ÇAĞDAŞ DÜNYA, AVOGADRO VE BİZ

Bugün 23 Ekim. Çağdaş dünyanın kimya öğrencileri ve öğretmenleri, bugünü Avogadro Günü (Mol Günü) olarak kutluyor. Avogadro Yasası; “Aynı sıcaklık ve basınçta, eşit hacimdeki gazlar, eşit sayıda tanecik (atom veya molekül) içerir.” hükmünden oluşuyor.
Kimyada maddenin tanecikli yapısını anlamamızda devrim yaratan bu buluşla maddenin atomlardan ve moleküllerden oluştuğunu öğreniyoruz. Böylece, doğadaki her şeyi tanecik düzeyinde açıklayabiliyoruz. Küçük bir örnekle anlatmak gerekirse; su iki atom hidrojen ve bir atom oksijenden oluşuyor. Yani iki atom hidrojeni bir atom oksijenle tepkimeye sokunca su elde ediyorsunuz. Başka bir örneği de altından vereyim:
Altın, yalnızca altın atomlarından oluşan saf bir element.
Bu anlayış sayesinde: doğayı açıklayabiliyoruz, deneyler tasarlayabiliyoruz, yeni maddeler sentezleyebiliyoruz ve en önemlisi de teknolojiyi geliştirebiliyoruz.
Yani kısaca, maddenin tanecikli yapısını bilmek, bilimin “neden” ve “nasıl” sorularına verdiği en güçlü yanıtlardan biri.
1811 yılında, yani bundan tam 214 yıl önce, İtalyan bir bilim insanı olan Amedeo Avogadro (1776–1856), kimya bilimine bu buluşuyla müthiş bir katkıda bulunmuş. O sebeple bu yasa “Avogadro Yasası” adıyla anılıyor.
Kimyanın eğlenceli yönünü tanıtmak, Avogadro’nun katkılarını hatırlamak ve kimyasal bilincin önemini vurgulamak için seçilen bugünün çok sevimli bir açıklaması da var.
Yeryüzünde tüm kimyacıların bildiği gibi Avogadro sayısı 6.02 × 10²³. Daha açıklayıcı bir deyişle bir mol; madde içindeki atom veya molekül sayısını gösterdiği için, 1 mol oksijen gazı = 6.022 × 10²³ O₂ molekülü içeriyor demek oluyor.
Her yıl 23 Ekim, saat 06:02 ile 18:02 arasında “Mole Day” (Türkçesiyle Mol Günü) olarak kutlanıyor. 10.23’ü Ekim 23 simgeliyor. 06:02 ile 18:02 arası da çarpımı oluşturan diğer rakama gönderme yapıyor.
Biz lise yıllarındayken bu kanun ve buna benzer birçok kanunu öğrenirdik ve bunları çok eğlenceli bulurduk. Bizim dönemimizde bilim gerçekten önemsenirdi.
Şu anda çok üzülerek izlediğim ve adında “Milli” olan eğitim programının aksine, gerçekten öğrenciler, her anlamda çağdaş birer dünya vatandaşı olarak yetiştirilirdi. Eğitim ve öğretim; öğretmenlerimizden tüm eğitim gönüllülerine ve görevlilerine kadar çok ciddiye alınırdı. Bizler, en küçük sınıflardan itibaren orta ve lise öğreniminin sonuna kadar öğrencilerinin beyinlerini bilgi ile donatmayı amaçlayan çok aydınlık bir eğitim ordusu ile yetiştik. Dünya çapında yapılan yarışmalarda, yaşıtlarımızın kat kat üzerinde donanıma sahip olduğumuz kanıtlandı. Tüm öğretmenlerime ayrı ayrı şükran borçluyum.
Bu aralar çok sık; değersizleştirilen öğretmenlik mesleğini ve sanki mümkünse çocukların hiç okula gitmemeleri için özel çaba harcıyormuş izlenimi veren “Milli” eğitim bakanlığının politikalarını düşünüyorum.
Öğrencilerin sınıflarının elverişsizliği, okul binalarının zavallılığı, öğretmen maaşlarının neredeyse açlık sınırında kalması, çocukların hem maddi hem de manevi açlıklarına ek olarak uygulanan müfredat içler acısı.
Çok uzun olmayan yıllar önce, soru çalarak üniversiteye giren ve eğitimlerini tamamlayan cahillere, sahte diplomalarla katılan arsızlar ordusunun farkındayız. Bu konuda da cezasızlık algımız tartışılmaz boyutta. İdealist bir avuç öğretmenin çırpınışları neredeyse artık fayda etmiyor. Ekonomik kaygılarla artık günü değil, saati kurtarma çabasındaki anne babaların gidişata dur demeye gücü yetmiyor. Örgütlü kurumların da seslerini duyurmaları imkansız gibi gözüküyor çünkü ilgili merciler sağır rolündeler.
Bir zamanlar her köyde kurulan “Köy Enstitüleri”nden bugün içi boş, dersleri boş üniversite binalarına evrildik. Artık üniversitelerimiz dünya çağdaş bilim yuvaları skalasında yer almıyor.
Avogadro’nun mirası, yalnızca bir sayıdan ibaret değil; onun çalışmaları, evrenin en küçük yapı taşlarını anlamamız için insan aklının ne kadar ileri gidebileceğini gösteren bir simge. Doğru yönlendirilen beyinlerle dünyayı fethetmek bir rüya değil, yeter ki uyanmaya niyetimiz olsun.
