Yemezler
Çocuklarım küçükken yaz tatillerinde herkesin gittiği gibi bizde güneye, Marmaris’e giderdik. Marmaris, o tarihlerde küçük bir sahil kasabası idi. Sahilde salaş iskeleler üzerinde lokantalar vardı. Datça yolundan Turban Tatil köyüne ve Martı Motele ayrılan yoldan gidişte, bir küçük motelde, bir oda kiralardık. İki çocuk ve biz eşimle birlikte o motelde yaz tatilimizi geçirirdik. İlk gittiğimiz günlerde bir gün, sahilde bir minibüs içinde yapılan hamburgerden aldık. Bu hamburgerler Istanbul’da Taksim’de Kristal büfede, öğlenleri satılan ıslak hamburger gibi lezzetli idi. Çocuklar bunu çok sevmişti.
Çocukların istekleri doğrultusunda hamburgerleri aldık ve sahilde afiyetle yemeye başladık. Merakımdan dolayı parayı verdiğim hamburgerci ye bir kaç soru sorarak, sohbet etmeye başladım. Söylediği kadarı ile kendisi bir gazeteci idi. Bir görevle Hollanda ya gitmiş. Bir kaç ay kalmış, Amsterdam da . Bir bayanla tanışmış. Buraya kadar her şey normal.
Bayana evlenme teklifinde bulunmuş. Türkiye ye döndüklerinde evlenmişler. Kadın katolik. Dinine çok sadık ama eşi müslüman. Tam bizim SerVekil’in istediği bir kompozisyon. Kadın her sene hamile kalıp, çocuk doğurmuş. Taaki 5 çocukları oluncaya dek, bu işlem devam etmiş. Adam bakmış olacak gibi değil, önce yatağını ayırmış. Sonra doktora gitmiş.
- Doktor , ben bittim , bu işin bir çaresini bul, hanım her sene hamile kalmakta, ben bunun üstesinden nasıl gelirim,
- Korunuyormusun, yahut eşinin hamile kalma dönemi konusunda bilgin varmı ?
- Yok, hayır bu konuları bilmiyorum.
Bu söyleşiden sonra kadın bir daha hamile kalmamış amma, zaten 5 çocuk birer yaş arayla büyümeye başlamış. Sarı sarı veletler, minibüs büfenin etrafında biri bir yere koşuyor , diğeri sandiviçleri taşımaktaydı. Bir başkası ise domatesleri ince ince kesmekteydi. Bir ekip çalışması yaşanmaktaydı minibüsün etrafında. Gazeteci hamburger satıcısı sadece organize ile ilgilenip, fiş kesip para almaktaydı.
Bu işe nasıl başladığını sordum. Bir sene evvel tatil için Marmaris e gelmişler, beş çocuk iki de ana baba . Bir yemeğe oturmuşlar. Tam olarakta doymamalarına rağmen, bir hesap gelmiş, ellerindeki para ile ancak 3-4 gün tatil yapabileceklerini hesap etmişler. Aslında üç haftalık bir tatil planladıklarından, bunu nasıl beceririm diye gazeteci düşünürken, harcadıkları paranın tamamına yakın bir bölümünün yemeğe gittiğini görmüş adam. Gazeteye istifa dilekçesini göndermiş ve işten ayrılmış.
Hemen altındaki minübüsü hamburger imal eden bir dükkana dönüştürmüş. Böylelikle hem para kazanabilecekler, hemde karınlarının doyabileceklerini anlamışlar. O tarihte Marmariste bir kaç trafik polisi etrafta dolaşmakta, zaten karmaşık trafik yapısı içinde kasabada, günlerini gün edip, geçinip gidiyorlarmış. Bir kaç sene bu minübüs, sahilde kaymakamlığın önünde görmüştüm. Sonra bu aracı hiç görmedim.
Gazetecinin çocukları hamburgerden başka bir şey yemediklerine bahse bile girerdim. O tarihte hamburger tipli sandiviç piyasada yoktu ve bu büfede yapılan hamburger ise, çok tutulan bir gıda türü idi. Bazen çocuklarla lokantaya giderdik, hatta pideciye gittiğimiz çoğunlukta olurdu.
- Çocuklar ne yersiniz,
- ..............
- Garson gelecek ne yiyeceğinize karar verdinizmi , neden susarsınız.
- ..............
Hemen sonrasında bir garson arkamda mezar taşı gibi dikilip dururdu, vereceğimiz siparişi beklerdi. Çocuklara fikir versin diye garson yemek çeşitlerini saymaya başlamasından hemen sonra durdururdum.
- Çocuklar bunları yemezler,
çünkü akıllarında Hamburger vardı ve bu hamburgerler her yemeğin üstünde olmaktaydı .
Çocukların akıllarındaki fikri sabitlerden kurtarabilmek adına hiç girişimde bulundunuzmu ? Sakın denemeyin. Sandiviç veya hamburger gibi gıdalar, sadece çocuklara değil her kesim insana hitap ettiğinden, başka bir gıda ile mukayese etmemek gerekirdi. Bu çocuklar başkasını yemezlerdi.
Hani bir deyim vardırya, bir konuyu saptırmak adına verilen tarif, akla uygun gelmez, bu nedenle ‘’ çocukmu kandırıyorsun’’ derler ya. Aslında çocukları biz hafife alır, konuları izah ederken aklımıza göre söyler , onlarında bunu kabul etmesini bekleriz. Çocuklar bu tür gerçeklerden sapmalara her zaman inanmazlar. Biraz büyüdüklerinde de ‘’ Yemezler’’ derler. Bunu her konuda söyliyebiliriz.
Geçtiğimiz hafta çok ilginç bir hadise yaşandı bu garip ülkemde. Bir ceza evinde 80 metre tünel kazan bebek katilleri hükümlüler, ellerini kollarını sallıyarak firar ettiler. Tam filimlerde olan bir durum. 18 mahkum firar etmek için kazdıkları tünelden, Hapishanede kimsenin haberi olmamış. Ne kadar ilginç değilmi?
80 metre mesafe için kazılan tünel, mahkumların kaçması için en azından bir metre yükseklik ve 60 santim eni olması gerekir . Nereden baksanız 45 ila 50 ton toprak kazılmış.
Kimse duymamış.
Tünelin çıkışına elbiseler konulmuş ve mahkumlar gurup halinde burayı terk etmişler. Gurup bir birinden ayrılmamış ve kısa bir zaman sonra, emniyet güçleri bu gurubu yakalamış. Gezi olaylarında sınıfta kalan bir yöneticiye itibar kazandırılması için hazırlanan güzel bir senaryo. Kanımca bu senaryoyu hazırlayanlar hiç filim seyretmemiş olsa gerek. Çok acemice yapılan bu tiyatro eserini bizim çocuklara anlatsanız ‘’ yemezler ‘’ derlerdi, diye bir sözüm geldi söyledim hem nalına hem mıhına.