Püsküllü bela*

YAYINLAMA: 01 Ocak 1970 / 04.00 | GÜNCELLEME: 01 Ocak 1970 / 04.00

Başbakan Erdoğan, “Siyasi istikrarsızlık önce ekonomiyi vurur. İstikrarsızlığın faturasını ilk sanayici öder” diye uyarıyor.

Memlekette sanayicinin karı azalacak diye milyonlar açlığa, sefilliğe razı olup, canını dişine takarak yaşamaya devam edecek.

Hangi istikrar, neyin istikrarı?

Vatandaş dilenemez dilenci haline gelmiş, umurunda değil. “Alın kömürünüzü bulgurunuzu, kesin sesinizi” deyip, sanayiciye de “Ben gidersem faturayı siz ödersiniz” diye gözdağı veriyor.

Recep Tayyip Erdoğan, varsa siyasi istikrar var, o yoksa siyasi istikrar da yok, ekonomi de yok” zannediyor.

İşte böyle püsküllü bir bela var başımızda.

 

Başbakan, kime gözdağı vereceğini çok iyi biliyor.  Sanayiciye, “Siyasi istikrar olmazsa, faturayı siz ödersiniz” diyor. Çünkü oranın yumuşak karın olduğunu biliyor.

Bugün, sokakta işsiş güçsüz dolaşan milyonlara, “Aman siyasi istikrar olmazsa faturayı siz ödersiniz” demenin ne anlamı var?

Zaten batmış balık yan gidiyor pozisyonunda vatandaş.

Tam da televizyon kanallarının, “Bu yılın ocak-mayıs döneminde, kredi kartı borcunu ödemeyen kişi sayısı, 2009 yılına göre yüzde 17,3, bireysel kredi borcunu ödemeyen kişi sayısı ise yüzde 31,1 arttı” diye bangır bangır bağırdığı günde Recep Tayyip Erdoğan çıkmış, siyasi ve ekonomik istikrardan bahsediyor.

                                                               ***

Kredi kartı borcunu ödemeyen kişi sayısı geçen yılın tamamında 453 bin 656 iken, bu yılın ocak-mayıs
döneminde 325 bin 179 kişi olarak kayıtlara geçmiş.

Bu yılın ilk 5 ayında kredi kartı borcunu ödemeyen kişi sayısı, 2009 yılının tamamına göre yüzde 17,3 yükselmiş.

Yılın ocak-mayıs döneminde bireysel kredi borcunu ödemeyen kişi sayısı, 2009 yılına oranla yüzde 31,1 yükselişle 233 bin 55 olmuş.

2009 yılından bu yılın ilk 5 ayına kadar bireysel kredi borcunu ödeyemeyen kişi sayısı, 1 milyon 27 bin 118, kredi kartı borcunu ödeyemen kişi sayısı da 1 milyon 437 bin 499  olmuş.

İşte böylesine bir ekonomik istikrar(!) içinde yaşıyor toplum.

Borç, düzenli ve hızlı bir şekilde artıyor.

İstikrar denen şey de aynı kararda, biçimde devam etmek değil mi?

Bakın Recep Tayyip Erdoğan iktidarı vatandaşı nasıl istikrara kavuşturmuş!

E şimdi bu istikrarın bozulmasını kim ister?

                                                               ***

Diyelim ki, siyasi istikrarı, yani Recep Tayyip Erdoğan’ı elden kaçırdık. Bu büyük nimeti teptik. Kredi kartı, bireysel kredi borcu olan adam zaten dünyadan ümidini kesmiş, borç bir olsa ne yazar, iki olsa ne yazar.

Ama sanayici öyle mi?

Başbakan da biliyor ki onların yüzde 80-90’ı işini banka kredisiyle çeviriyor.

İşler pamuk ipliğine bağlı yürüyor.

Bir avuç öz sermayesi olan ile, bire ürettiğini 10’a ihraç ediyormuş gibi göstererek devleti soyan kesim dışında, tamamı bankalara bağımlı.

Bugün parmağınızı oynatacak olsanız, binlerde sanayi tesisi kapısına kilit vurmak zorunda kalır.

                                                               ***

Mesela TÜPRAŞ'ın maliye ekiplerinin denetim ve inceleme başlatmasının ardından piyasa değeri yaklaşık 900 milyon lira gerilemedi mi?

TÜPRAŞ neden denetlendi?

Gezi olayları sırasında Divan Otel’i polisin şiddetinden kaçan eylemcilere kucak açtığı için!

Biber gazından etkilenmiş, yaralanmış insanlara insani yardımda bulunulduğu için.

Bir avuç savunmasız, devlet terörüne maruz kalmış insana kucak açıldığı için..

                                               ***

Şimdi anladınız mı siyasi istikrar ile ekonomik istikrar arasında nasıl ciddi bir illiyet bağı olduğunu?

AKP iktidarına karşı olmayacaksın, AKP iktidarının her uygulamasına boyun eğeceksin, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın dünyanın gelmiş geçmiş, en büyük, en üstün, en şaşmaz yanılmaz, büyük kurtarıcı olduğuna inanacaksın.

Dünyada ondan daha büyük olmadığını bilecek, biat edeceksin.

Unutmayacaksın ki, bugün Türkiye; Recep Tayyip Erdoğan sayesinde 70 civarında gazetecinin, 5 binden fazla öğrencinin, siyasetçinin hapislerde çürütülerek, haksızlığa, adaletsizliğe, insafsızlığa terkedilerek, demokratik hak arama talebiyle meydanlara dökülenlere polis şiddetiyle karşılık verilip, ölüler ve yaralılar üzerinde vicdansızca tepinilerek “siyasi istikrarın” sağlandığı ender ülkelerden biri.

Aman diyeyim, siz siz olun bu siyasi istikrarı bozmayın!

 

 

Püsküllü belâ:  Kendisinden kurtulunması bir türlü mümkün olmayan, büyük sıkıntı, zarar veren kimse veya şey.

 

 

 

Püsküllü bela*