sesini çıkarmıyor ve telefonu kapatıyorlar.
Kısa bir süre sonra avukat vatandaşı arıyor, “Demin müsait değildim, şimdi öt bakalım, sen ne diyorsun be…”
“Ama…”
”Ne aması, hem sen niye bu borcu yaptın?”
“Sizemi soracaktım…” deyip, araya ana avrat girmesin diye telefonu kapatıyor.
Kilbilir bu tiyatro günde kaç yüz veya bin defa sergileniyor?
***
Ciğer kırmızısı mektup yazan avukatın, “Arbanı tespit ettim. Yakalama emri yazdım, 10 gün süre veriyorum yoksa gadanı aldım!..” demesini de yeni duydum.
Nurullah Bey, avukatları geçin, vatandaşı devlete düşman ediyorsunuz, Telekom’un yeni sahibine dualar okutturuyorsunuz… Buna gerek var mı?
‹cra avukatlarının vatandaşın hakkına, hukukuna saygı duyacağını sakın ama sakın düşünmeyin, o para var ya, o para… Onu tahsil etmek için her yolu deneyeceklerdir!
Nar kırmızısı kağıda mektuplar yazan avukatı daha önce de yazmıştık. “O gazeteyi mahkemeye verip, süründüreceğim” diyormuş.
Buna verilecek cevap bellidir. Ama ben öğretici olanı yapacağım.
Gazeteciler bazen, “Yazarım ha…” der ya, işte o çirkin bir tehdittir. Mesleği kötüye kullanmaktır. Yazacaksan, yazarsın! Aksi halde tehdite girer.
Aynı şey avukatlar için de geçerlidir.
Kutsal görevi hukukun üstünlüğünü savunmak, hakkın, adaletin tecelli etmesini için mesleğini yapmak olan bir avukata bu gibi tehditler yakışmaz.