Teşkilat, Örgüt, Çete, Şebeke, Kuruluş,
Geçtiğimiz son on oniki sene içinde öyle konularla girift olduk ki, kanımca sizde bir ucunu kaçırdığınızı düşünmekteyim. Hele son beş sene içinde toplumu öyle konularla meşgul ettiler ki, ipin ucu, hatta kantarın kolu koptu. Gelin bu konulara uzaktan bir nazar atalım. Kelimelerle başlamamız gerekir önceden. Teşkilat, Örgüt, Çete ve Kuruluş kelimeleri her vatandaşa başka anlamlar verdiği muhakkak. Türkçe yeni anlamları ile konuşulmaya başlandığı tarihten itibaren ilk yapılan yazılı metin, Teşkilatı Esasiye Kanunu olduğunu hepimiz bilmekteyiz.
Teşkilat aynı zamanda organize olma anlamına da gelmekte. Bu kelimeyi anlamına parallel olarak geliştirmeniz mümkündür. Örgüt kelimesi ise Teşkilat kelimesine çok yakın anlamda olamakla beraber, algılayan kişilere bağlı olarak, mecazi manalara çekmek mümkündür. Örgüt yasal olabilir veya yasa dışı olmasıda mümkündür. ‘Soygun Teşkilatı ‘ demeyiz amma ‘Soygun Örgütü’ denebilir. Buradan anladığımız mana değişik olabilir.
Çete kelimesi Osmanlı döneminin sonuna doğru ortaya çıkan bir kelimelerdir. Çete, yasal bir düzene karşı isyanı organize etmeye, teşkilatlanan silahlı olarak baş kaldıran topluluğa denebilir. Bu tarife başka tariflerde eklemek mümkündür. Kurtuluş savaşı döneminde bu çeteler halktan Ankara yönetimi adına para topladığıda bilinir. Vermeyen halka zulm ettikleri, hatta öldürdükleri bir gerçektir. Büyük dedem Mehmet Saraçoğlu , Demirci Efe tarafından öldürülen 9 Denizli eşrafından biridir.
Hele bu çetelere birde Eşkiyalar da anlam ve mana itibariyle aynı kapsamda mütalaa edilebilir. Çocukken hatırlarım, güney doğuda yol kesip, araç soyup , soygun yapıp iz bırakmamak adına insanları öldüren çeteleri, evdeki AGA radyomuzdan dinlediğimde çok üzülürdüm. Güney doğu Anadoluda çeşitli dağlık yörelerde, isimleri filimlere konu olmuş eşkiyalar vardı. Seyahat edenlerden haraç adına para ve paha edebilen eşyaları gasp edenler yol kesenler mevcuttu. Bu gözü dönmüş kişiler, soydukları insanları iz kalmaması adına gözlerini kırpmadan, çoluk çocuk dinlemeden öldürdüklerini unutmamaktayız.
Birde Kuruluş , Cemiyet, Dernek veya Kurum diye adlandırdığımız topluluklar ise ülkemizde kanunlara , yasa ve yönetmeliklerine uygun kurulmuş, üyeleri belli, kanunen üye olabilecek nitelikte kişilerin, dernekler masasına kayıtlı gerçek bireylerin bir araya geldiği sistemdir. Bu sistemin dışında olanlar, yasa dışı ve kayıtsız , amaç ve gayelerinin ne olduğu belli olmayan sisteme, ne ile ifade edilebilir, bunu tarifte zorlanmaktayım.
Bakınız 5253 sayılı dernekler kanununun 5 inci maddesi çok sarih bir konuyu açık ve seçik olarak hangi şartlarda dernek, örgüt, veya teşkilat kurmayı yasaklamakta :
Madde 5- Anayasanın başlangıç kısmında belirtilen temel ilkelere aykırı olarak dernek kurulamaz ;
2.Dil, ırk, sınıf, din ve mezhep ayrımına dayanılarak, nitelikleri Anayasada belirtilen Türkiye Cumhuriyetinin varlığını tehlikeye düşürmek veya ortadan kaldırmak,
amacıyla dernek kurulması yasaktır.
Geçtiğimiz bir kaç gün evvel başlatılan, acı bir gündemde SerVekil’ in ‘Cemaatler ne istedide biz yapmadık ‘ şeklinde beyanını hayret ve dehşetle okudum. Bir gün sonra Devletin Eski bir Kültür bakanı ve hatta Hukuk Fakültesi mezunu bir kişinin ekranlardan ‘’ Cemaatlerde birer sivil toplum örgütüdür ‘’ diyebilecek kadar bu ülkede hukukun ne kadar yozlaştığını seyretmekteyiz. Cemaat , tarikat, tekke ve zaviyeleri birer STK diğer bir deyimle sivil toplum örgütü olarak tanımlaması dehşet vericidir. Dilerim bu duyduklarımız, okuduklarımız gerçek dışı birer kötü rüyyadan ibaret olduğunu bana birisi söylesede , bende bir gün bu kötü rüyyadan uyanırım diye bir sözüm geldi söyledim hem nalına hem mıhına.