Böyle bir ülkenin vatandaşı olmak!
Başbakan Erdoğan, 24 Temmuz Basın Bayramı nedeniyle yaptığı açıklamada, “Hükümetin, Türkiye’de özgür bir basının oluşmasına çok önem verdiğini, nitekim Türkiye’nin demokratikleşme ve insan hakları alanında kat ettiği büyük değişime paralel olarak, haber alma ve ifade özgürlüğünde de çok önemli reformlar gerçekleştirerek, ilerleme sağladıklarını” söylüyor.
Oysa, ne ülkede özgür bir basının oluşmasını isteyen bir iktidar, ne de demokratikleşme ve insan hakları alanında katedilen bir gelişme var.
Demokrasi, insan hakları, özgürlük lafları, daha iki gün önce “Polise saldıran iki, üç, beş kişinin öldüğünden” bahseden Başbakan Erdoğan’ın ağzına yakışmıyor, eğreti kalıyor.
Üstelik bu safsataları kimse yutmuyor.
Zira bu ülkenin gerçeklerini bire bir yaşayan insanlar olarak, demokrasi, insan hakları, özgürlükler anlamında dünyanın en şanssız vatandaşlarından olduğumuzun ne yazık ki farkındayız.
Ve bu konuda gösterilecek o kadar çok örnek var ki!
“Hasan Kaplan’ın Bağcılar 100. Yıl Polis Merkezi’nde 52 santimlik masaya kendini kemerle bağlayarak intihar ettiği iddia edildi. Savcı takipsizlik kararı vererek dosyayı kapattı, Ancak Adalet Bakanlığı takipsizlik kararı veren savcıyı ikaz etti. 5 polis hakkında “ihmalle adam öldürme “ iddiasıyla dava açıldı.”
***
Sayfayı çeviriyorum.
“Sultan, Devrimci Karargah üyeliğinden yargılanırken bir çocuk dünyaya getirdi. Kanser oldu, 6 yıl hapis cezası aldı.”
Sultan Seçik, iki yıl önce Devrimci Karargah örgütü üyesi olmakla suçlanıyor.
Aleyhine hiçbir delil yok. Tek suçu bir basın toplantısına katılmak. Bir gece evleri basılıyor ve kendisi gibi SDP üyesi olan eşi ile birlikte gözaltına alınıyorlar.
Kocası 9 ay cezaevinde yatıyor, fakat Sultan’ı bırakıyorlar. Eşi dışarı çıktığında Sultan hamile kalıyor ve bir kızı oluyor. Hemen ardından da ileri seviyede barsak kanseri olduğu ortaya çıkıyor. Karın içine karaciğere yayılmış kitleleri aldırmak için 4 ameliyat geçiriyor. Bu arada Devrimci Karargah duruşmalarına katılamıyor. Halen kemoterapi tedavisi gören ve barsakları vücudunun dışında bir torbaya alınan Sultan’a Devrimci Karargah davasından 6 yıl 3 ay hapis cezası geliyor.
Sultan, “1997’de sosyalist bir gazeteciydim. Gözaltına alındım ve işkence gördüm. Bu davayı AİHM’e taşıdım. Türkiye 30 bin Euro ceza aldı. Acaba devlet bunun intikamını mı alıyor” diye soruyor. Sultan’ın haberinin başlığı, “Bir elinde bebeği, bir elinde barsağı hapis mi yatacak?”
Galiba ömrü yeterse yatacak gibi görünüyor.
***
Bir sayfa daha çeviriyorum.
“Reyhanlı katliamına dair istihbarat belgelerini sızdırmakla suçlanan er Utku Kalı için avukatı ve aynı zamanda kardeşi olan Ceren Kalı, cezaevinde uygulanan fiziksel ve psikolojik şiddet için suç duyurusunda bulunacak.”
Utku Kalı’nın avukatı ve yakınlarıyla her görüşmesinin ardından çırıl çıplak soyularak aranması için de suç duyurusu yapacakmış avukatı.
***
Sonra bir sayfa daha çeviriyorum.
Haberin başlığı, Ethem Sarısülük’ün annesine ait olan sözler: “Beni de 3 kez vurdular!”
Gezi Parkı eylemleri için Ankara’da yapılan gösteride polis tarafından başından vurularak öldürülen Ethem Sarısülük’ün annesi The Times gazetesine konuşmuş. “Onu vurduklarında beni de vurdular, katilini serbest bıraktıklarında bir kez daha vurdular. Oğlumu öldürmekle suçlanan polis memurunun yargılanmasının durdurulma kararını duymak beni bir kez daha vurdu.”
***
Bir sayfa daha çevirdim sabrımı zorlayarak.
Haberin başlığı, “Anne- babası kemiklerini bile görememiş.”
“Dargeçit Cumhuriyet Savcılığı’nın sürdürdüğü faili meçhul cinayetler soruşturmasında çarpıcı bir gelişme yaşandı. İstanbul Adli Tıp Kurumu, geçen yıl Bağözü Köyü’nde bulunan kemiklerden bazılarının 1995’te gözaltına alındıktan sonra kendisinden haber alınamayan 14 yaşındaki Seyhan Doğan’a ait olduğu yönündeki raporu savcılığa gönderdi. Oğulları için yıllardır mücadele eden ve Cumartesi Anneleri’nin simgelerinden biri olan anne Asiye Doğan ve baba Ramazan Doğan oğullarının kemiklerinin bulunduğunu bile göremeden 3 yıl önce vefat etmişti.”
***
Sayfayı son kez çevirdim
Tarsuslu Dahar Aslan, 12 Eylül’den sonra 4 yılını cezaevinde geçirdi. Çıktıktan sonra tüm suçlarından berat etti. Aslan 12 Eylül referandumundan sonra yargıya başvurarak “haksız tutukluluğu” için tazminat istedi. Tarsus Ağır Ceza Mahkemesi, dava açmak için 10 yıllık başvuru süresinin geçtiğini belirterek talebi reddetti. Ayrıca hazinenin 2400 liralık avukatlık ücreti ve 150 TL. yargılama masrafını Aslan’a kesti.
***
AİHM, İstanbul'da sekiz yıl önceki 8 Mart Dünya Kadınlar Günü kutlamasındaki tekme ve coplarla dövülen Nergiz İzci'yle ilgili kararında 'kötü muamele' ve 'gösteri hakkının engellenmesi' nedeniyle Türkiye'yi 20 bin Euro ödemeye mahkum etti.
***
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Gezi Parkı olaylarıyla ilgili yazılı açıklama yaptı. Olaylar sırasında gözaltına alınan, adli makamlara sevk edilen ve tutuklanan göstericilerin istatistiklerinin verildiği savcılık açıklamasına göre 28 Mayıs’ta başlayan olaylarda bugüne kadar 715 kişi gözaltına alındı. Bu kişilerden 179’u tutuklama istemiyle mahkemelere sevk edildi. Mahkemelerden bugüne kadar 41 tutuklama kararı çıktı. Ancak tutuklulardan 10'u itiraz üzerine yine mahkeme kararıyla serbest bırakıldı.
***
Ne yazık ki tüm bu haksızlık ve adaletsizlikler benim ülkemde yaşandığı için ve de ben böylesine rezil bir ülkenin vatandaşı olduğum için utandım, kahrettim, kahroldum.