KIRKBİN SENE ÖNCEKİ ATALARIMIZ ŞİŞMAN DEĞİLDİ

YAYINLAMA: 01 Ocak 1970 / 04.00 | GÜNCELLEME: 01 Ocak 1970 / 04.00

Evrim teorisinin babası Charles Darwin’in aşırı kilolu olduğunu ve bu yüzden de hastalıklardan hiç yakasını kurtaramadığını biliyor musunuz?
Darwin’in evrim teorisi bugünlerde kilomuzu kontrol etme ve vücudumuzu inceltme konusunda bize iyi fikirler veriyor. Aynı zamanda yaşlandıkça neden kilo aldığımızı, kuvvetimizi ve zindeliğimizi neden kaybettiğimizi anlamamızı da sağlıyor.
Yukardaki alıntıyı NTV yayınlarından çıkan,“İlk İnsan Diyeti” isimli Arthur De Vany’nin yazdığı bir kitaptan aldım. Kitabın kapağındaki alt başlıkta ayrıca “Taş Devrinden Sağlıklı Beslenme Sırları” yazıyor.
Yazar, kilo, diyet ve sağlık konusunda 40.000 yıl öceki hayatı temel alıp, diyet ve sağlık konusunda bize rehberlik etmeye çalışıyor. Aslına bakarsanız, Taş devrinden bu yana vücut açısından hiç bir şey değişmemiş.
40.000 yıl önceki atalarımız uzun boylu, kaslı ve incecikmiş. Yiyecek çok kıt olduğundan, düzenli yemek yerine ancak, avlayınca veya yiyeceği bulunca yiyebiliyormuş. Atalarımız, yiyecek temin ederken “ya kaç ya dövüş” le karşılaştıkları için günlük ekzersizleri bizimkine göre çok fazlaymış. İşte bu yüzden sağlıklarını koruyabiliyorlarmış, ama hastalık, bebek ölümleri, yırtıcı hayvanlar ve kazalara çok yoğun olarak muhatap olduklarından ömürleri kısaymış.
İki milyon yıl öncki atamız olan Homo erectus erkeğinin üzerine bir takım elbise giydirip, sokağa salsanız, hayatta bugünkü insanlardan ayırt edemezmişiz. Ona göre biraz daha modern olan Kro-magnon isimli atamız ise, 40.000 yıl önce yaşamış. Kro-Magnon kadını günümüz kadınlarına göre daha zayıf, ince belli, uzun boylu ve zarif görünüşlü bir kadınmış.
Peki, atalarımız sağlıklı, kaslı, inceydi de, biz nasıl aşırılı kilolu ve kronik hastalıklı olduk? Bu sorunun cevabı bizim modern ve refah toplulumuzda saklı imiş.
Yukarda tarif ettiğim,endamlı ve yakışıklı atalarımız o zamanlarda yiyeceği rahat bulsalar ve bugünki toplumun imkanlarına sahip olsalar onlar da şişmanlayacaktı! Yazi, biz insanlar gıdanın kıt ve yaşam şartlarının çetin olduğu bir ortamda evrim geçirdik. İşte bu yüzden bedenlerimiz bize bulabildiğimiz her şeyi yememizi ve olabildiğince as enerji harcamamızı söylüyor!
M.Ö. 40.000’de bulabildiği herşeyi yemeyen bir insanın hayatta kalması mümkün değildi. Zira, atalarımız her an açlıkla karşı karşıya kalabileceklerini biliyorlardı. Bugün herşeyi yemezsen yarın açlıktan ölebilirsin. Ayrıca, mümkün olabildiğince az enerji harcıyorlardı, çünkü gerekenden fazla kalori harcamakla hayatlarını tehlikeye sokmuş oluyorlardı. Mutlaka bolluk dönemleri de vardı, ama beklenmedik kıtlık dönemleri, hatta zaman zaman düpedüz açlık dönemleriyle karşılaşabiliyorlardı.
Gelelim neden şişmanlayıp hastalandığımıza? Yukarda yazdım, atalarımız aşırı kilolu değildi ve bugün dünyamızda yaygın olan hastalıklardan hiçbirine de yakalanmıyorlardı. Kitabımızın yazarına göre, avcı-toplayıcı olarak yaşamayı bırakıp çiftçilik yapmaya, yani yiyeceğini toplamak ya da avlanmak yerine yetiştirmeye başlar başlamaz kilo alıp, hastalıklara yakalanır olmuşuz.
Yazarın bir diğer tesbiti de çok ilginç, bugün bizi tehdit eden, obezite, 2. Tip şeker, tansiyon, kalp rahatsızlıkları, Alzheimer gibi hastalıklar medeniyet hastalıkları ve atalarımız bu hastalıklarla hiç tanışmadılar. Yazdığım tip hastalıkların kökeninin insan metabolizmasıyla ilgili problem ve iltihaplanmalara dayandığını iddia eden De Vany, bedenlerimizin modern hayatta sağlıklı yaşayamadığını yazmış. Aslında haksız da değil! Masabaşı işlerin getirdiği hareketsizlik, alkolde, ilaçlarda, yiyeceklerde aşırıya kaçılması, hayatın bir parçası.
Atalarımıza göre biz çok daha fazla kronik stres yaşıyoruz. Onların yaşadığı stres keskin ve aralıklıydı. Nitekim kronik olarak yaşadığımız stres, birçok hastalığın da kaynağı. Hatta, zenginlik, malk mülk bile hiç bitmeyen stresi azaltmıyor, aksine artırıyor.
Bu kitabı okuyuncaya kadar, 40.000 yıl önce yaşayan atalarımın benimle tamamen aynı özellikleri taşıdığını bilmiyordum. Üstelik, bugün bizi tehdit eden hastalıklarla da hiç tanışmadığının farkında değildim. Ya, stres yüzünden bedenimize musallat ettiğimiz onca hastalığa ne demeli?
Evet, kitap gayet güzel tercüme edilmiş, gayet sürekleyici bir diller yazılmış, elinizden bırakmak istemiyorsunuz. Ben buraya, ilk 16 sayfanın özetini yazdım. Daha fazlası için kitabı almanızı tavsiye ederim.

KIRKBİN SENE ÖNCEKİ ATALARIMIZ ŞİŞMAN DEĞİLDİ