Demokrasinin nezaket kuralları…
Gaziantep İl Genel Meclisi Başkanı Menderes Karaduman ile İl Özel İdare Genel Sekreteri Ömer Özcan’ın arasındaki polemiği takip ediyorum.
Karaduman’ın hakaret içeren ifadeler kullandığı iddia edilince olay gazete manşetlerine taşındı.
Gazete sütunlarından tanıdığım Menderes Karaduman pozitif bir insan. Partisini eleştirebilecek kadar cesur, fikirlerini açıkça ifade edebilecek kadar da medeni cesaret sahibi bir politikacı. Ancak, kullandığı iddia edilen ifade doğruysa, hiç hoş olmamış!
Özel İdare Genel Sekreteri Ömer Özcan’ı da gazete sayfalarından tanıyorum. Hukuk kökenli, 15 yıllık parlak bir kariyerinin olması, olayları anlatırken kullandığı bir devlet memuruna yakışan dikkatli ve nezaketli üslubunu beğendim. 13 aylık görev süresince ekibiyle, meclisle ahenk içinde çalışarak parasal ve fiziki anlamda başarı çıtasını yükselttiklerini anlatmasını da değerli buldum.
Tatsızlık, Meclis’e gönderilmesi istenen iki ayrı kişiye ait dosyanın gecikmesinden kaynaklanıyor.
İmar Ruhsat Daire Başkanı’nın dosyaları hazırlayıp Genel Sekreter’e gönderdiği, onun da engelleme yaparak Meclis’e iletmediğini ima eden Karaduman, ciddi ve sert bir uyarıda bulunuyor: “Niye belediyeye kalsın? Biz hırsız mıyız ki, gündem maddeleri belediyeye kalıyor!”
Demokrasinin; kitapta yazılmayan nezaket kuralları vardır.
Amerika’dan bir örnek vereyim. Başkan’a, seçime bir yıl kala, ‘Topal ördek/Lame duck’ denir! Bunun manası, önemli kararlar almaz, sıradan işlerin dışına çıkmaz. Böylece, bütün tercihleri kendinden sonra gelecek Başkan’a bırakır. Ancak, kitapta böyle şeyler yazmaz! Bu demokrasiye olan sadakatın, nezaketle ifadesidir.
Altı hafta sonra yerel seçimler yapılacak. Özel İdare diye bir ‘Kurum’ artık olmayacak. Bir Nisan’dan itibaren yeni bir sistemle yönetileceğiz. Batı’da olduğu gibi seçilmişlere daha fazla yetki ve sorumluluk veriliyor, yerinden yönetim prensibi benimseniyor. (Pazartesi günü bu konuya eğileceğim.)
Karaduman’ın o iki ayrı kişinin dosyasını behemehal meclise getirilip görüşülmesini talep etmesinin nedeni aciliyet midir, yoksa egosuna boyun eğip meydan okumak mıdır? “Biz hırsız mıyız?” dediğine göre bana ikinci olasılık daha yakın geliyor!
Menderes Karaduman’dan beklenen demokrasinin konmayan kurallarına uymaktır.
Hürriyet Gazetesi’nin ekonomi yazarı Vahap Munyar, önceki gün Şahinbey Belediye Başkanı Mehmet Tahmazoğlu’nu yazmış.
Şu ünlü 100 milyon Dolar meselesi...
Yazısını da “Hükümet, IMF’ye vereceği 5 milyar Dolar’ın içine o 100 milyon Dolar’ı koysa, Şahinbey’e bir faydası olur mu?” diye yazısını alayvari bir üslupla bitirmiş!..
Tahmazoğlu, Vahap Bey’e Şahinbey Belediyesi’nin 2014 bütçesinin 750 milyon lira olduğunu gururla anlatıp, imarlı arsalar yaratarak kaynak sağladıklarını izah ederken bir latife olarak da “IMF’ye 100 milyon Dolar borç verecek hale geldik” diyor.
Bu olay aylar önce Tahmazoğlu, Ankara’da Bakan Mehmet Şimşek’le beraberken spontane olarak gelişiyor. O gün IMF’nin son borç taksiti olan 5 milyar Dolar ödenmiş, Başbakan da, artık IMF’ye ihtiyacımız kalmadı, hatta onlara borç bile verebiliriz dediği gün, Maliye Bakan’ı Şimşek’le olan Tahmazoğlu, sohbetin bir yerinde böyle bir şaka yapıyor. O kadar!
İşte Vahap Bey’e de anlatılan bu!
Vahap Bey, lafı nasıl anladıysa, hoş bir latifeyi kaçırmış olsa gerek, IMF’ye 100 milyon Dolar borç vermenin Şahinbey’e ne faydası olacak diye soruyor!
Vahap Bey’e ben yanıt vereyim:
Bu laf edildiğinde Dolar’ın kuru çok uygundu! Şimdi ortalık yangın yeri gibi, vazgeçtik!