Kürdistan
Başbakan Erdoğan ‘öğrenci evleri’ konusunu dile getirdiğinde, “Gündemi değiştirmek istiyor. Karartma yapılıyor, belli ki esaslı bir konu üzerinde çalışılıyor, medyaya üzerinde çok senaryo yazılacak bir konu verildi” diye yazmıştım.
Ne oldu? Öğrenci evleri konusu sus pus oldu! Demek, Barzani konusu organize ediliyormuş, dikkatler başka noktaya taşındı ki, bir sorun çıkmasın…
Eskiden olsaydı, mesela rahmetli Özal zamanında, Barzani’nin can dostu, sınıf/sıra arkadaşım Cengiz Çandar araya girerdi, ikisini buluşturdu, derdim! Ama bu kez durum bayağı çetrefilli, araya girebilecek gazeteci veya diplomatın işi değil, gücü ve haddi de!.. Tek olasılık, her iki tarafında reddedemeyeceği süper bir güç!..
Sondan başa gidelim…
Hayır!
Başbakan Erdoğan, Ağustos ayındaki cumhurbaşkanlığı seçimi için ilk gezisini buradan başlattı! Bu da gösteriyor ki, ABD, Erdoğan’dan vazgeçemiyor.
Erdoğan, Obama’yı telefonla arayıp 36 dakika süren Suriye telefon konuşması Beyaz Saray‘ın resmi sitesinde yayınlanan bir fotoğrafla duyurulurken, fotoğrafta Obama’nın elinde tuttuğu bir beyzbol sopası spekülasyonlara neden olmuştu. Beyaz Saray sözcüsü Jay Carney’de gazetecilerin konuyla ilgili sorusuna kaçamak cevap vermişti. Bu olay ve daha sonraki gelişmeler üzerine, Obama’nın artık Erdoğan’a inanmadığını, defterden sildiğini iddia etmişlerdi.
Diyarbakır gezisi duyurulmadan önce yazmıştım: “Ne oldu da Maliki’yle bir gecede yakınlaştık, bu ne muhabbet böyle… Barzani’yle tekrar kaldığımız yerden…”
Türkiye normalleşiyor. Sınırın birkaç kilometre altında dünyanın en zengin petrol ve doğal gaz kaynakları var. (BP Statistical Review of World Energy June 2013 raporuna göre Kürdistan’ın 2030 yılında petrol ve doğalgazdan bir trilyon dolar gelir etmesi hesaplanıyor.) Dört ülkede 40 milyon nüfusu ile dünyanın en büyük azınlığı olan Kürtler yaşıyor. Ve bu kadar da gelirleri var!
Ekonomideki rasyolarımızın hemen hepsi geçerli not alırken cari açık belimizi büküyor. Türkiye’nin her yıl 50 milyar dolar bulması lazım. Bu açık da enerjide dışa bağımlı olmamızdan kaynaklanıyor.
Erdoğan, Diyarbakır’da Kürt realitesini kabul etmekle ve yüksek sesle bundan sonraki politikamızı da ifade etmekle doğrusunu yaptı.
“Dağdakiler inecek, cezaevleri boşalacak…” diyen Erdoğan yakın zamandaki ‘af’fı işaret etti. Cumhurbaşkanlığı seçiminden önce çıkarılacağına göre, önümüzdeki aylarda herhalde derinlemesine bu konuyu tartışacağız. Toplumsal barışı sağlamak için ‘af’fa büyük ihtiyaç olduğunu ben de kabul ediyorum. Canı gönülden mi? Tabii ki hayır! Ancak, ülkenin içinde bulunduğu olağanüstü şartlar bunu mecbur kılıyor.
Daha önce cumhurbaşkanlığı ile erken genel seçimlerin 2014’te birlikte yapılabileceğini yazmıştım. AK Parti’nin zirvesindeki bir politikacı dostum, bunun mümkün olmadığını, Başbakanın buna karşı olduğunu söyleyince, “O zaman Abdullah Gül, seçilip parlamentoya girinceye kadar bir emanetçi mi başbakan olacak” soruma, “Hayır, eğer ikisi anlaşırlarsa, bir Kayseri milletvekili istifa edecek, Erdoğan için Siirt’te yapılan ‘ara seçim’ modeli bu kez Gül için uygulanacak. Bu da 3 ay falan alır, sorun hallolur, yeterki anlaşsınlar” dedi.
