Türkiye, terör destekçisi ülke olmaya doğru
Karayollarımızda garip TIR’lar kol geziyor. İçinde silah ve mühimmat var diye ihbar yapılıyor.
Savcılar, “Yakalayın, arayın” diye talimat veriyor.
Jandarma, TIR’ları çeviriyor. Tam arama, sorgulama başlıyor, o sırada MİT devreye giriyor. “Bu TIR’lar bize ait” diyor. Arama, tarama, sorgu-sual kesilip, yollarına devam ediyorlar.
Peki bu içi silah dolu TIR’lar nereye gidiyor?
İnsanlar ölsün, öldürülsün diye El Kaide’ye!
Ve artık, “Türkiye’nin terör destekçisi ülkeler listesine alınması” konuşuluyor.
ABD’de bulunan Hürriyet Yazarı Tolga Tanış, “Ankara’nın El Kaide yanlısı gruplara karşı gerekli önlemleri almadığı uzun bir zamandan beri Washington’da dile getiriliyordu. Ama son operasyonla Reza Zarrab gibi isimlerin İran’a yönelik ambargoları Türkiye’deki siyasilerden aldığı destekle nasıl deldiği, Yasin el Kadı gibi halen ABD’nin terör listesindeki isimlerin Türkiye’de ne işler yaptığı anlaşılınca … Birileri ilk kez Türkiye’yi terör destekçisi ülkeler listesine koymaktan bahsetmeye başladı” diye yazıyor.
***
ABD Başkanı Obama halkına, “Askerlerimizi bir daha Ortadoğu Bataklığı’na sokmayacağız” diye söz verip, Suriye’ye müdahale etme yanlışına düşmedi.
Ancak ne yazık ki Türkiye Suriye batağına gırtlağına kadar saplanmış durumda.
Başbakan Erdoğan ve onun çok kötü akıl hocası Ahmet Davutoğlu, ülkeyi bir savaşın kıyısına kadar sürükledikleri yetmezmiş gibi, ilk günden bu yana muhalif gruplara ve onların yanında yer alan radikal dinci örgütlere silah ve mühimmat desteği vererek, Türkiye’nin güney sınırını artık içinden çıkılması imkansız hale gelen bataklığa çevirdiler.
***
Türkiye güya Suriye halkını o kadar çok seviyor ki, onların (bizim ülkemizde olmayan) gerçek demokrasiye ulaşması için çabalıyor.
Ama gerçekte böyle mi?
Sizin silah ve mühimmat sağladığınız terör örgütleri, gidip Suriye’de kadın, çoluk-çocuk demeden öldürüyor.
O zaman insanlık ve demokrasi nerede kaldı?
Oradaki savaştan, bombadan, ölümden kaçanlar Türkiye’ye sığınıyor, bu kez onların tüm barınma,yeme, içme, ısınma vs giderleri omuzumuza biniyor. En basitinden bugün Suriyeliler’le temas edilen bölgedeki binlerce çocuğumuz salgından dolayı aşılanmak zorunda kaldı.
Bir devletin, yanlış dış politika ile kendi halkının sağlığını, yaşamını bu kadar riske atmaya hakkı var mıdır?
***
Dün bu ülkenin en güzel insanlarından biri olan, meslektaşım Hrant Dink’in aşağılık kurşunlara kurban gidişinin 7. Yıldönümü idi.
Avukatı Fethiye Çetin, bir süre önce Hrant Dink’I ölüme götüren süreci ve ölümünden sonra yaşanan hukuksuzlukları, adaletsizlikleri “Utanıyorum” adlı kitabında anlattı. Yaşananları okuyup da utanmamak mümkün değil.
***
Uludere (Roboski) katliamının üzerinden henüz iki yıl geçti. 34 kişinin ölüm emrini veren/verenler yargı önüne çıkarılamadı.
Dün orada da utanç verici bir başka gelişme yaşandı.
Geçtiğimiz çarşamba günü sınır hattına yürüyen protestocu grubun, askeri araç ve silahları tahrip ettiği olay gerekçe gösterilerek, katliamda ölenlerin ailelerinin evi basıldı. Hem de şafak operasyonu ile. Evlerde yapılan aramalar sonucunda, bombardımandan sağ kurtulan Servet Encü’nün de aralarında bulunduğu 4 kişi gözaltına alındı.
***
Ha bu arada Yargıtay’ın hakkındaki şike suçlamasını sabit görüp, hapis cezasını onadığı Aziz Yıldırım Hazretleri, Paris’te tatil yapıyor.
***
Hani deveye boynun eğri demişler de o da “Nerem doğru ki” demiş ya, bizim ki de o hesap .