Sonun başlangıcı: Gold Dinar
Kaddafi, epey bir süredir düşündüğü, yakınlarına danıştığı konuyu 30 Mart 2009’da Katar’ın başkenti Doha’daki toplantıda resmen açıklamıştı.
“Altın Dinar” olarak isimlendirdiği yeni para birimini ilk kez bu toplantıda detaylı bir şekilde anlatmıştı.
Petrolümüzü neden dolarla satıyoruz?
Neden bütün kontrolü Amerikalılar’ın, ne idüğü belirsiz dolarına bağlıyoruz?
Buna benzer soruları peş peşe heyecanlı bir şekilde sıralarken, arada laf atanlar oluyor!
“Euro’yla mı satalım, Muammer?”
İşte tam da bu laf atmaya iyice sinirlenen Kaddafi planını patlatıyor:
“Hayır, altın Dinar’la satacağız...”
Ortalığı derin bir sessizlik kaplıyor.
Bazıları konuyu bildiği için daha da heyecanlanıyor.
Kaddafi devam ediyor.
Yeni bir para birimi oluşturalım: Altın Dinar!
Altın karşılığı para basalım. Petrolümüzü de bu para birimi ile satalım. Altın arttı, düştü... Petrolümüz de buna bağlı olsun. Dolardan kurtulalım.
Bu müthiş fikir karşısında yüzler geriliyor, toplantıya katılanlar birbiri ile konuşmaya başlayınca salonda bir uğultu yükseliyor.
Kaddafi tekrar konuşmaya başlıyor, düşüncelerini örneklerle detaylandırıyor.
***
Dünyanın en büyük petrol rezervlerine sahip ülkesi Suudi Arabistan sessiz kalıyor. Ama ikinci büyük Venezüella’nın Hugo Chavez’i ile üçüncü büyük İran teklifi hemen kabul ediyor. Dünyanın en kaliteli petrolünü üreten Libya’nın önerisini diğer bazı ülkeler de benimsiyor.
Zaten, bu üç ülkenin petrol rezervleri dünyanın bilinen petrol rezervinin yüzde 30’undan fazla!
Yani, durum çok ciddi.
Doların tahtı ciddi bir şekilde sarsılabilecek duruma geliyor!
İşte, bu tarihten bir gün sonra, 31 Mart’ta ABD düğmeye basıyor.
Çok değil, iki sene sonra ne Kaddafi kalacaktır, ne de doğmadan ölen Altın Dinar!..
***
Hugo Chavez, önce petrolü millileştirdi, sonra ülkesindeki zengin altın madenlerini... Yetmedi, ülke dışındaki merkez bankalarında bulunan (Örneğin İngiltere Merkez Bankasın’daki 11 milyar dolar değerindeki altın) altınlarını geri istedi, ben muhafaza edeceğim, dedi!
Chavez kanser hastalığına yakalandı. Tedavi oluyor.
***
Suudi Arabistan Krallarına bir şey olmuyor. Çünkü onlar, “Cici krallar”. ABD ile dalaşmıyorlar. Bütün paralarını, altınlarını ABD’de tutuyorlar. Söz hanek etmiyorlar! İyi ilişkileri hep sürdürüyorlar. Böylece hem güvendeler, hem krallığın tadını çıkarıyorlar! Her yere demokrasi götürmeye çalışan ABD, Suudi Krallarını örnek demokrat insanlar olarak görüyor!
----------------------------------------------------
Özel kalem müdürü
Kamu yönetiminde ‘Özel kalem müdürü’ makamı önemlidir.
Hemen bir çırpıda, özel kalem müdürlüğünden milletvekiliğine, sonra bakanlığa yükselen onlarca insanın adını sayabilirim. Cumhurbaşkanı Gül’ün özel kalem müdürü Hüseyin Avni Karslıoğlu geçen ay Berlin Büyükelçimiz olarak atandı.
Kamu Kuruluşları’nın başına genellikle, bakanların özel kalem müdürleri atanır.
Daha bir sürü örnek sıralanabilir. Çünkü, bu mevkiler suyun başıdır. Çok bilgiye, çok sırra vakıf olursunuz. Neler olup bittiğini, en iyi özel kalem müdürüleri gözlemler.
Rahat bir görev gibi gözükse de, sorumluluğu yüksek bir mevkidir.
Çünkü, temsil ettiği makamın giriş kapısıdır. İlk kez o kapıdan giren insanlar için, özel kalem müdürünün tavrı, ses tonu, davranışı makamın ruhu ile eşdeğerdir.
Dün Şahinbey Belediye Başkanı Tahmazoğlu ile telefonla görüşmek istedik.
Büyükşehir Belediyesi’nin Karataş’a döşediği ray inşaatını Şahinbey Belediyesi zabıtaları durdurmuş, tatsız olaylara gebe bir hale gelmiş.
Bir gazeteci bunu en iyi kimden öğrenebilir?
Bizzat Şahinbey Belediye Başkanı’ndan değil mi?
Arkadaşlarımız da öyle yaptı.
Bundan sonrası bir komedi, daha doğrusu trajedi!..
Özel kalem müdürüne, konuyu kısaca anlattık, isim verdik ve görüşme isteğimizi Başkana iletmesini rica ettik.
Önce raylı sistemi büyükşehirin döşediğini söyleyerek, aklınca meseleyi savuşturmak istedi.
Raylı sistem inşaatını durduran Şahinbey Zabıtası" şeklindeki açıklamamız üzerine de "Bunu size kim söyledi" diye sormaz mı?
Arkadaşımız, “Sizin bizi sorgulamak gibi bir yetkiniz ve hakkınız yok. Size konuyu ilettik ve belediye başkanı ile görüşmek istediğimizi söyledik. Bu kadarı yeterli” deyince ortam gerginleşti.
Bu kez zıtlaştı, Tahmazoğlu ile görüşmek isteyen genel yayın yönetmenimizin isimin bilmediğini, tanımadığını söyleyiverdi!
Uzatmadık, hemen kapattık.
Kısa bir üre sonra Tahmazoğlu, bilinen nezaketi ile aradı. Arkadaşımızın sorularına samimiyetle yanıt verdi.
Şimdi...
Bir belediye başkanının özel kalem müdürlüğünü yapan kimsenin Gaziantep’le ilgili olayları dikkatle takip etmesi gerekmez mi?
Sabah işe gelince, ilk işi o günün yerel gazetelirnden başlayıp, yayın basındaki gazeteleri gözden geçirmesi elzemdir.
Bunu yapamazsa, internette aynı işi daha da süratle yapabilir.
Akıllı bir özel kalem müdürü, gazeteleri taradıktan sonra o gün başkanına gelebilecek muhtemel telefoları bile nasıl yöneteceğini hesaplar.
Bu telefon bir gazeteciden de olabilir, başka bir kamu yöneticisinden de...
Gündemi başkan makamına gelmezden evvel kafasında canlandırabilirse, yönetmesi de rahat olur.
Ama hayatında hiç gazete okumayan bir müdürün ne bilgisi, ne çevresi, ne de vizyonu olur!
Bu kültür ve bilgi sorununun altında ezilmemek için de karşıya hep saçma sapan sorular yönetlerek, durumu kurtarmaya çalışırsınız!
Bunun aslında çaresi var. O göreve atamayı liyakat çerçevesinde yaparsanız böyle komik sorunlarla karşılaşmazsınız.
Bu yazıyı dostça bir eleştiri olarak kabul edebilirsiniz.