Bir Suriyeli ile dostça söyleşi…

YAYINLAMA: 04 Eylül 2013 / 20.00 | GÜNCELLEME: 04 Eylül 2013 / 20.00

Karşımda mesleğinde yüksek lisans yapmış, orta yaşlı ama çok genç gösteren, mavi gözleri ile karşısındakini etkileyen, ana dili Arapça’nın yanında akıcı Fransızca ve Türkçe konuşan bir Suriyeli var. Gaziantep’te sektöründe öncü ve güçlü bir şirkette çalışıyor. Şirket sahibi Suriyeli’nin çalışma disiplininden ve özellikle yeteneğinden çok memnun.

 

Bir yıldır şehrimizde bulunan komşu ülke misafirimiz beni bazen heyecanlandıran, bazen de şaşırtan güzel konuşmasıyla Suriye ile bilmediklerimi öğreniyorum.

Eşini ve iki çocuğunu da Halep’ten Gaziantep’e getirtmiş, yabancı tedrisat yapan bir okula vermiş, şehrimizde bulunmaktan son derece mutlu görünüyor. İleri de belki İstanbul’a gidersin diyecek oluyorum, derhal, “Ben İstanbul’u biliyorum, burası çok daha güzel, hep burada kalmak isterim” diyor.

 

Haliyle hep ben sordum o yanıtladı.

 

Neden bu hallere düştünüz, kim bu Beşar Esad?

Suriye çok güzel ve mutlu bir ülkeydi. Babası Hafız Esad’ı karıştırmıyorum ama oğlu Beşar Esad, Suriye’yi yüz sene ileri götürdü. İngiltere’de öğrenim görmüş, eşi de öyle, çok çalışkan, dünyayı tanıyan ve vizyonu olan bir lider. Çok da mütevazıdır. Ben kaç kez Halep’te restoranda yemek yerken Beşar ve eşi geldi, bir masaya oturup herkes gibi sipariş verip yemeklerini yediler. Ben de dahil bazıları gidip elini sıkıp, hal hatır sorduk. Her zaman halkla içiçe olmuş bir insan. Yanında asla koruma taşımaz, arabasını kendi kullanır, park eder, lokantaya veya mağazalara girip sıradan bir vatandaş gibi davranır. Onu sevmeyene ben hiç rastlamadım.

 

Bize anlatılan Esad bir diktatör. Suriye nüfusunun büyük kısmı sünni olduğu halde, kendisi de bir Alevi olan Esad, ülkesinde mezhep ayrımcılığı yapmaktadır.

Bunlar hiç doğru değil. Üniversitede benim sınıfımda 25 kişi vardı, Bunun ancak 5’i müslümandı, gerisi Ermeni, Hristiyan Arap, Süryani, daha bir sürü mezhep veya dinden arkadaşlardı. Biz bunları hiç bilmezdik, hepimiz Suriyeliydik. İlkokuldan beri böyleydik. Biz, geniş orta tabakaya dahil mutlu yaşayan insanlardık. Sonra böyle oldu!

 

Peki, kim bu muhalifler?

Kim olacak; yağmacılar, hırsızlar, diğer ülkelerden gelen paralı askerler, teröristler!.. Halep’te yağmalamadıkları sanayi tesisi kalmadı. Çoğunu getirip Türkiye’de satmışlar, bazılarını da Ürdün’e götürmüşler. Mahvettiler ülkemizi.

 

Şimdi Halep’te kim hakim? Halep’teki o ünlü çarşı ne oldu?

Neredeyse yarı yarıya. O çarşıdan da eser kalmadı. Orayı da yağmaladılar, hırsızlar!

 

Şam’da durum nedir?

Şimdi, Şam’a Esad hakim. Ama etrafı kuşaltılmış vaziyette.

 

Halep’le Şam’ın arasında güzel bir otoban vardı, ne oldu, kim hakim oraya?

Duruyor, orada da durum yarı yarıya.

 

Peki, ekonomi nasıl yürüyor? Parayı nasıl buluyorsunuz? Siz de emeklilik var mı? Memurlar ne yapıyor?

