Adalet
Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, “Onların derdi bana gelmek” (onlar dediği cemaat) diyorsa, bunun adına ‘devlet krizi’ denmez mi?
Yolsuzluk ve rüşvet soruşturmasının önceki gün ortaya atılan ve çok daha büyük olacağı söylenen 2’inci dalgası savcılık ve emniyet arasındaki sürtüşme (Yeni İstanbul Emniyet Müdürü engelledi) nedeniyle gerçekleşememişti.
Dün, 2’inci dalgada bazı bakanların çok yakınındaki isimler ile son yıllarda büyük ihaleleri alan işadamları bulunduğu, bu kişilerin iş yaptığı bürokratların yer aldığı isimlere yönelik olduğu iddia edilen soruşturmayı yürüten TMK Savcısı Muammer Akkaş’tan dosya alındı!
Akkaş, bir basın açıklaması ile “Cumhuriyet savcısı olarak soruşturma yapmam engellenmiştir” diyerek bütün hukuk camiasından yargı bağımsızlığına sahip çıkmalarını istedi.
Başsavcı Çolakkadı, Akkaş’a hemen cevap vererek savcıyı yalan yanlış bilgiler vermek ve soruşturmanın gizliliğini ihlal etmekle suçladı.
Bunun üzerine Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu konu hakkında açıklama yaptı. Açıklamada “Yeni Adli Kolluk Yönetmeliği Anayasa'ya aykırı. Adli Kolluk, savcıların emirlerini yerine getirmekle yükümlüdür. Yönetenlerin yargı tarafından denetlenmesi hukukun gereğidir” denilerek polisin tutumu eleştirildi, Savcı Akkaş’a destek verilirken bu açıklamaya HSYK'nın bazı üyeleri tarafından muhalefet şerhi kondu.
Ve son olarak AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Mustafa Şentop, HSYK bildirisine ağır bir ifade ile çıkarak, “Bu bildiri korsandır, sadece 13 üyenin imzaladığı böyle bir bildiriyi yayınlama hakları yoktur” dedi.
Bitmedi…
AK Parti Budur Milletvekili Hasan Hami Yıldırım, Cumhuriyet Savcısı Muammer Akkaş’ın soruşturma dosyasının elinden alınmasının, yargıya açıkça baskı anlamına geldiğini ve hükümete olan güveni zedelediğini söyledi.
Bütün bu okuduklarınız geliyor, ‘Adalet’e dayanıyor! Bunun için yazımın başlığına ‘Adalet’i koydum.
Hz. Ömer'in "Adalet mülkün temelidir" sözü bugün mahkemelerimizin duvarlarında asılıdır, ama deruni anlamını kimse düşünmez. Oradaki mülk
memleket, devlet demektir. Adalet olmazsa, devlet yıkılır, memleket elden gider. Bunu İbn-i Teymiyye "Devlet küfürle yıkılmaz, zulümle yıkılır" diyerek genişletmiştir. Yani bir ülkede kafirler, inançsızlar
olabilir, çoğalabilir, hatta başa geçebilir. Bu devleti yıkmaz. Ama müslüman da geçinse, baştakiler adil değilse, o zaman zeval yakın demektir!
Kınalızade Ali Efendi (1510-1572) "Ahlak-ı Ala'i" (Yüksek Ahlak) adlı eserinde önce "fazilet" kavramını tarif eder.
Fazilet, "işleri sahih, akla uygun, ve güzel bir vech (yön) üzre, ve itidal (orta yol) üzre meydana getiren huy"dur.
Dört ana sınıfa ayrılır:
Hikmet (sebeplere inen derin bilgi), İffet (safiyet, temizlik, namus), Secaat (yüreklilik, cesaret), Adalet, "her şeyi tam yerine koymak, her hususta ölçülü hareket etmek, hakkı yerine getirmek."
Kınalızade'ye göre adalet en şerefli fazilettir, en büyük haslettir. Zira adalet eşitliliğin (denkliğin) sağlanmasıdır. Adaletin zıddı zulümdür. Yani, bir konuda adalet sağlanmamışsa, mutlaka birileri zulme uğramıştır.
Ben ‘Adalet’in ağır yara aldığını düşünüyorum. Devlet, temelinden sarsılıyor, bunun için çoğu gazete bugün, ‘Yargıda deprem’ başlığı ile yayınlanacak.
Önce bunu halledelim, ‘Adalet’ hepimize lazım! Sonra kavgaya devam edelim.
Artık, şunu net olarak görüyoruz ki, çift başlı devlet (parallel devlet) olmaz!
İktidarı beğenmeyen, içinden oyarak, tehdit ve kalleşlikle değil, sandıkta değiştirmeli.
Olup bitene sevinenlerin iyi düşünmeleri gerekir. Ne olursa olsun, sandıktan çıkan iktidar böyle, bu yöntemle değiştirilmeye çalışılırsa, ödün verilirse, yarın yeni gelecekler de aynı şiddete muhatap olacaklardır.