ÖNSÖZ

YAYINLAMA: 01 Ocak 1970 / 04.00 | GÜNCELLEME: 01 Ocak 1970 / 04.00

İnsanların yaşadıkları hayatlar kimi zaman mutlu , güzellikler içerir, ve iyi yaşanmış anılarımızda çok olumlu duygular bulunur. Anlatılırken hem anlatana, hemde dinleyene haz verir. Yaşamın bölümlerinde öyle hikayeler vardır ki tekrar anlatılırken gülmekten kendimizi alamayız. Hayatı bu espirilerle yaşayan insanların ruh yapıları, genelde sağlam olur. Böyle hayatlar bir romana konu olur mu bilmiyorum. Bazı insanlar günlük tutar. Bu kısa hikayelerini tuttukları günlüğe yazarlar. Zaman geçer bu günlük tekrar okunur, ve tebessümle karşılanır.
Kimi hayat hikayeleri vardır, acı , hüzün, hicran doludur. Hem anlatan ağlar, hem dinleyen perişan olur. Böyle hayatların kimi zaman tutulmuş günlüğü nadirde olsa bulunur, fakat bu günlük sıkca çıkarılıp tekrar tekrar okunmaz. İnsan böyle hayatı anarak tebessüm etmesi zordur.
Çocuk yaşta yatılı okula gitmiştim. Kayseri’nin yakın köyü , Talas’a . Her eylül sonu bu okula gittiğimiz tarihlerde aileden uzaklaşmıştık. Bana ve bu okulda yatılı okuyan talebelere, bu aileden ayrılma hususu o kadar çok etki ederdi ki, kimimiz bir kenara gider oturur ağlardı. Bende bu ağlayan çocuklar arasındaydım. Bu nedenle ben, son baharı hiç sevmem. Yapraklar renk değiştirmeye başladığı zaman Eylül ve Ekim gelmiş olur, Talas’a yatılı okula gidişim aklıma gelir, ve ben bu mevsimden nefret ederim.
Kadınların ülkemde her zaman karşılaştığı , kabullenilmesi zor türden olaylar vardır. Erkek egemen olan bir toplumda kadın bir çok yerde ezilir. Şiddete maruz kalır. Üç değerli bayan dostumdan, yaşamlarının hikayelerini dinledim. Her üçünü dinlerken çok duygulanmış, bende onlarla birlikte ağlamıştım. Gençliklerinde güzel kadın olarak bilinirdi. Güzelliklerinin altında ince ruhları vardı. Bu ince ruh o kadar kırılmıştıki hayata , senelerin izlerini yüzlerinden okunuyordu.
Çok kırılgan olan ruh yapıları, kendi ayakları üzerinde durabilmek adına aşırı çaba sarf etmişler, fakat kocalarının şiddetine karşı koyamamışlardı. Yaptıkları yalnış evlilikler sonunda, koca zulmüne maruz kaldıkları, yaşamlarında bir çok konuda arayış içine girmelerini dinlerken bile, rahatsız olmuştum. Ben böyle bir eziyete dayanabilirmiydim, diye bir çok kez kendime sormuştum. Bu hayatların okunması gerekmekteydi.
Dinlediğim üç ayrı hayat hikayesinden ortak kesişen noktaları aldım. Yer, mekan ve isimler üzerinde incelememi sürdürdüm. Yaşanan hayatların mekanlarını gidip dolaştım. Aynı duyguları hissedebilirmiyim diye, köydeki insanlarla sohbet ettim. Onlardan bir çok bilgi derledim. Mekanların resimlerini çektim. Yaşanan evler , bahçeler, zeytinlikler, duyguların coşabileceği yerler, insanların bakış açısından da seyretmeye gayret ettim. Zeytinlikten akşam üzeri denizi seyrederken bende hüzünlendim.
Asma ağacından yaprak toplattım, yemek yaptırdım, kuzinenin üzerinde hala tencerelerin taban izlerini gözlemledim. Köyün eski mahallesinde suyu akmayan yukarı çeşme başında uzun zaman oturup etrafı seyrettim. Mezarlıkta , eski rum kilisesinde dolaştım.
Tarihi çok eski olan bu küçük köyün içinde ne fırtınalar estiğini hissetmeye çalıştım. Gözlemlerimde bu hayatın benzerlerinin bütün ülkelerde, bir çok köyde yaşanabileceğine inandığım için kaleme aldım. Romandaki kişilerin ismi gerçek kişiler de olabilir , ve hala bu tür hayatların var olduğuna da inanmaktayım. ‘’Şiddet Görmüş’’ kelimesi ile geçiştirmekte istememekteyim. Bir erkeğin eşine şiddet göstermesi bir psikolojik ruh bozukluğundan kaynaklandığına yürekten inancım tamdır. Şiddet kelimesi bile bu yaşanan hayatların içinde hafif olacağınada inanmaktayım. Bir erkeğin karısına vurması , kendi hırsının esiri olarak şiddet göstermesi, aczini gösterir .
Yurt dışına giden işçi kardeşlerimizin hangi şartlarda o ülkelerde çalıştıklarını, onların içine girerek seyrettim. Hangi şartlarda gelirlerini temin ettikleri, nelere dayandıkları, vatan hasreti çekmeleri yanında acılarını içlerine gömmelerini seyrettim.
Yaşadıkları mekanları gezdim. ‘Heim’ adı ile anılan yatakhaneleri dolaştım. Onlarla beraber yemek yedim. Bu işçi kardeşlerime vermiş oldukları hayat mücadelerinden dolayı kendilerinin önünde saygı ile eğilirim. Bazı kazançlar uğruna hayatlarından bir çok değerlerini feda ettiklerini izledim.
Bu kitabı hazırlarken bana hayatlarını anlatan değerli dostlarıma teşekkürü bir borç bilirim.
Kitabın çıkarılmasında emeği geçen herkese şükranlarımı sunarım.


ÖNSÖZ