Tabii ki emeklilik var. Emekliler de memurlarda, çalışmasalar bile 5 ay öncesine kadar maaşlarını tıkır tıkır alıyorlardı. Şu son aylarda biraz gecikmeler oluyor. Para yukarıdan Rusya’dan ve bazı ülkelerden geliyor. Ekonomi ise bir şekilde ayakta duruyor. Üretim yok denecek kadar az, ama çarşı pazarda hemen her şey var. Ancak fiyatlar eskisine göre daha pahalı.

 

Nereden geliyor bu yiyecek, içecek, giyecek ve daha bir sürü şey?

Çoğu Türkiye’den geliyor. Biraz da Ürdün’den.

 

Hangi yoldan, Halep-Şam otobanının yarısı muhaliflerin elinde dedin, nasıl oluyor?

Nasılı var mı? Anlaşıyorlar! Parayı verdin mi, her şey geçiyor! O işler hiç aksamıyor!

 

Peki, okullar açık mı? Eğitim öğretim devam ediyor mu?

Evet, ediyor. Bombalama falan olunca aksıyor, öğrenciler okula gidemiyor. Bazen okullar isabet alıyor, yıkılıyor. O zaman da başka binalar bulunup, eğitim sürdürülüyor. Tabii hepsi bunların hepsi sıkıntı içinde yapılıyor. Ama neticede de oluyor.

 

Bankaların durumu nedir? Açık olan var mı? Halkın tasarrufu, mevduatı falan ne oldu?

Bankaların çoğu açık, çalışıyor. Ancak, kimseye para verilmedi. Hesaptaki paralar duruyor. Ne olacağını kimse bilmiyor. Fakat bu olaylar patlak verdiğinde 1 dolar 50 Suriye lirasıydı. Şimdi, 1 dolar 200 Suriye lirası. Yani, bankadaki paraların yüzde 75’i şimdiden eridi gitti. Bankada parası olanlar sabırla bekliyor.

 

Savaştan etkilenmeyen bölgeler de oldu mu?

Evet, Akdeniz sahili, Lazkiye şehri falan savaştan hiç haberi olmayan epey yer var. Oralarda hayat eskisi gibi sürüyor.

 

Suriye’nin nüfusu 23 milyon değil mi? Bu nüfusun ne kadarı dışarıda?

Nüfusumuz 25 milyon. Bunun 3-4 milyonu ülke dışında olabilir diye düşünüyorum.

Gaziantep’te 500 bin Suriyeli var.

 

Nasıl yani? Kamptakilerle birlikte değil mi?

Hayır, kamptakiler hariç, yalnız Gaziantep’in içinde 500 bin Suriyeli var…

 

Bizim metropol nüfusumuz 1 milyon 400 bin. Nasıl 500 bin Suriyeli olur?

Var, var! Epey  ev satın alan var. Kiraya tutanlarda çok. Kendi işini kuranların sayısı her gün artıyor.

 

Siz Türkiye’ye nasıl girdiniz? Pasaportla mı, kaçak mı? Nasıl barınıyorsunuz, bu ülkede? Hiç arayıp soran olmuyormu?

Yeni olarak kimlik dağıtmaya başladılar. Fotoğraf da çekip kayıt altına almaya çalışıyorlar. Biz çalıştığımız zaman sigorta ve stopaj ödenmiyor. Onu devlet üstleniyor. Ancak, kendi işyerimizi açtığımız da, bize bu hakkı verdiler, vergi ödüyoruz.

 

Peki, ne olacak bu iş? Ne kadar sürecek? Gelenler geri gidecek mi?

Bu iş ne kadar sürer, hiç bir fikrim yok. Gelenler geri gider mi, bilemiyorum, çoğunun döneceğini zannetmiyorum. Burası güzel bir şehir, burada kalmayı çok insan tercih edecektir.

 

Yarın: Suriye neden bu hale geldi. Sebep neydi?

 

Bir Suriyeli ile dostça söyleşi…