En karlı ve temiz sanayi: Turizm…
Türkiye, dünyanın 6’ıncı büyük turizm merkezi. Geçen sene Türkiye’ye 36 milyon turist gelmiş ve 30 milyar Dolar para bırakmış.
Turizm pastasından en önemli payları alan ülkelerin sıralaması şöyle:
Fransa 83 milyon
ABD 67 milyon
Çin 57,7 milyon
İspanya 57,7 milyon
İtalya 46,4 milyon
Türkiye’ye gelen turist sayısı hiç te küçümsenecek gibi değil. Üstelik bu başarının oluşmasında şimdiye kadar uyguladığımız belirgin bir program da olmamış. Fuarlara katılmışız, medyaya biraz reklam vermişiz, o kadar.
Son üç senedir, ‘Unlimited Turkey/Sınırsız hindi’ diye bir slogan kullanılmış. Aslında ‘Sınırsız Türkiye/Turkey unlimited’’ denmek istenmiş ama kelimeler doğru kullanılmadığı için algılama da yanlış ve alay konusu olmuş!
Dünya turizmcilik uzmanları, düzenli ve profesyonel tanıtımla, Türkiye’nin İtalya düzeyine çıkabileceğini iddia ediyorlar.
Şimdi Türkiye’nin tanıtımı bir yıllığına ihale ile ABD’de yerleşik, Türkler’in de ortak olduğu bir firmaya verildi.
Firmanın sahibi Emrah Yücel, ilk iş olarak Türkiye’yi bütün dünyaya tanıtacak olan film için Jullianne Moore’u seçti. Ve de kıyamet koptu: Bizim gibi enerjik, fıkır fıkır bir Akdeniz ülkesine nasıl olur da 53 yaşındaki bir film yıldızı seçilir!
Öyle ya, galiba herkesin aklından ‘Türkiye’nin yüzü’ olarak 19 yaşındaki İngiliz maken Kate Upton geçiyordu!..
Emrah Yücel’in açıklamalarını okuyunca, doğru seçim yaptığına ikna oldum. Jullianne, ‘Türkiye’in yüzü’ değil, ‘Türkiye’ye gelen turistin yüzü’ olarak algılanması gerekiyormuş.
Slogan olarak ta, ‘Turkey home of…/Türkiye…. evidir” bulmuşlar. Beğendim.
Yücel, bunu şöyle açıklıyor:
“Türkiye’ye ait öyle bir slogan bulalım ki, bir ayağı sabit olsun, bir ayağı da bizim çeşitliliğimiz olan bir sürü şeye dokunsun. Bunun içerisinde baklavası var, Orhan Pamuk’u var, dini de var, tarihi de var, Kapadokya’sı, Pamukkale’si, Bergama’sı, Topkapı’sı da var, aklınıza gelen her şey. Amaç, bu toprakların 36 değişik kültürün yaşadığı bir “ev” olduğunu vurgulamak. “
Tanıtım filminde yukarıda sayamadığım bir sürü daha isim var. Ama baklava, en başta… Karkamış yok, Zeugma yok!
Görüyor musunuz, bakavaya verilen büyülü değeri!... Turist çekmek için gastronomi olmazsa olmaz bir etkendir.
Gaziantep için diyorum, bacasız sanayi veya daha doğru tanımlaması ile hizmet sanayine çok daha fazla önem vermeliyiz. Bunun için de profesyonel tanıtım gerekiyor. Fatma Şahin, söz verdi, ‘tanıtım’ için gereğini yapacak.
Geçen sene Gaziantep’e bir milyon turistin geldiği kabul ediliyor. Ama en az bir gece yatan turist sayısı henüz 150 bin bile olmadı. Gerisi günübirlikçiler olarak kabul ediliyor.
Dünyanın her tarafında turizmden nemalanan firmalar, oluşturulan ‘tanıtım fonu’na mutlaka katılırlar.
Tanıtım işinin profesyoneller tarafından yapılması gerektiğine inanıyorum. Türkiye, dünya çapında bir ‘tanıtım yüzü’ nasıl bulduysa, biz de kendi ülkemizin içinden bir ‘yüz’ bulabiliriz. Belki, Emrah Yücel’den bile faydanalabiliriz.
Böyle bir projenin finansmanının hepsi belediye bütçesinden karşılanamayacağı için, turizmden nemalanan yerel firmaların da katkı yapması lazım.
Umudum; çalışmayan, dünya gerçeklerinden uzak, hep ‘Napolyon’ hayali ile yaşamış bir başkanın yerine çalışkan, mütevazı, herkesi dinleyen ve ‘hep birlikte yapalım’ diyebilen bir başkanın gelecek olması…