Gaziantep NTV’deydi!..
Ünlü televizyoncu Oğuz Haksever’in NTV için yerel seçimlerle ilgili olarak hazırladığı Gaziantep programı çok beğenildi.
NTV yönetimi de yalnız Gaziantep’te değil, genelde iyi reyting aldığından memnun olmuş olmalı ki, aynı programı 3 kez tekrarladılar, belki daha fazla...
Bütün büyükşehir adaylarına kendilerini ifade etmeleri için fırsat verildi.
Dört aday da bana göre fırsatı iyi kullandılar. Hepsini de beğeni ile izledim. Derslerine iyi çalışmış, iyi niyetli politikacıların pozitif eleştirilerinin umutla izlendiğini düşünüyorum.
Gaziantep’in sorunlarında adaylar arasında spontane konsensüs vardı.
Sorunların başında insanları çok rahatsız eden ‘trafik’ geliyor. Yerel gazeteler ve yazarları zaten aylardan beri bu konuyu geniş bir şekilde irdeliyordu.
Bizzat AK Parti’nin ileri gelenleri, “Nüfus sürekli arttı ama yollar aynı kaldı” diyerek özeleştiri yaptılar.
Belediye başkanı maalesef yönettiği kentle son döneminde hiç ilgilenmedi. Sürekli Antep dışında olduğu için yolların yıllardan beri hiç onarım görmediğini, sıkışan trafiğin insanları nasıl kahrettiğini gözlemleyemedi, sorunu kavrayamadı! Kendisini kayıtsız destekleyen bazı basın organları bile zaman zaman isyan ederek, “Bu kadar da olmaz ama...” manşetleri atarak seyyah başkanı göreve davet ettiler.
İmar/konut sorunu da yine bu kentin acil çözüm bekleyen baş ağrısı!..
Belediye başkanı bilinçli olarak yeni imar sahaları açmadı! Kenti dar bir alana sıkıştırdı. Bugün, Suriyelilerle birlikte 2 milyon olan metropol nüfusumuzun yaşadığı alan o kadar dar ki, şehircilik uzmanları bunun vahim bir hata ile birlikte asıl amacın rant olduğunu ifade ettiler.
Geçen hafta gazeteniz Sabah’ın manşetindeki haber bunu kanıtlar nitelikteydi. Hane başına düşen nüfus sayısı Antep’te Türkiye ortalamasının çok üzerinde. Yani insanlar tıkış tıkış dar alanlarda yaşıyor. Gaziantep Valisi Ata da, “Bu kentin yüzde 80’i gecekonduda yaşıyor” dememiş miydi?
Bence bu konuda en önemli sorgulama AK Parti İl Başkanı Ahmet Uzer’den geldi. O bile dayanamadı, arsa ve imar konusunda kaygılarını dile getirerek, “Ne oluyor, neden böyle oluyor ben de anlayamıyorum” demiş, bu da gazete başlıklarına yansımıştı.
En sarkastik (*) değerlendirme de Dr. Güzelbey’den gelmişti:
“Pergelin sivri ucunu Maarif’e koyup, 10 kilometrelik bir daire çizip, imara açacaksın. Bak bakalım sorun morun kalıyor mu?”
“Madem çözümü biliyorsun, o halde neden yapmadın?” diyenlere de cevap olarak, “Yaptırmadılar, engel oldular. Bu kent maalesef arsa rantı üzerine kurulmuş” demişti. (Bu yalan değil! Dr. Güzelbey, burada doğru konuştu. Fatma Şahin’in de başını ağrıtacak en büyük sorun bu! Bakalım nasıl çözecek? Büyük rantçılar cemaatten olduğu ve başbakan da bunlara ateş püskürdüğü için Şahin bu fırsatı mühendis zekasıyla kullanırsa Antep’i bunların elinden kurtarabilir!)
Bütün adayların üzerinde durduğu hayati bir konu ise eğitim!
Hani şu 81 il içinde sonuncu olduğumuz kriter!
Bunu da NTV’de en iyi ve çarpıcı bir şekilde Akif Ekici vurguladı.
“Şu anda 28 tane hamiyetperver var. Eğitim aşığı bu insanların paraları ceplerinde, ‘Bize arsa gösterin, hemen okul yapalım’ diyorlar” dedi.
Arkasından bunu da, arsa rantçılarının belediye başkanı ile ilişkisine bağladı!
Bu kadar sorunun özetini mükemmel bir şekilde Nurgün Balcıoğlu yaptı: “Gaziantep son 10 yılını boşa geçirdi, harcadı, yazık oldu!”
Dördüncü sorun, bizden kaynaklanmayan, başbakanımızın yurt dışından ithal ettiği kolay kolay tedavi edilemeyecek bir migren: Suriyeliler...
Ben tedavisi zor dedim ama, bir doktor çıktı, “Keşke kendimi bağlamasaydım da bir dönem daha seçilseydim; belediyeyi, işi gücü bir kenara koyar, yalnız bu Suriyeliler sorunu ile ilgilenir, kapı kapı dolaşırdım” dedi.
Bu sorunu çözmeye talip doktoru hemen tanıdınız değil mi? Dr. Asım Güzelbey’den söz ediyorum...
A be güzelim...
Elini tutan mı var?
Zaten belediyeye uğramadan bu sorunu çözmeye çalışırdım dediğine göre, hadi kendini göster! Parti senin partin. Belediye başkanı yakının, sana her türlü yardımı, elinden geleni fazlası ile yapar.
Başkanlıktan düşünce işin gücün kalmayacağına göre, kapı kapı dolaş, çöz şu işi!
On senedir bir işe yaramadın! Bari, bizi bu beladan kurtar da sana kalben teşekkür edelim.
Haydi...
(*) İTÜ sözlükte şöyle açıklanıyor: İçteki huzursuzluğun olanca berbatlığıyla yansımasına izin vererek, kıyıcı, iğneleyici davranmak, kırarak bir öc alışın yakıcı, hırçın çaresizliğinde aslında kendini cezanlandırmak.