Neyse halimiz çıksın falimiz!..
Önce gelecek senenin falına bakarak başlayalım!
Reklam giderleri bütçelerinde önemli yer tutan büyük şirketler her yılın sonuna doğru ajansları ile toplantılar yaparak gelecek senenin planlamasını yaparlar.
2014’ün ilk çeyereğinde (Ocak, Şubat, Mart) seçim kampanyası nedeniyle şirketlerin reklam giderlerinin diğer aylara dağıtılacağı biliniyordu.
Ancak, ikinci çeyrek (Nisan, Mayıs, Haziran) için de şirketler reklam harcamalarını kısarak bir sonraki çeyreğe bırakmaları çok dikkat çekti!
Nedenini tahmin edebilir misiniz?
İkinci çeyrekte 2. Gezi Parkı protestoları bekleniyormuş!
Daha önce de yazmıştım, sözümün arkasında duruyorum, 2014 Türkiye’nin çözüm yılı olacak.
Yerel seçimler çok önemli değişime gebe; İstanbul ve Ankara’da CHP kazanabilir. Böyle bir sonuç cumhurbaşkanlığı seçimini etkileyecektir. Böyle bir durumda Ağustos ayında bitirilmesi Anayasa gereği olan Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Kemal Kılıçdaroğlu 12. Cumhurbaşkanı seçilebilir!
Hürriyet Gazetesi’nin ABD muhabiri Tolga Tanış, bundan bir ay önce yazdığı haftalık yazısında, bu durumun Amerika’da netlik kazandığını duyurmuştu. Bu iddia CHP tarafından çok cılız bir şekilde, “Kılıçdaroğlu, cumhurbaşkanı değil, başbakan olmak istiyor” diye yalanlanır gibi yapılmıştı!
2015 seçimlerinin ‘önsözü’ gelecek sene yazılacak. Gerisi zaten hikaye!..
Endişeliyim!..
17 Aralık depreminin en güzel manşetini Cumhuriyet Gazetesi atmıştı: ‘Pimi çektiler!’..
İstanbul eski Emniyet Müdürü Hüseyin Çapkın da en iyi değerlendirmeyi yapmıştı: “Ortalık yangın yeri gibi!..”
Dün dört istifa vardı. İçişleri Bakanı Muammer Güler ile Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan’ın istifaları zaten bekleniyordu ve beklendiği gibi oldu.
Erdoğan Bayraktar, hem bakanlıktan, hem de milletvekilliğinden (Başbakan’ın Hakan Şükür’e söylediklerini hatırlattı!) istifa ederken adeta tarih yazdı, ilk kez başbakanı ağır bir dille suçladı. Bayraktar şunları söyledi:
"Bugün bize bir istifa metni bir tane de deklarasyon metni gönderildi. Rüşvet ve yolsuzluk ifadelerinin bulunduğu bir operasyon sebebiyle istifa ediniz ve beni rahatlatacak deklarasyon yayınlayınız şeklinde tarafıma baskı yapılmasını kabul etmiyorum. Soruşturma dosyasında var olan ve yasalara uygun olarak onaylanan imar planlarının büyük bir bölümü başbakanın talimatıyla yapıldı. Bu minval üzerine bakanlıktan ve milletvekilliğinden istifa ediyorum. Ancak bu milleti rahatlatmak için başbakanın istifa etmesi gerektiğini inandığımı ifade ediyorum, yüce milletimize saygılar sunuyorum.”
Diğer istifa ise bir milletvekilinden, eski İçişleri Bakanı Naim Şahin’den geldi.
Şahin, dilekçesinde "Emniyet ve yargı personeline yapılan uygulamalar, değerlendirmeler akıl, hukuk ve adalet anlayışıyla izah olunamamaktadır. Kuruluşunda kolay ve sevinçli bir kararla üye olduğum partimden, zor ve üzüntü veren bir kararla istifa ediyorum" derken, cemaatin emrini yerine getirdiği izlenimi verdi!
Yeni kabine dün akşam saat 20.30’da hala netleşmemişti. Ancak çoğu internet sitesi İçişleri Bakanı olarak başbakanlık müsteşarı Efkan Ala’nın adını veriyordu. Çünkü, başbakan koskoca AK Parti grubundan ‘sağlam adam’ bulamamış olmalı ki, müsteşarında karar kılmıştı! Durumun ne kadar vahim olduğunu anlatmaya yarar bir gerekçe!..
Önümüzdeki günler; yeni istifalara, yeni operasyonlara, rüşvet ve yolsuzluk soruşturmalarına, kasetlere gebe!..
Böyle bir ortamda ülke nasıl yönetilebilir, istikrar sağlanabilir ve ekonomiye hakim olunabilir, çok endişeliyim.