Gaziantep Türkiye’nin gündemindeydi
Bayram öncesi GKV’nin 50’inci yılı etkinliği için Mustafa Süzer’in davetiyle şehrimize gelen ünlü işadamı ve gazeteciler, Şirehan’ın açılışını bir fesitivale dönüştüren Tahir Tekin Öztan’ın ünlü konukları ile birleşince Gaziantep bir anda Türkiye’nin gündemine oturdu.
Ünlü gazeteciler Gila Benmayor, Güneri Civaoğlu, Abbas Güçlü, Serpil Yılmaz ve diğerleri ile tanınmış işadamları havanın da güzel olmasıyla Zeugma Müzesi’nden Tahir Tekin Öztan’ın konuklarına şire yapmasını öğretmesine kadar Gaziantep’in epey tadını çıkardılar.
Bayramdan önceki hafta gazeteler Antep’le ilgili yazılarla doluydu. Bayramran sonra da devam edenler oldu. Bazıları ikişer yazı bile yazdılar. Hepsi olumlu değildi! Milliyet’ten Abbas Güçlü ile Haber Türk’ten Tayfun Topal ağır eleştiride bulundular. Bunlara geçmeden önce kavrayamadığım, daha doğrusu şaşırdığım şeyler var. Bizimkiler mi anlatamıyor, yoksa bu ünlü gazeteteciler mi uyduruyor! Örneğin Güzelbey’in söyledikleri ile ilgili yazılanların çoğu doğru değil! Asım Bey’in babası Arif amca Robert Kolej mezunuymuş. Amerikan Koleji Gaziantep’te önemli bir yer tutuyormuş! Haber Türk’ten Serpil Yılmaz böyle yazıyor. Asım Bey’in bütün diğer söylediklerine cevabım var da, Robert Kolej meselesini gerçekten bilmiyordum, yeni öğrendim.
Velic İplik Fabrikasını kuran rahmetli Cemil Alevli, Atatürk’ün yönlendirmesiyle Almanya’ya tekstil eğitimine gitmiş. Daha bir sürü bir şey… Bunu Serpil Hanım’a anlatan kimse (!) keşke biraz okumasını sevseydi de, değerli kültür insanı Avukat Hulusi Yetkin’in tam 50 sene önce Cemil Alevli’nin anlatılarından yazdığı ‘Gençlere Başarı Yolu’ isimli kiabı okuyabilseydi, gazetecilere daha doğru ve doyurucu bilgi verebilirdi.
Cemil Alevli’yi Almanya’ya gönderen Gaziantep Vilayeti Özel İdaresi. Bu güzel ve önemli projenin sahibi de Cemil Alevli’nin dayısı, kentin saygıdeğer bir entelektüeli Ali Beşe. O zaman aileler çocuklarını yurtdışına göndermeye sıcak bakmıyorlar. Neticede Ömer Ersoy, Faik Özbal, Cemil Alevli tekstil, Abdullah Arsan, Mehmet Atay makine ve elektrik, Kilisli Sabri de dericilik konusunda eğitim almak üzere 1922 sonbaharında Almanya’ya gidiyorlar. Ali Beşe, bu gençlerin yurtdışına gidip eğitim görüp Antep’e uzman olarak dönmeleri için o kadar çok gayret sarfedip, ailelerini ikna ettikten sonra yol paralarını da kendi cebinden karşılıyor.
Bunu özellikle detaylı anlatmaya çalıştım ki, bugün eğitimdeki durumumuzu anlatırken, “81’inci idik, 40’ıncılığa yükseldik, hedefimiz ilk 10’a girmek” diyenler iyi okusunlar..” (Ülkesinin yabancı bir takıma karşı oynadığı futbol karşılaşmasını radyodan anlatan Mısırlı spiker, maçın bitmesine dakikalar kala 8-0 mağlup durumda olan takımı için, “Beraberlik mutlak ama inşallah galibiyet!..” demiş. Birden aklıma geldi de…)
Ünlü köşe yazarlarının eleştirilerine gelince… Abbas Güçlü, isim vererek İmam Çağdaş’tan memnun kalmadığını, Gaziantep’te alıştığı lezzetin kaybolmaya yüz tuttuğunu, yediklerinin tadını alamadığını yazıyor. Bir arkadaşımdan eleştirinin nedenini öğrendim. Çay, soğuk gelmiş, bir de, altıezmeliyi beğenmemiş. Bazen insanları memnun etmek zor olabiliyor. Eleştirdiği yer, bana göre yalnız Gaziantep’in değil, belki de dünyanın en iyi gurme lokantası. Ama oluyor işte…
Asıl ağır eleştiri Şirehan’a… Hizmetten memnun kalmayan Haber Türk’ten Tayfun Topal, “Tahir Özkan önce orada çalışanları terbiye etmesi gerekiyor. Böyle güzel bir otelde çalışan personelin eğitimli olmasını bırakın önce insan olması gerekiyor. Tahir Özkan ne demek istediğimi çok iyi anlamıştır. İsterdim ki çok güzel bir otel açıldığını yazayım ancak gördüklerim karşısında yazacak bir şey bulamıyorum.” diyor!
Bu kadar ağır ifade kullandığına göre belli ki çok kızmış, bir şeyler olmuş. Okuyunca çok üzüldüm. Çünkü, “Gaziantep festivaller kenti olmalı” diyen Tahir Tekin Öztan, ilkini organize ettiği bu festival için maddi, manevi çok yorulduğunu biliyorum. Böyle ağır bir eleştiriyi kesinlikle haketmedi. Benim konuştuğum misafirlerin hepsi gayet mutlu ayrıldılar.
Tayfun Topal, Tahir Tekin Öztan’ın adını ‘Özkan’ olarak yazmış! Kasıtlı yaptıysa ayıp, hata ise hiç hoş değil. Gazeteciler övgüde de, yergide de ölçülü olmalı. Topal, Çağdaş’ı överken sınır tanımamış, Şirehan’ı da yerin dibine batırırken ölçü gözetmemiş.
Topal şöyle devam ediyor: “Gaziantep’e gidince ilk uğranacak yer kim ne derse desin benim için İmam Çağdaş. Şimdi sohbetlerde özellikle Antepli olanlar İmam Çağdaş’ın başarısını çekemez. O yüzden yüzlerine gülerler, arkasından dedikodu yaparlar. Ben, ‘İmam Çağdaş en iyi’ dediğimde bilmem kimin baklavasını da yedin mi diye soruyorlar, ‘Evet yedim’ diyorum. Hemen arkasından ise ‘Nasıl daha iyi değil mi’ diyorlar. Ve ben de ‘Tabii ki hayır, daha iyi değil’ diyorum. Ve yapacak bir şey bulamıyorlar. Şimdi benden güç alsalar İmam Çağdaş’a demediğini bırakmayacak.”
Doğru söze ne denir! Çözmüş bizi!.. Biz aynen böyleyiz, dedikoduya, arkadan çekiştirmeye bayılırız!