Bu konuları daha detaylı yazacağım. Ancak, hemen Fetullah Gülen’i çok üzen dershane konusuna değinmek istiyorum. Madem ABD, Kürdistan’ı planlıyor ve Erdoğan’ı cumhurbaşkanlığı için destekliyor, o halde, neden ABD’de konuk ettiği Gülen ile çatışmasına izin veriyor, diye düşünebilirsiniz. Eh, işte bu da Amerikan taktiği veya felsefesi!.. İki güç uyum içinde birlikte çalışırsa radikalleşmeye, otoriterleşmeye zemin hazırlıyor! Doğal seyrinde olursa, yani ilişkiler bazen iyi, bazen kötü, bazen kırıcı, ABD’nin kafasındaki ‘ılımlı islam’ modeli daha iyi uygulanabilecek!..
(Kemal Kılıçdaroğlu’da bu ayın sonunda ABD’ye gidiyor. Hürriyet’ten Tolga Tanış, sağlam bir kaynağına dayanarak Kılıçdaroğlu’nun gelecek sene Ağustos ayında cumhurbaşkanlığı seçiminde Erdoğan’ın rakibi olacağını yazıyor. Kılıçdaroğlu için ABD’den icazet almak düşünülmez. Ancak, bilgilendirme yapacağı da kesin. Türkiye’nin demokratikleşmesi açısından mükemmel bir rekabet olacağını düşünüyorum.)
Gaziantep de normalleşecek
Türkiye normalleşiyor dedim yukarıdaki yazımda, ama benim bir derdim de Gaziantep’in normalleşmesi…
Başbakan nihayet 20 Kasım’da, yani iki gün sonra Çarşamba günü Gaziantep’in önce Büyükşehir sonra İlçe Belediye Başkan adaylarını açıklayacak.
İlçe Belediye Başkanlarımız yerinde kalıyor. Bu kesin. Büyükşehir için herkesin bir adayı var, ama kesin bilinmiyor.
Bütün İlçe Belediye Başkanları ile kavgalı, Meslek Odaları Başkanları ile mesafeli , tadsız tuzsuz ve huzursuz, toplumu dışlayan, sürekli şehir dışına çıkan, yaptığı işten bıkmış görüntüsü sergileyen, son kullanma tarihi gelen bir şehri eminin hala aday gösterileceğine dair emareler bulunması çok geniş bir kitleyi tedirgin ediyor.
AK Parti yönetiminin doğruyu yapacağını umut etmekten başka şu anda elden gelen bir şey yok!
Bu kentte herkesi kucaklayacak, işadamı mantığı ile ‘hep birlikte yapacağız, başaracağız’ diyebilecek aklı selim sahibi bir politikacıya o kadar çok ihtiyaç var ki… Böyle birinin, tarihi oy patlaması ve tüm zamanların rekorunu kırarak seçileceğine şüphem yok.
AK Parti’nin Gaziantep’e böyle bir aday göndermesi bir hakkın teslimi olacaktır.
Bravo İbrahim Kızıl…
Sergen’i Antep’e getirdiği için kutluyorum. Yapabileceği en iyi seçimi yaptı.
Piyasanın ‘kaşarlanmış’ teknik direktörleri kimbilir ne absürd teklifler yapmışlardır!.. Şu kadar para ver, şu oyuncuları da getirebilirim, Gaziantepspor’da en kötü ihtimalle ligi ortalarda bitirir!..
Sergen’in futbol bilgisi ve altyapısı tartışılmaz. Eksik olan tecrübedir, onu da Antep’te kazanacak.
Sergen’in önünde Fatih Terim var, Mustafa Denizli var, onları örnek alıp, Gaziantepspor’da başarılı olmak için varını yoğunu ortaya koyacağını düşünüyorum.
Sergen, ayrıca çok popüler bir futbol adamı. Türkiye’de milyonlarca takip edeni var. Ne yaptığını, çalışmasını, başarısını yakından izleyecekler. Böylece, Gaziantepspor da küllenen popülaritesini yeniden kazanmaya başlacaktır. Bu da şehrimiz için başka bir avantaj olacaktır.
Bu konuya yarın devam edeceğim.